English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Sadece bir tane

Sadece bir tane Çeviri Fransızca

2,047 parallel translation
Benden sadece bir tane var.
J'ai pas quinze bras.
Sadece bir tane.
Juste un.
Cumartesi günleri sadece bir tane güvenlik görevlisi var ve o da eski bir trafik polisi, tamam mı?
Y a qu'un vigile, le samedi. Un ancien agent de la circulation.
Ben, hastanede sadece bir tane 235 numaralı oda var.
Il n'y a qu'une chambre 235 dans cet hopital.
Sadece bir tane Tanrı vardır.
Il n'y a qu'un seul Dieu.
Tamam, tamam sadece bir tane daha.
Juste un peu plus. Juste un peu plus. C'est cela.
Sadece bir tane.
Un seul.
Beni ancak bir Prime yenebilir. Ve geriye sadece bir tane kaldı.
Seul un Prime peut me vaincre, et il n'en reste qu'un.
Sadece bir tane kötü bir şey yaparsam kötü yere mi gidiyorum?
- Si je fais une chose mauvaise, - j'irai dans le mauvais endroit?
- Yapma, sadece bir tane.
- Allez, juste une.
- Haydi ama sadece bir tane.
- Allez, juste une.
Evet var, aslında sadece bir tane, tesis müdürü.
En fait, une seule, le directeur de l'usine.
- Sadece bir tane.
- Il faut choisir.
Ve eğer bir arama daha alırsam, sadece bir tane...
Un coup de fil, Un seul et...
- Tek, sadece bir tane.
Un, un seul.
Sadece bir tane kaldı.
Il n'en reste plus qu'un.
Bay Rabe yanında sadece bir tane yardımcı götürebiliyor.
Mr. Rabe ne peut emmener qu'un assistant.
Yapma Sadece bir tane
Juste un verre.
Eve sadece bir tane klima almaya gücümüz yetiyordu.
Nous pouvions nous permettre un seul climatiseur.
Vahşi bir cinayet. Sadece bir tane.
Un meurtre brutal.
Ona, ikinci Muhammed Ali diyorlarmış. Sadece bir tane Muhammed Ali var.
On l'appelle "le nouveau Mohamed Ali".
Bunlarda sadece bir tane var.
Là, tu n'en as qu'un seul.
Sadece bir tane X kromozomu var ki o bu yüzden bu kötü çocuğa daha çok ilgi duyuyor.
Il a qu'un chromosome X. C'est pourquoi il s'intéresse plus à ce bonhomme!
Sadece bir tane vardı.
On n'en avait qu'une.
Sadece bir tane kan numunesi olduğunu söylemiştin.
Y avait qu'un seul échantillon, vous le savez!
Sadece bir tane kalmış.
{ \ pos ( 192,225 ) } Il en reste un.
Tamam, benim sadece bir tane var :
Des trucs comme ça.
Sadece bir tane var, zorunludur.
Mais il y en a une qui est continuellement appliquée...
- Sadece bir tane mi? - Kesinlikle.
- Au singulier?
Bir dakika, Jeff. Burada sadece bir tane bilet var.
Jeff, il n'y a qu'un seul billet.
Sadece bir tane kadın ismi var :
seule référence à une femme :
Bence sadece bir tane için vaktimiz var.
Je pense que nous n'aurons de temps que pour une.
Sadece bir tane hayatınız var.
On n'a droit qu'à un essai.
5 Eylül 1976'da sadece bir tane ziyaret görünüyor.
Il n'y a eu qu'une seule visite le 5 Octobre1976.
Sadece bir tane.
Seulement un.
Diğer annem, tüm hayatım boyunca sadece bir tane not bırakmıştı.
Mon autre mère ne m'a jamais laissé qu'un seul petit mot.
Bak, sadece bir tane var.
Regarde, il n'y en a qu'une seule.
Evet sadece bir tane kırmızı-mavi görüntü var.
Non, il n'y a qu'un flou rouge et bleu.
Sadece bir tane mi?
Juste une?
- Sadece bir tane.
Un seul.
- Sadece bir tane.
Tout se résume à un voyage.
- Sadece bir tane.
Mais un costaud.
Sadece bir iki tane.
Deux.
Sadece bir tane kalmış.
Il n'en reste qu'une.
Sorun olmadı sadece bir kaç tane hata verdi.
Pas de probleme... Juste quelques erreurs.
- Sadece bir tane.
- Un!
Sadece bir tane!
Attention, une seule.
Bana başka sorunuz var mı? Sadece bir tane.
Vous avez des questions?
Ben de bir tane arkadaşımı getirebildim sadece Quagmire ile ben vardım ben de dedim ki "Madem diğer arkadaşımız yok onun yerine Kool Aid yapalım."
Joe n'a pas pu venir! Donc j'ai invité juste un copain, j'étais seul avec Quagmire, et j'ai dit qu'on pouvait faire du sirop à la place de l'autre copain!
Sadece bir tane fotoğraf görüyorum.
Il n'y a qu'une photo de lui?
Doğru, o sadece bir bilgisayar ve elektronik teknisyeni cesur bir tane kabul, ama Bilgisayar değil.
C'est vrai, c'est juste un informaticien. Courageux... mais ce n'est pas l'Intersect.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]