Sinirlenme Çeviri Fransızca
536 parallel translation
Bana sinirlenme!
Ne t'en prends pas à moi!
Sinirlenme.
Ne te fâche pas.
Bu kadar sinirlenme.
Ne t'énerve pas.
Sinirlenme.
T'énerve pas.
Çok sinirlenme Sam.
- Ne vous emportez pas, Sam.
- Bu kadar sinirlenme, evlat.
Ne t'énerve pas, mon gars.
- Sinirlenme.
- Ne te mets pas en colère.
"Herşeyi ciddiye alma ve sinirlenme."
"Allez-y doucement et évitez toute excitation."
Buradan istediğim zaman giderim. Ve de canlı olarak... Sinirlenme.
Je sortirai quand je voudrai, t'entends... et vivant.
- Sinirlenme.
Te fâche pas.
- Hadi ama sevgilim. Bu kadar sinirlenme.
Tes nerfs te lâchent.
Sinirlenme, Oscar.
Ne t'inquiete pas, Oscar.
Sinirlenme.
Du calme, Harry.
- Ne oluyor? Bana ne kızıyorsun canım? Sinirlenme.
Tu pousses le bouchon un peu loin!
Kilisede bir çocukken papazın yerine, kürsüde konuşmak isterdim. Sinirlenme.
Quand je pense que déjà tout petit, à l'église, je voulais grimper dans la chaire pour parler...
Sinirlenme baba. Bir daha yapmayacağından eminim.
Rassure-toi, il ne le fera plus.
Sırf korkuyorsun diye sinirlenme.
Ne te fâche pas parce que tu as peur.
Sinirlenme, modası geçmiş ihtiyar.
T'excite pas, vieux.
Hemen sinirlenme, büyükbaba.
Vous fâchez pas, grand-père.
Bana sinirlenme dostum.
Allons, camarade, ne le prends pas mal.
- Sinirlenme.
Allez-y mollo.
Sinirlenme Jim.
Voici le dossier.
sinirlenme.
Ne te fâche pas.
sinirlenme.
Calme-toi.
buradayım tatlım. sinirlenme.
Je suis là, ma belle. Ne te fâche pas.
İşte böyle. - Tamam, sinirlenme.
Ne vous fâchez pas.
Lütfen sinirlenme.
Ne sois pas méchant.
- Sinirlenme evlat.
- Ne vous énervez pas.
Baba, sinirlenme, sağlığın bozuluyor.
Père, attention à votre tension.
Sinirlenme.
Ne vous mettez pas en colère!
Tamam Norman, sinirlenme. Sadece yardım etmek istiyorum.
Ne te fâche pas, Norman.
Sinirlenme. Bırak onunla konuşayım.
Ne te fâche pas, laisse-moi lui parler.
Bu kadar çabuk sinirlenme Hector.
T'énerve pas, Hector.
Merak etme, sakin ol, Eli. Hemen sinirlenme.
Ne te mets pas en rogne.
Sinirlenme lütfen. Sakin ol. Entrika peşinde değilim.
Là, là, pas fâchée
Hemen sinirlenme.
Allons, ne t'emballe pas!
Lütfen, bu senin için iyi değil. Sinirlenme.
Cela ne te vaut rien.
Yapma Jordy. Sinirlenme.
Allons, Jordy, calme-toi.
Bu kadar sinirlenme.
Sans pitié pour les morts! Nous n'avons même pas
Karım bana : "Sinirlenme." derdi.
Ma femme me disait : "T'énerve pas."
Hücre cezası aldığımda, "Sinirlenme." dedi.
Quand ils m'ont mis au régime cellulaire, elle a dit : "T'énerve pas."
Birisi beni kızdırdığı zaman, "Sinirlenme yoksa senin için kötü olur." derdi.
Quand un type me roulait, elle disait : "T'énerve pas ou t'auras des ennuis."
- Sinirlenme Dave.
Te mets pas en colère.
- Bekle biraz. Sinirlenme dostum.
- Attends, petit gars, te fâche pas...
Sinirlenme.
Il ne faut pas m'en vouloir.
Sinirlenme.
Reprends-toi.
O kız yüzünden sinirlenme tatlım.
Ne t'énerve pas.
Sinirlenme.
Il est tôt. Ne te fâche pas.
- Sinirlenme.
En douceur.
Sinirlenme.
Ce sont tes nerfs.
Sinirlenme hayatım.
Ne t'énerve pas, ma chère.