English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ S ] / Sırası değil

Sırası değil Çeviri Fransızca

1,607 parallel translation
Taşak geçmenin sırası değil Hank.
Arrête de déconner, Hank.
Gel haydi, şimdi ağlamanın sırası değil.
Viens, ce n'est pas le moment de pleurer.
Geçmiştekileri bir bir dökmenin sırası değil şimdi.
Ce n'est pas le moment de parler du passé.
Sızlanmanın sırası değil.
Arrêtez de gémir aussi.
Fi, biliyorum çok eğleniyorsun. Fakat "sana söylemiştim" demenin Sırası değil.
Je sais que ça t'amuse, mais ce n'est pas le moment des "je te l'avais dit".
Şimdi boş konuşmanın sırası değil.
- Ça ne va pas nous aider.
Bariz saldırgan bir tavır. - Şimdi sırası değil Berkeley.
Pas maintenant, Berkeley.
Güvenliğimiz zaten ihlal edildi,... fakat bunu tartışmanın sırası değil.
Notre sécurité est compromise, mais on n'a pas besoin de cet argument.
Buraya sana uyuya kalmanın sırası değil demeye gelmiştim aslında.
Écoute-moi, Celas, ce n'est pas le moment de dormir.
Bunun sırası değil! Eğer kımıldayamazsam savaşamam!
Dans ces cas-là, faut taper pour que ça redémarre!
Şimdi toz alma sırası değil. Teşekkürler peder.
C'est pas le moment de nettoyer.
Şimdi hiç sırası değil bence.
Ce n'est pas le moment!
Şimdi oyunun sırası değil.
On ne peut pas rester jouer.
Tatlım, şimdi sırası değil.
Chérie, ce n'est pas le bon moment.
Kavgayı sonra yapın. Şimdi sırası değil.
Les histoires de ménage, on verra ça plus tard.
Piskopatlığın sırası değil..
Être en retard, c'est une chose.
- Sırası değil!
- C'est pas le moment!
Naz yapmanın sırası değil.
Pas de manière.
Silahımı kaybetmemin hiç sırası değil.
C'est pas le moment de le perdre.
- Biliyor musun tatlım şu an hiç de kırılgan tarafınla uğraşacak durumda değilim. O tarafını seviyorum ama şimdi hiç sırası değil.
- Tu sais quoi, ne me parle pas ton côté féminin, j'adore ce côté chez toi, mais pas maintenant.
Şimdi hiç sırası değil.
C'est pas le moment.
Neyin sırası değil?
Le moment de quoi?
Belki şimdi sırası değil ama...
Je suis un boulet mais...
Bak, Clark peşinde olduğun her ne ise, şimdi sırası değil.
Clark, peu importe ce qui t'embête, c'est pas le moment.
Ariel, konuşmanın sırası değil şimdi.
Maman? Ariel, ne discute pas.
Şu an rütbeni konuşturmanın sırası değil.
J'ai besoin de toi pour autre chose.
Öfkenizi göstermenizin sırası değil. Hele de, bizi bu noktaya getirenin, sizin ülkenizin kendi avareliği olduğu göz önünde bulundurulunca.
Votre indignation est déplacée, c'est l'immobilisme de votre pays qui a provoqué cette situation.
Benzetmelerine ve diğer yaptıklarına minnettarız fakat şimdi bilimkurgunun sırası değil.
Ecoute, on apprécie l'image et tout, mais ce n'est pas le moment pour les métaphores existentielles.
Ben bir şey dedim sen bir şey dedin ama şimdi sırası değil. Dışarıda kadınları öldüren bir manyak var.
Y a un maniaque dans la nature qui tue des femmes, et se fout de ma gueule.
Bunu düşünmenin sırası değil.
N'y pense pas pour le moment.
Şimdi insanlarla ilgili filozofikleşmenin sırası değil.
Ce n'est pas le moment de faire de la philosophie sur les gens.
Bana laf sokmanın da sırası değil.
Je doute que ce soit le bon moment de m'insulter.
İyimserliğin sırası değil.
C'est très optimiste pour un homme dans ta situation.
Seçmenin sırası değil şimdi.
Peu importe, putain.
Bunu yapmanın sırası değil.
Grâce à toi, oui. J'adore cette fête!
Bu çocuk ne yapıyor böyle...? Kızlarla etrafta vakit öldürmenin sırası değil ki.
Cette activité va sans doute passer à la trappe, avec d'autres...
Risk almanın sırası değil.
Inutile de prendre des risques.
- Alaycılığın hiç sırası değil.
- Le sarcasme n'est pas ce dont j'ai besoin pour le moment.
Onun ameliyatı sırasında ettiğin o şişmanlık muhabbeti, beni uzaklaştırıp üstüne atlamak için yaptın değil mi?
Tous ces commentaires grossiers pendant que je l'opérais, tu m'as juste écarté pour pouvoir t'incruster, hein?
- Kum fırtınası sırasında, ısı soğuk bir cepheyle bir araya gelip, sadece dolu değil, Mısırlılar'a gökten gelen bir ateş gibi görünen elektrikli fırtınalar da oluşturmuş olabilir.
La canicule, au contact d'un front froid, amena non seulement la grêle, mais des éclairs pris par les Egyptiens antiques pour le feu du ciel.
Görünüşe göre pazarlık sırasında bir şeyler ters gitmiş, değil mi?
L'affaire s'est mal passée.
- Bunun hiç de sırası değil.
- C'est pas le moment.
Orayı gördün mü? Orası ceza ödeme sırasıydı korku tüneli değil.
C'est une queue pour payer des PV, pas Space Mountain.
İçerideki Sergio ama onu rahatsız etmenin hiç sırası değil.
C'est Sergio, ne le dérangeons pas maintenant.
Liz'i seviyorum. Boşanmamız sırasında ona vermek zorunda kaldığım şeyler umurumda bile değil.
Je me fou de ce que j'ai du lui donner en divorçant.
Karşılıklı şikayet etmenin, kendini sıkıntıya sokmanın ya da başka bir şeyin sırası değil. Affedersiniz.
Excusez-moi.
"İsa Dirildi" Alman kodu değil miydi... ... Naziler'e karşı yapılan çatışmalar sırasında, Bulge Savaşı'na kadar?
Les Allemands ont choisi ce nom de code lors d'une bataille.
Fakat bunları seçim kampanyası sırasında gözler önüne sermek şu an kim olduğumu değil bir zamanlar kim olduğumu konuşmak anlamına gelir.
mais ramener ça en plein milieu d'une élection, veut dire qu'on me jugera pour qui j'étais, et non pas pour qui je suis devenu.
Şimdi bunun sırası değil.
Non, non.
Senatör Burke'ün ziyareti sırasında, telefon nöbetini almak senin suçun değil, ama kucak dansı vermek için buraya uğramayacaksa, bunu bir randevuya dönüştürmede sakınca yok.
Ce n'est pas ta faute si tu es obligée de rester ici pendant la visite du sénateur Burke, mais à moins qu'il ne s'arrête dans l'arrière salle d'une boîte de strip-tease on arrivera à passer ce moment ensemble.
Partinin sırası değil, dostum.
- C'est pas le bon moment pour une fête.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]