Tamamen değil Çeviri Fransızca
1,183 parallel translation
Tamamen değil.
Pas tout à fait.
Tamamen değil.
Pas du tout.
Tamamen değil.
- Pas exactement.
Hayır. Yani, tamamen değil.
Non, pas exactement.
Ama tamamen değil.
Seulement je vais pas jusqu'au bout.
Tamamen değil... Evet.
Pas complètement.
Onu yakaladım. Bu akşamki yangın tamamen değil ama kısmen onun suçuydu.
Ce n'est pas tout. ll est en partie responsable du feu de ce soir.
Tamamen değil.
Pas totalement.
Sevgili oğlum tamamen gitmiş, değil mi?
Mon cher petit s'en est allé, pas vrai?
Onların tamamen çatlak olduğunu düşünüyorsun, değil mi?
Tu penses qu'ils sont complètement givrés, n'est-ce pas?
Hadi ama, dürüst olmanızı istedim, Ama tamamen de kötü olamaz değil mi?
Je veux que vous soyez honnêtes. Mais ça n'a pas pu être si nul?
Tamamen batırdın değil mi?
Complètement lessivé?
Ve sahte değil. Tamamen acımasız.
Et c'est carrément méchant.
Buranın insanları tamamen değiştirdiğini gördüm üstelik sadece mahkûmları değil.
L'endroit a changé, pas seulement les détenus.
Çok bir şey değil, ama tamamen kendine ait yeterince saygınlığı var.
Un job modeste, mais qui a une sorte de dignité tranquille.
Tamamen yanlış değil.
Ils n'ont pas entièrement tort.
Bu doğru değil. Bu tamamen doğru.
- Ce n'est pas vrai.
Tamamen kabuğumdan çıktım, ve Annemi daha sonra sadece eğlence için kesebilirim... ama babamı öldürdüğünden değil.
Oui, et je tuerai peut-être maman pour le plaisir, pas parce qu'elle a tué mon père.
Hayatında karışıklık yaratmak istemiyorum, Helen. Bu tamamen gerçek değil.
Je ne veux pas te compliquer la vie, Franchement, mais il y a des trucs
Tamamen aynı şeyler değil.
C'est un peu différent, non?
Yaptığın şey tehlikeliydi ve politikalarımıza tamamen karşıydı. Sadece bu da değil iyi bir iş çıkardın.
Tu as agi dangereusement, hors des règles, et surtout... tu as fait du beau boulot.
Tamamen kesin değil.
Pas encore.
Tamamen zırvaydı, değil mi?
C'étaient des conneries, hein?
Diğer türbeler bulundu ve tamamen talan edildi ama onunki değil.
D'autres tombes furent découvertes et pillées... mais pas la sienne.
tamamen bir başarısızlık değil, değil mi?
On n'a pas complètement échoué.
İlişkimiz tamamen hasım ilişkisine dönüştü. Hastalar için iyi değil.
Nous sommes devenus des adversaires, et cela nuit aux patients.
İlisş kimiz tamamen hasım ilisş kisine dönüştü. Hastalar için iyi değil.
Nous sommes devenus des adversaires, et cela nuit aux patients.
Tamamen incinmiş görünmüyorsun ki, sana babanla gitmeni söyleyeyim... senden partiye gelmekten kurtul, değil mi?
Tu fais pas ça pour que je te dispense d'aller â la fête pour le bébé, j'espère.
Emin misin? Şükran Gününü tamamen mahvetmedim değil mi?
Je ne t'ai pas gâché Thanksgiving?
Yahut tamamen doğal olan "Hiç Sütümde Değil Yane".
"Va te faire Foudge", ou aux céréales, "Carrément rien à Foudge"?
Muhtemelen oğlum tamamen kaybolmuş değil.
Peut-être que mon fils n'est pas perdu.
Komplo ; uzaylıların var olduğunu saklamak için değil insanları onlara tamamen inandırmak ve böylece bir şeyleri sorgulamalarını engellemek için.
On ne cherche pas à cacher l'existence d'extraterrestres, on veut nous y faire croire jusqu'à perdre tout esprit critique.
Tamamen çılgınca değil mi?
[Skipped item nr. 503]
Seni oradan çıkaracağız. Tamamen güvenli, değil mi, Teb?
Tu vas revenir ici sain et sauf, n'est-ce pas, Teb?
Tamamen özgür olması işi zorlaştırıyor, değil mi?
Quand on dispose d'une liberté totale, ça devient difficile de choisir...
Tamamen hatalı değil, biliyor musun?
Il n'a pas tout à fait tort.
Bu tamamen kolayca çözülebilecek bir dava, ne hoş değil mi?
ça te fait quoi d'avoir eu affaire à une banale histoire criminelle?
- Tamamen değil.
- Pas complètement.
Kontrol altında tutacağın sınav tamamen kontrol dışı kaldı, öyle değil mi?
Votre test parfaitement contrôlé a échappé d'une façon impressionnante au contrôle, vous ne croyez pas?
Yani şu kredi işini tamamen berbat ettim değil mi?
C'est fichu pour le prêt?
- Bu tamamen benim hatam değil.
- Ce n'est pas ma faute.
Soru soran yok, yükümlülük yok, garip ilk buluşmalar yok telefonda bekleme yok, bunların hiçbiri yok tamamen yüzeysel, % 100 ciddi değil ne yapardın?
Pas de 1 er rencard maladroit, d'attente au téléphone, rien de tout ça. Entièrement superficiel, 1 00 % % % désinvolte. Tu ferais quoi?
Bu tamamen doğru değil.
Ce n'est pas... entièrement vrai.
Kontrol tamamen bende değil.
Je ne contrôle rien.
- Aklım tamamen sekste değil..
- C'est faux.
... tamamen, değil mi?
Ça ne va pas durer, hein?
- Ama hiç çekici değil ve bu olayda da tamamen gereksiz.
Et, dans ce cas, complètement injustifié.
Bu tamamen onların suçu değil.
Ce n'est pas leur faute.
- Tamamen düşüncesiz ve duyarsız birisi. - Elimde değil ne yapıyım.
Homer est un homme brutalement franc, complètement insensible.
Hiçbir his, hiçbir düşünce, tamamen kendimize ait değil.
On partage tout : pensées, sentiments...
Sanırım Jaffa'lar da tamamen korunmalı değil.
Les Jaffas ne sont pas si insensibles que ça.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66