English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ T ] / Tüm

Tüm Çeviri Fransızca

132,719 parallel translation
Tüm tuzaklar olduğunu nasıl çalıştıklarını var, güzel.
Tous les pièges sont beaux, c'est comme ça que ça marche.
Burası tüm umut ve geleceğe ve mutluluk hakkındadır.
Cet endroit n'est rien qu'espoir, futur et bonheur.
Ve tüm bu ölü insanlar, yani, biliyorsun, bu kadar da arkadaşları ve ailesi vardı...
Et tous ces morts avaient des amis et de la famille aussi, donc...
Ve tüm bu ne kadar sürdü?
Et tout ça a pris combien de temps?
Bazı insanlar o sonsuz seri diledi derim isteklerine ancak şehir şey ispat ettiği takdirde, tüm isteklerinizi verilmesi iyi bir fikir olmadığıdır.
Certaines personnes disent qu'il aurait dû demander une infinité de vœux. Mais si votre ville prouve une chose, c'est qu'accorder tous vos vœux n'est pas une bonne idée.
Ben, bütün komuta yapısını-başlatıldı yeniden tüm programlanmış yeteneklerini koruyarak ama ilaveler de silme tercihi mimarisi.
J'ai ré-initialisé tout le fonctionnement de commandement, gardant toutes les aptitudes programmées mais supprimant les supplémentaires.
Şimdi, bu şehrin üzerinde mutlak güce sahip olduğundan, ve seni farz ediyorum çünkü tüm kaba gece uyumak istemiyorum, Size bir önerim var...
Puisqu'ils ont un pouvoir absolu sur cette ville, et puisque, je présume, vous voulez bien dormir cette nuit, j'ai une suggestion pour vous...
Tüm bunları bu gece yapmamın mümkünatı yok takdir edersiniz ki. Ama ilk fırsatta, hepsine müspet bakyıorum.
Vous comprenez que je ne pourrai rien faire de tout ça ce soir, mais aussi tôt que possible, oui.
Bilim insanları ona "Esir" diyordu. Tüm evrene yayılmış olan ve her şeyi kapsayan görünmez bir madde.
Les scientifiques le nomment l'éther, une invisible mais universelle substance imprégnant l'univers.
Bir haftadır burada. Bir hafta. Ve tüm sorunlarımızı çözüyor.
Il est là depuis une semaine... et il arrange tous nos problèmes.
Tüm planınız bu mu?
Est-ce l'essentiel de vos plans?
Bir yıl önce Chuck Rhoades peşime düştüğünde içimdeki tüm endişe kurudu.
Toute la panique a jailli de moi il y a un an quand Chuck Rhoades m'a appelé.
Tüm bu kentsel dönüşüm saçmalığı yürürlüğe girse bile mi?
Même si ces conneries de revitalisation urbaine se font?
Tüm zamanların en iyi oyun yazarı ödülünü kazanmak üzeresin.
Tu vas gagner la rà © compense de la meilleure dramaturge de tous les temps.
Ve tüm dünyaya tüm kâinat tarihinin en iyi oyun yazarı olduğunu ilan ediyor.
Et elle annonce au monde entier que tu es la meilleure dramaturge de l'histoire de l'univers.
Ama dürüst olmak gerekirse, tüm bunlar beni, onu daha yoğun düşünmeye zorluyor.
Mais honnêtement, tout à § a me fait encore plus penser à lui.
Dürüstçe söylüyorum ki bu, tüm hayatımın en güzel günü.
Je peux sincà ¨ rement te dire que à §'a à © tà © le plus beau jour de ma vie.
Aradan bir yıl geçmiş ve tüm bunları bırakmışlar.
Puis ils ont passés la barre des un an, et ils ont totalement arrêtés.
Gidip güzel bir uyku çekelim ve yarın izlerken tüm dikkatimiz belgeselde olsun.
Pourquoi on passerait pas une bonne nuit de sommeil comme ça on sera attentif quand on le regardera demain.
Tüm parti kıyafetlerini atman kötü olmuş.
C'est dommage que tu te sois débarrassé de tout tes hauts "pour sortir".
- Aman Tanrım. Oradan çıkarken tüm altınlarımızın kuma dönüşmesi kötü oldu gerçi.
C'était vraiment dommage que tout notre or se soit transformé en sable à la fin.
Tüm bu aymazlık ve yalanlar.
C'est toute cette négligence et ces mensonges.
Tüm müşterilerime söylediğim şeyleri sana da söyleyeceğim.
Je vais te dire ce que je dis à tous mes clients.
Yani tüm paranızı harcadıktan sonra Topher sizi bu işlere mi soktu?
Mais non. Donc après avoir dépensé votre argent, Topher vous a introduit là dedans?
Tüm gece burada park halinde olduğunuzu söyledi.
Elle dit qu'elle vous a vue garés là toute la nuit.
Tüm gece izlemiş mi?
Elle a surveillé toute la nuit?
Bir insan bunu ısıracak olursa tüm mahalle ayağa kalkar.
Un humain mord dans ça, tout le bloc le saura.
Sadece tüm ırkları kapsayan bir isyan yapmaya çalışıyoruz.
On essayait juste de mener une émeute multiraciale.
Gardiyan tüm Müslümanları infaz pozisyonunda vuruyormuş.
Il paraît qu'il exécutait les musulmans.
Ayaklarını biraz havaya kaldırırız. Böylece tüm kan tek bir yerde toplanır.
Soutenons les pieds au-dessus de la tête pour que le sang n'aille que d'un côté.
Tek bir silahla dışarıdaki tüm silahları alt edemeyiz.
Ce flingue ne fera jamais le poids face à tous les autres dehors.
Tüm deliklerimizi tıkamak istiyorlar.
- Ils veulent nous boucher tous les trous.
Tüm şekerlerine el koymak zorundayım.
Je dois confisquer tous tes bonbons.
Dünyadaki tüm iyi insanlar gibi.
Comme tous les gens bien sur cette terre.
Kantindeki tüm jiletleri yağmalamışlar anlaşılan.
Elles ont pillé tous les rasoirs au magasin, on dirait.
Sonunda tüm dişleri bir anda çıkmıştı.
Quand ses dents ont poussé, elles sont toutes sorties en même temps.
Bence tüm bunların nedeni genç mahkumlarımızdan
Tout cela est parti du décès d'une de nos jeunes détenues,
Tüm lezbiyenler dillerini iyi kullanamıyormuş, değil mi?
Toutes les lesbiennes ne sont pas douées avec leur langue, hein?
Kabul edersek bizimki de dâhil tüm New York hapishaneleri aynısını alır.
Si on cède, toutes les prisons de l'État voudront la même chose, même les nôtres.
Bay Caputo, valiye tüm taleplerimiz karşılanmadan, özellikle Memur Bayley hapse atılmadan rehineler salmayacak, diyecek.
M. Caputo dira au gouverneur qu'on libérera les otages quand toutes nos revendications seront accordées, surtout le Bayley pour gnouf.
Skaikru, beni tüm ailemi öldürmeye zorladı.
J'ai tué ma famille à cause de Skaikru.
Halkımdan tüm geriye kalan bunlar.
C'est tout ce qu'il reste de mon peuple.
Yüz için düşündüğünüz tüm sığınaklar ya güvensiz ya da kullanılamaz haldeydi. - Şimdi Weather Dağı da öyle.
Tous les bunkers que vous avez envisagé pour accueillir les 100 sont classés comme défectueux ou non viables, et Mont Weather aussi maintenant.
Tüm teolojileri, dünyanın sonundan kurtulmaya dayanıyordu.
Leur doctrine était fondée sur la façon de surmonter la fin du monde.
Bir zamanlar güvendiğimiz tüm dağlara karlar yağdı. Hükumet, din.
Tout ce en quoi nous croyons s'est retourné contre nous... le gouvernement, la religion.
İkimizin ve bu gece uyumakta zorlanan tüm Amerikalıların.
Vous, moi et tous les Américains n'arrivant pas à dormir.
Tüm teknisyenlere ve ekibe.
Les techniciens, l'équipe.
Biri tüm tesisatla oynamış.
Quelqu'un a bidouillé les câbles.
Ash, tüm ilahi kitaplarını topladığımızdan emin ol, sonra da Bay Young'ı uğurlayalım.
Ash, assure-toi qu'on ait récupéré tous les livres de cantiques, et on fera nos adieux à M. Young.
Her hafta tüm malı alacağım.
Toutes les semaines. Toute la marchandise.
Tüm bunlar boş.
( RIRE ) Elles sont toutes vides.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]