English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ T ] / Tıpkı bunun gibi

Tıpkı bunun gibi Çeviri Fransızca

160 parallel translation
Tıpkı bunun gibi pek çok yetişkin de var, Tom.
Il y a beaucoup de grands comme ça, Tom.
Bizim de tıpkı bunun gibi bir radyomuz var.
On a la même radio.
Tıpkı bunun gibi uzun bacaklı bir kız vardı.
Une belle fille... aux cuisses longues, comme celle-ci.
Tıpkı bunun gibi.
Juste comme ça.
Bu sabah da tıpkı bunun gibi bir ses duydum.
J'en ai entendu un semblable ce matin.
Ama hatırlamalısın ki çocuğum, eğer onu kaybedersek, tıpkı bunun gibi yaklaşık 200 tane daha var.
Mais rappelez-vous, mon enfant, si nous le perdons, il y a deux bonnes centaines de ses semblables qui nous attendent.
Tıpkı bunun gibi.
La voilà la vraie question.
Tıpkı bunun gibi... "Biliyorum"?
"Je sais"... c'est tout?
Sıfırın altında on beş, on altı derece. Tıpkı bunun gibi.
Environ 15 à 16 degrés sous zéro, comme celle-ci.
Lane'le ben tepeye çıkmıştık... Grady'yi ateşin başında bıraktık, tıpkı bunun gibi.
Lane et moi, on a grimpé plus haut en laissant Grady près du feu.
Üç bin mil ötede Portofino Han'da tıpkı bunun gibi başka bir saat daha var.
Environ 4 500 km plus loin... il y a une autre pendule exactement la même à la Portofino Inn.
Tıpkı bunun gibi bir tane de annen için yapmıştım.
J'en ai fait un identique... pour ta mère.
.. tıpkı bunun gibi.
comme celle-là.
Beynin kafatasına baskı uygular tıpkı bunun gibi!
Ton cerveau est pressé contre ton crâne, un peu comme ceci!
- İnanmayacaksın ama Francie annemin de tıpkı bunun gibi bir bonesi vardı.
Vous me croirez pas, mais ma mère... avait un chapeau presque comme celui-là.
Biliyorsun... tıpkı bunun gibi bir tanesini Magar'da finalleri kazanmak için kullandım.
C'est avec un javelot que j'ai gagné aux jeux de Megara.
- Pazartesi günü de tıpkı bunun gibi bir tane giymiştiniz.
Vous portiez la même lundi dernier.
Onlar gezegen tıpkı bunun gibi.
Ce sont des planètes comme celle-ci.
Tıpkı bunun gibi.
Ce genre-là?
Tıpkı bunun gibi.
Comme celle-Ci...
Bir gün, senin de bunlardan olacak. Tıpkı bunun gibi.
Un jour tu en auras un, juste comme ceci.
Ben gidiyorum, biliyorsun, ama hep buraya geri sarıyorum ya da tıpkı bunun gibi bir yerlere.
Eh bien, Je crois que nous avons réfuté cette théorie.
- İşte tıpkı bunun gibi sorular.
Comme celles-ci, par exemple. Des questions comme celles-ci.
Daha büyük bir araca. Tıpkı bunun gibi.
Quelque chose de plus gros, un truc dans ce genre!
Tıpkı bunun gibi.
Comme cette affaire.
- Tıpkı bunun gibi.
Comme celui-ci.
Tıpkı bunun gibi bir pena arıyoruz.
- On cherche ce modèle de médiator.
Tıpkı bunun gibi bir şey yapabilirim.
- Je pourrais faire exactement la même.
Tıpkı bunun gibi bir konuşma yaptık.
Nous avons eu exactement cette même conversation.
Diğer ikisi Broward'daydı ve tıpkı bunun gibi doğranmışlardı.
Les deux autres étaient dans le comté de Broward, découpées tout comme celle-là.
Onlarca yıl sonra, savaşlar komuta ekranlarından yapılacak tıpkı bunun gibi.
Dans quelques années, les guerres seront gérées sur ce type d'écran.
Ve o zamana kadar, istediğin herşeyi almana rağmen, toplantı yeri tamamiyle hazır olmazsa, sana söz veriyorum, sevdiğin herkesin icabına bakarım... tıpkı bunun gibi!
Et si alors, bien que tu aies tout ce que tu as demandé, l'endroit n'est pas complètement prêt pour le Conclave, je promets que je vais transformer tous ceux que tu as aimé.... comme ça!
Bunu hatırlıyorum, çünkü tam o sırada bir kek yiyordun ve sen, "Ahbap, bu dönem tıpkı bunun gibi olacak."
Je m'en souviens parce qu'on mangeait du gâteau à ce moment-là et tu as dit : "Mec, mon semestre va ressembler à ça."
Fosil yakıtı kullanmanın sonucunda, buzullar bu oranda erimeye devam ederse, 20 yıI içinde, Camden Kasabası tıpkı bunun gibi gözükecek.
A cause de l'utilisation d'énergie fossile, et si les glaciers continuent de fondre à cette vitesse, dans 20 ans, Camden County ressemblera à ça!
Ve sen de tıpkı benim gibi bunun aşk olmadığının farkındasın.
Tu sais tout aussi bien que moi que ce n'était pas de l'amour.
Tek bildiğim bunun kaçınılmaz olduğuydu tıpkı benim ölümüm gibi.
Je savais qu'elle était inévitable, tout comme la mienne.
Bunun olmasını istiyordun tıpkı benim gibi.
Tu espérais... comme moi j'espérais.
Evet, tıpkı bunun gibi.
- Parfaitement.
Bir mühendis bunun mutlak bir şey olduğunu söyler. Tıpkı üstüne bastığımız toprak gibi.
L'ingénieur y voit un principe, comme la consistance de la terre.
Tıpkı Yaponchik gibi bunun da gerçek ismi olduğundan şüpheliyim.
Je doute que ce soit son vrai nom, pas plus que Yaponchik.
Bak, bunun gibi insanları tanıyorum. Bende tıpkı öyle bir kasabadan geldim.
Je viens d'une ville où les gens sont comme ça.
Tıpkı bunun gibi.
Comme maintenant.
Tıpkı bunun gibi mi?
Comme ça?
Bunun farkındayım, Binbaşı, tıpkı Başkan gibi.
J'en ai conscience. Le président aussi.
Amerika'nın büyüyen siyasi ve sosyal karışıklığıyla Kissinger ülkenin ideolojik savaşlardan vazgeçmesini istedi. Bunun yerine Amerika tıpkı Sovyet Rusya gibi yeni bir global dayanışma yaratmak için diğer devletlerle anlaşmaya varmalıydı.
Dans un contexte de chaos social et politique, il souhaitait voir le pays faire fi de ses combats idéologiques, et trouver le moyen de coexister avec des pays tels que l'URSS, pour créer un nouveau genre d'interdépendance mondiale.
Tıpkı... bunun gibi mi?
Comme ceci?
Burada tıpkı bir Alpha erkeği gibi davranıyor. Tahminime göre bunun nedeni, buradaki tek erkek ayı olması.
Il se comporte comme un mâle dominant du fait qu'il est le seul mâle ici.
Bu tıpkı George Washington'un yabancı rakipler ve bunun gibi şeylere yönelik söylediklerine benziyor.
- U.
ve kötü şeyler yapmamıza karşın bunun iyi birşey için olduğunu biliyordum, tıpkı Robin Hood ve onun hırsızlığı gibi.
Et même si on agissait mal, je savais qu'on faisait le bien. Comme Robin Hood et son gang.
Doğru, ama üç boyutlu nesneler dördüncü bir boyutun içinde yer alırlar zamanda. yani bu küpe dördüncü bir boyut eklersek kareye üçüncü bir boyut eklediğimiz gibi bir tesseract elde ederiz, ama bu gerçekte bir tesseract değil tıpkı bunun gerçek bir küp olmadığı gibi.
Oui, mais un objet en 3D existe dans une quatrième dimension : le temps, donc si on l'ajoute au cube, comme la troisième dimension au carré, on a un tesseract, mais ça n'en est pas vraiment un, tout comme ceci n'est pas un cube.
Lassiter bunun planlanmış bir soygun Olduğu konusunda akılalmaz bir fikre sahip. Tıpkı Ocean's Eleven'da olduğu gibi Yada Thomas Crown'da... Yada...
Lassiter est persuadé que c'est un cambriolage élaboré comme dans Ocean's Eleven, Thomas Crown... ou dans le remake où Donald Sutherland meurt au début.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]