Yapmak zorunda değilsin Çeviri Fransızca
1,717 parallel translation
Hayır.Bunu yapmak zorunda değilsin.
Non, c'est bon. Tu n'as pas à faire ça.
Nora, bunu yapmak zorunda değilsin. Ben böyle gayet iyiyim.
Nora, ce n'est pas nécessaire.
- Ama, hayır, hayır. Sen yapmak zorunda değilsin-- - - Sorun değil.
Sérieusement, tu n'as pas à me servir...
Nora, bunu yapmak zorunda değilsin.
Ce n'est pas nécessaire.
Açıklama yapmak zorunda değilsin, Patrick.
Inutile de vous justifier, Patrick.
bunu yapmak zorunda değilsin, adamım.
T'es pas obligé.
Dinle Becky, yapmak zorunda değilsin ama belki anneni ve babanı da arayabilirsin.
Écoute, Becky, tu pourrais peut-être donner un coup de fil à maman et papa.
Sizi içeri sokamam! Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Je ne peux pas vous faire entrer!
Bunu yapmak zorunda değilsin, Frank.
Vous n'avez pas à le faire, Frank.
sevmediğin şeyleri, yapmak zorunda değilsin. ... yapmak isteyene kadar.
Tu n'as pas à faire ce que tu n'aimes pas... et ce que tu ne souhaites pas.
Yapmak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à faire ça.
O zengin, huysuz kraliçeyi memnun etmek için bu saçmalığı yapmak zorunda değilsin.
Tu n'as pas besoin de faire toute cette merde pour satisfaire cette vieille pédale friquée.
Christian, bunu yapmak zorunda değilsin.
Tu n'es pas obligé de faire ça.
Biliyorsun, bunu yapmak zorunda değilsin.
- Non. Vous n'êtes pas obligé de faire ça.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Ne vous inquiétez pas.
Caroline, sana söylediklerini yapmak zorunda değilsin.
Caroline, tu n'as pas à leur obéir.
- bana açıklama yapmak zorunda değilsin. Pete'de olabilir, Sheldon'da olabilir.
C'est peut-être Pete ou Sheldon.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Vous n'êtes pas obligé de faire ça.
Eğer istemiyorsan onunla seks yapmak zorunda değilsin. Ne!
Aucune obligation de coucher avec lui.
Aslında sen de yapmak zorunda değilsin.
Et puis, tu sais... c'est la même chose pour toi.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Tu n'es pas obligé de faire ça.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à faire cela.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
Vous n'êtes pas censé faire ça.
Sen bir şey yapmak zorunda değilsin. Tabii sen istediğin sürece!
T'as pas à faire quoi que ce soit.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
T'as besoin de faire ça.
Yapmak zorunda değilsin.
Tu n'es pas obligée de faire ça.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Vous n'avez pas à faire ça.
Latteyi kendin yapmak zorunda değilsin.
Vous n'avez pas à vous faire un latte vous-même.
İkisinin arasında bir seçim yapmak zorunda değilsin.
- Non, ce n'est pas ce...
Kabul etmedi. Onu zorlamak istemiyorsan, yapmak zorunda değilsin.
- Si tu ne veux pas, tu n'es pas obligée.
Tamam. Bunu yapmak zorunda değilsin.
Tu n'es pas obligé de faire ça.
İstemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin.
Rien ne vous oblige à le faire si vous ne le voulez pas.
Benim yaptığım her şeyi yapmak zorunda değilsin.
- Ne fais pas tout ce que je fais.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Ce n'est rien. - Ce n'est pas nécessaire. Si.
Ama bunu yalnız yapmak zorunda değilsin.
- Oui. Mais, tu dois pas le faire seule.
Unutma, yapmak zorunda değilsin.
T'es pas obligée, tu sais.
Oh, hayır, hayır. Bunu yapmak zorunda değilsin. Ben hallederim.
Pas besoin de faire ça, tout ira bien.
Anne, lütfen, bunu yapmak zorunda değilsin. Robert'a, o Washingtondayken seni yedireceğime söz verdim.
J'ai promis à Robert de te faire manger pendant qu'il est à Washington.
Tüm yemekleri kendi başına yapmak zorunda değilsin.
Tu n'as pas besoin de faire tout ce déjeuner toute seule.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
Elle lui en même temps :
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Vous ne devez pas me faire ça.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Ne te sens pas obligé.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à faire ça.
Anne, bunu gerçekten yapmak zorunda değilsin.
{ \ pos ( 192,230 ) } Il ne fallait pas te donner tout ce mal.
Gerçekten, bunu yapmak zorunda değilsin.
- Tu n'as pas à faire ça.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
T'es pas obligé de faire ça.
İstemediğin hiç bir şeyi yapmak zorunda değilsin.
Allez, laisse-moi la regarder.
Bak Janey, bunu yapmak zorunda değilsin.
Ecoutes, tu n'as pas à faire ça, Janey.
Archer bunu yapmak zorunda değilsin.
- Archer, tu n'as pas à faire ça.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
T'es pas obligée.
Bunu yapmak zorunda değilsin. Dinle.
Écoute-moi.
yapmak zorundayım 47
yapmak zorundasın 42
yapmak zorundaydım 50
yapmak zorundayız 17
değilsin 303
değilsiniz 26
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmak zorundasın 42
yapmak zorundaydım 50
yapmak zorundayız 17
değilsin 303
değilsiniz 26
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmaz 37
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmaz 37
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapma böyle 70
yapma bunu 151
yapmam 83
yapma be 35
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapmamalısın 52
yapma böyle 70
yapma bunu 151
yapmam 83
yapma be 35
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40