English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Başaramadık

Başaramadık Çeviri Portekizce

332 parallel translation
- Başaramadık.
- Não conseguimos.
Başaramadık.
Mas não conseguiu entregá-la.
Yörüngeye döndüklerinde de iletişim kurmayı başaramadık.
A comunicação não se restabeleceu.
Biz bunu başaramadık.
Porque o teria feito.
Başaramadık biz, her şeyi berbat ettik.
Nós errámos, fracassámos em tudo.
Şu ana kadar onları geri çağırmayı başaramadık.
Até agora não os conseguimos mandar recuar.
Paris'teyiz. Hayır daha başaramadık.
é melhor irmos.
Görünüşe göre şehirde düzeni sağlamayı başaramadık.
Não mantivemos a ordem na cidade.
- Başaramadık mı?
- Fracassámos?
Yapay gezegenle temas kurmayı başaramadık.
Não pudemos estabelecer contacto com o planetóide.
Wang, başaramadık.
Falhámos!
Başaramadık.
- Não estamos a conseguir.
Bu kadar yaklaştık ama başaramadık.
Chegarmos tão perto e não conseguirmos.
Şey... oradan hiç milgonit kurtarmayı başaramadık.
Bem, não conseguimos Milgonite.
- İyi olacağım. Bu kez başaramadık, değil mi?
Não conseguimos desta vez, pois não?
Ama yüzünde derin bir kesik var. Kapatmayı başaramadık ne yazık ki.
Há um corte profundo no seu rosto que foi difícil dissimular.
Telsiz bağlantısı kurmak istedik, ama uzay aracı ile bağlantı kurmayı başaramadık.
Tentàmos estabelecer contacto via rádio com a nave e nâo foi possìveI.
Başaramadık.
Não conseguimos.
Bir kez riske girdik ama başaramadık.
Tentámos a sorte e não conseguimos.
Başaramadık. Ancak vazgeçersek başarısız oluruz.
Só se desistirmos!
Suç üstü yapamadıkça polis bile yardım edemiyor. Bunu başaramadık.
A Polícia não pode fazer nada, se não o apanharmos em flagrante e ainda não conseguimos fazer isso.
Denedik ama başaramadık. O zaman Majesteleri bedelini ödemeli.
Tentámos, mas fracassámos.
Başaramadık. Denedik ama başaramadık.
Tentámos e fracassaámos.
Denedik, ama başaramadık.
Tentamos mas não funcionou
Çıkarmaya çalıştık ama başaramadık.
Tentamos tirá-lo, mas não conseguimos.
Başka bir deyişle, binlerce yıllık çabaya rağmen, Hala tam anlamıyla sevecen bir Tanrı imajı oluşturmayı başaramadık.
Ou seja, apesar de milénios de tentativas... ainda não lográmos criar a imagem de um Deus... amoroso e benévolo.
Gemiyi yok etmeyi başaramadık.
Não conseguimos destruir a nave.
Onu durdurmaya çalıştık ama başaramadık.
Tentamos parar o miúdo, mas ele estava maluco.
Şu an gördüğünüz gibi takmayı başaramadık.
Como podem ver, nunca lhe apanhamos o jeito.
Çoğunu elde etmeyi başaramadık.
Não tiramos grande coisa.
Hayır efendim. Takip etmeyi başaramadık.
No hangar de carga 4 tentaram criar um buraco de seu universo.
Onların test yapmasını sağlamayı başaramadık veya bunun dışında bir önlem alınmasını.
Não conseguimos que fizessem análises ou tomassem precauções.
Önlemek için bir yol bulmayı başaramadık.
Não temos conseguido encontrar uma forma de a conter.
Onu kurtarmaya çalıştık ama başaramadık.
Tentámos reanimá-lo, mas sem sucesso.
Sizin o küçük grubunuzu yok etmeyi başaramadık bir türlü.
Nunca conseguimos eliminar aquele vosso pequeno grupo.
Köprü ve silahların gücünü geri getirmeye çalıştık fakat başaramadık.
Tentámos repor a energia na ponte e no controlo das armas, mas fomos mal sucedidos.
Hayır, efendim. Yerini belirlemeyi daha başaramadık ama varolduğuna dair inkar edilemez kanıtlar var.
Não conseguimos localizá-lo, mas as provas de que ele existe são esmagadoras.
Sergilediğiniz boşboğazlık, akıl yoksulluğu vermem istenen dersi çoğunuza öğretmeyi başaramadığımı gösterdi.
significam que não consegui transmitir à maioria... a lição que me foi dada para ensinar.
Fort Belvoir yakınlarından gelen mühendisler robotu kımıldatmayı başaramadılar. Ayrıca metallurji uzmanları penetre edilemez bir gövdesi olduğunu keşfettiler..
Engenheiros do Fort Belvoir, aqui perto, não conseguiram movê-lo, e peritos metalúrgicos esbarraram no seu enorme e inexpugnável corpo.
Diyelim başaramadım, kızkardeşim, pazarlık gücümüz güçlenir.
Não vamos fingir, minha irmã, o nosso acordo... é estritamente pelo poder.
Kimse çölün bu kısmında yağmur yağdırmayı başaramadı.
Nunca chove neste deserto mesmo.
Ne yazık ki Roger da başaramadı.
Lamento dizer que o Roger também não conseguiu.
Ama başaramadık.
Tentamos reproduzir... a substância que recobria a sua esfera... mas não conseguimos.
Beş kız! Ve başaramadınız!
E näo passastes!
Amaç şu, kilidin hareketli kısmını dinleyerek... güvenli bir şekilde açmaya çalıştın... ancak başaramadın ve dinamite başvurmak zorunda kaldın.
A teoria é que tentou abrir a fechadura pelo barulho mas falhou e usou dinamite.
Geldiğinde, Hitler kızgın görünmeye çalıştı ancak başaramadı.
Quando chegou, Hitler tentou parecer zangado, mas não conseguiu.
Beş yıllık savaşta Martien bizi yok etmeyi başaramadı.
Em cinco anos de lutas, o Martien falhou sempre em destruir-nos.
" Ne yazık ki düzeltmeyi başaramadım...
" Infelizmente, isto revelou-se impossível,
Eşinin ve kızının öldüklerini gördüm, fakat bu ve Neddie başaramadılar.
Vi a mulher e filha do Ryana morrer, mas ela e o Neddie estragaram tudo.
Sıradan küçük bir serseriydi ve cüzdanındaki o resimlere bakınca ona kızmayı bir türlü başaramadım.
Era apenas um puto qualquer, e quando olhei para as fotografias da carteira, percebi que não me podia chatear com ele.
Ben başaramadım, ama biz başardık!
Não fui eu, mas ganhámos!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]