Başka zaman Çeviri Portekizce
5,274 parallel translation
Başka zaman.
Outra hora.
Başka zaman öyleyse.
Fica para outra vez.
- Başka zaman yap.
- Fica para outra altura.
Her zaman başka bir yol vardır.
Há sempre outra hipótese.
Zaman içinde dönmeyecekleri anlamına gelmiyor bu, ama bu ancak başka yerden aldıkları hizmeti beğenmeyip bana geri dönmek istemeleri ile olur.
Não quer dizer que, com o tempo, não voltem. Mas talvez tenham de ficar insatisfeitos com o tratamento de outro médico para voltarem para mim.
Eylemler her zaman başka birinde gerçekleşiyormuş gibi.
Parece que a ação está a acontecer a outra pessoa.
Başka bir gün gelmeyi istedim çünkü çoğu zaman bir semazen gibiyim ama Francis yanıma oturdu, elimi tuttu ve vaktin çabuk geçmesi için aklına gelen tüm Gilbert Sullivan şarkılarını söyledi.
Eu queria voltar noutro dia porque normalmente pareço uma pulga, mas o Francis sentou-se ao meu lado, segurou a minha mão, cantou-me todas as canções de Gilbert and Sullivan de que se lembrou, apenas para fazer o tempo passar mais depressa.
O zaman NATO'nun Sovyet saldırısını dizginlemeye kalkışmasından başka asıl kuruluş amacı neydi?
Porque foi a NATO formada, sem ser uma tentativa de reinar na agressão Soviética?
Her zaman başka bir göt bulurlar.
Há sempre outro traseiro.
Eğer olmazsa başka bir zaman ve başka bir yer ayarlarız.
Se não, pensaremos em outro local e hora.
- Her zaman başka bir yol vardır.
Há sempre outra maneira. Vamos encontrá-la.
Efendim, bizim için kalıcı bir işten bahsetmiştiniz.. Başka bir zaman belki..
Sr., tinha mencionado sobre um trabalho permanente para nós... noutra altura talvez...
Başka bir randevumda daha işe yarayınca her zaman işe yarar diye düşündüm.
E depois eu estava num outro encontro e funcionou também. Então, imaginei que fosse funcionar sempre.
- Başka bir zaman.
- Vou ver se está a chover.
Başka bir zaman.
Eu ligo-te noutra altura.
Belki başka bir zaman.
- Talvez noutra altura.
Ya da her zaman başka bir dövme daha yaptırabilirsin.
Ou, podes sempre fazer uma nova tatuagem.
Ama o zaman da başka birisi yapacak.
Mas isso só significa que outra pessoa teria de o fazer.
Cevaplamak istemediğimiz bir soru sorduğu zaman Lily'nin eline bir bebek sıkıştırmamız gibi dikkatimi başka yere yönlendiriyorsun.
Tal como quando a Lily pergunta algo a que não queremos responder e damos-lhe uma boneca.
Gördüğün gibi, bir hastayla ilgilendiğim zaman gözüm başka hiçbir şey görmüyor.
Sabe, quando me envolvo com um paciente, é como se o mundo inteiro desaparecesse à minha volta.
O zaman ben de başka bir şey vermeye gidiyorum.
Então, eu aplico.
Tabii sonunda para varsa o zaman başka, değil mi?
Exceto no que toca a dinheiro.
Başka bir çocuk daha isterim tabii ki fakat beş çocuğumu çok sevdiğim için onlardan feragat edip başkasına verecek zamanım yok.
Eu adoraria ter outro filho, mas amo tanto os cinco que temos que não posso imaginar tirar mais tempo deles para dar a outra pessoa.
Tamam, o zaman başka bir yargıca gidin.
Bem, então vai a outro juiz.
O zaman başka bir doktor bul.
Então, vai a outro médico.
İşte zaman kaybından başka işe yaramayan video oyunu zımbırtın.
E aqui está o seu jogo de vídeo inútil.
O zaman ekrana başka nasıl yer ayıracağız?
De que outra maneira vamos arranjar espaço para o ecrã?
- Başka yargıca gideriz o zaman.
Recorremos a outro juiz.
Her zaman pusuya yatmış başka bir alçak vardır
Haverão muitos mais desafios à tua espera.
- Başka birisi o zaman?
Outra pessoa, então?
Tup ve benden başka klonlarda da bundan olup olmadığını ve bize ne zaman yerleştirildiğini öğrenmem gerekiyor.
Preciso de saber se mais clones além de Tup e de mim, temos isso, e quando é que nos foram implantados.
Sana bir şey ısmarlaya bilir miyim? Bence başka bir tur için tam zamanı.
Acho que está na hora de outra rodada.
Kozmosta ebediyen yaşayan zaman ırmağında sonsuz bir yolculuğa çıkan başka varlıklar var mıdır?
Haverá seres no cosmos que vivem para sempre, flutuando numa viagem infinita pelas águas do tempo?
Zaman ırmağının bu daha uzun kolu boyunca bu Akad prensesinden, tarihteki ilk imparatorun kızı ve Ay rahibesi Enheduanna'dan başka konuşabilen olmadı.
Nunca ninguém falara mais longe nas águas do tempo do que esta princesa acádia, filha do primeiro imperador da história, e sacerdotisa da Lua : Enheduana.
Onun zamanından beri gelen tüm kahramanlar ve süper kahramanlar da ilk kahramanın hikayesinin ayak izlerini takip ederler. Bir başka ölümsüzlük : Bir uygarlıktan diğerine, binlerce yıl boyunca aktarılan bir hikaye.
E todos aqueles heróis e super-heróis que surgiram desde então seguem as pegadas da primeira jornada de um herói, um outro tipo de imortalidade, uma história enviada de uma civilização para outra através de milhares de anos.
3,000 yıl sonra, iklim bu sefer Orta Amerika'daki bir başka görkemli medeniyet zamanında aniden değişiverdi.
Três mil anos depois, o clima voltaria a mudar abruptamente para outra gloriosa civilização, desta vez na América Central.
O zaman odada başka bir Anubis vardı.
Então, tinha de haver outro Anubis na sala.
O zaman Coulson'ı ameliyat eden başka bir doktor buluruz orada.
Então, encontraremos lá um médico diferente, que tenha operado o Coulson.
O zaman başka bir tane anlatayım.
Então deixe-me contar outra.
Başka birini bulmak için de zaman kalmadı.
E não há tempo para arranjar outra pessoa. Desculpe.
Ama bu zamanın parasını başka müvekkilerden almak suç.
É, se cobra aos outros clientes por esses serviços.
O zaman başka sefere?
- Talvez noutra altura?
Zamanında teslim etmek için başka birini bulmalıyız.
Eu tenho que encontrar alguém. Se vamos cumprir o prazo, eu realmente preciso de ti nisto!
O zaman majestelerinin başka bir stratejisi olduğunu düşünüyorum.
A minha melhor hipótese, a minha única hipótese, é destruir Sebastian.
O zaman başka yere bakacağımdan emin olabilirsin.
Rapaz, se me acordares, morres.
Başka bir şey denemek ister misin, o zaman?
Queres experimentar outra coisa então?
Bu kadar keyifsiz olmadığın ve konuya başka açılardan bakabildiğin zaman konuşalım.
Voltemos a falar nisto quando não estiveres tão perturbado, e... - Quando tiveres uma opinião formada.
Üzüldüğünü biliyorum ama başka bir zaman konuşsak bunu.
Sei que estás chateado, mas, podemos conversar depois?
Başka bir zaman.
- Sim, claro. Outra hora...
Lestrade'in hileleri zaman kaybından başka bir şey değildi.
As mentiras do Lestrade não deram em nada, só nós fez perder tempo.
Başka saate al o zaman.
Adia a visita.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanı gelince 71
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanı gelince 71
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43