English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Kârı

Kârı Çeviri Portekizce

1,861 parallel translation
Kitabın kârının ilk 400 binini bana devretti.
Ele transferiu os primeiros 400 mil da renda dos livros para mim.
Hırsız, kârını bir İsviçre bankasına sahte bir isim - -
O ladrão depositou o dinheiro num banco suíço, com um pseudónimo...
Hiçbir kârı yok yani.
Não se ganha nada em ter um bebé.
Sanırım aşırı süslü bebek arabaları ve anlamsız oyuncaklara verdiğiniz yüzlerce doları akıl kârı sanıyorsunuz.
Devem pensar que gastar rios de dinheiro em carrinhos artilhados e brinquedos imbecis é normal.
Kârı paylaşırlar. Ama aynı zamanda sermayeye para yatırmaları gerekir.
Dividem os lucros, mas têm de aumentar o capital.
Tamam, sen çeneni kapalı tut, ben de kârın yüzde 10'unu sana keseyim.
Tudo bem, fique calada e dou 10 % a você!
Kuzeydeki müşterilerin için, İrlandalıların mallarından gelen kârın % 80'inin alıyordun.
Vocês andam a movimentar 80 % do volume de armas dos irlandeses para os vossos clientes do norte.
Evet, kararlaştırdığımız gibi, kârı yarı yarıya bölüşeceğiz.
Sim, como acordámos, terão 50 % do material.
Ama kârın çoğunu alırım.
Mas quero uma participação maioritária.
Kârı da 50-50 paylaşacağız.
E dividimos todos os lucros 50-50.
- Bu da net kârımız.
E estes vão ser os nossos lucros.
Bu hiç akıl kârı değil.
Não faz sentido.
Bundan böyle vergi dairesine kârımızı doğru bildireceğiz.
Começando por sermos honestos com o IRS sobre os nosso lucros.
Sanırım en akıl kârı cevap, hayır olur.
Acho que a resposta mais inteligente seria "não".
Bundan kârım ne olacak ki? Bilmem. Belki de gecikmiş borcu olanlara ne kadar sert bir çocuk olduğunu hatırlatmak istedin.
Talvez quisesses enviar um recado ao pessoal que está atrasado no pagamento.
Yıldönümümüz için hediye istemiyorum demiştim bu kadar nakit bozdurmak akıl kârı olmazdı çünkü.
Sei que disse que não queria nada no nosso aniversário, mas seria um tolo se recusasse dinheiro vivo.
# Çok beklemezseniz kârınız #
♪ Não esperem demais ♪
Ücretli çalışan biri, hizmetleri karşılığında elde edebileceği en iyi ödemeyi alma arayışında iken, işveren kârını yükseltmek adına giderlerini sabit olarak azaltma arayışı içerisindedir.
Alguém que busca um salário procura o melhor pagamento possível que pode obter pelos seus serviços, enquanto o empregador procura constantemente reduzir os custos de maneira a maximizar o seu lucro.
Zaman zaman, bu stoğu kâr amacıyla, borç olarak veriyorum.
De vez em quando, empresto a sobra para obter lucro.
Çin Başbakanı kontrol edecekmiş ama bombalamasının imkanı yok ne kadar doğruyu söylesem de kâr etmiyor.
O primeiro ministro chinês vai mandar investigar, mas não há maneira de bombardear, não importa o quanto da verdade eu lhe disse.
Yaptığım her şey yanıma kâr kalmalı.
Não devia ser castigada.
Karımı ve ailemi aldattım bir kereden fazla, sahiden. Çünkü, yanıma kâr kalcağını düşündüm.
Traí a minha esposa e a minha família mais de uma vez, na verdade, porque pensei que poderia safar-me.
% 100 kâr. Hele bir de hiçbirini yakmadıysanız.
100 % lucro... se não cremásse nenhum deles.
Bazı kâr payları bir var bir yok.
Alguns destes dividendos iam e voltavam.
İlkinde her şeyi kuralına göre yaparsın kimse kâr sağlamaz, ekonomi çöker.
A primeira é seguir cada regra imposta pela SEC. Ninguém tem lucros e a economia colapsa.
Bende işte şimdi çok kazançlı, kâr etme amacı gütmeyen bir şirketin başındayım.
Atualmente sou administrador de uma rentável organização sem fins lucrativos.
Ama bu is olana kadar magaza gerçekten kâr etmeli.
Mas, para isso funcionar, a loja tem que dar lucro.
Chuck'ın gizli çifte hayatı yanına kâr kalırken hamileyim diye öylece oturmamı bekleyemezsin.
Não podes esperar que fique sentada sobre os louros de grávida enquanto o Chuck escapa com uma vida dupla secreta.
Evet, el yağları ve mumlardaki kâr marjlarını duysanız şaşardınız. Eminim öyledir.
Sim, ficaria espantado com a margem de lucro de óleos e velas.
8. sayfayı açarsanız kâr tahmin analizimi görebilirsiniz.
Se virem na página 8, estão os resumos das minhas projecções para os lucros.
Ajansın hala daha kâr getiren en değerli elemanlarının bazılarını o işe aldı
Recrutou alguns dos nossos agentes mais valiosos que ainda pagam dívidas até hoje.
Uzun çalışma saatleri, seyahatler, gizlilik düşünülürse burada çalışanlar ve aileleri için çok talep kâr bir iş olabiliyor.
É um trabalho que exige muito dos empregados e das famílias. Há muitas horas extras, viagens, e manter tudo sob sigilo.
Kâr oranlarının artışında rekor kırdık.
Lucros recorde.
Buy More'dan gelen kâr payını Carmichael Endüstrisine yatırırız ta ki iki şirkette kâr elde etmeye başlayana kadar.
- A Buy More. Usamos os lucros da loja até que ambas tenham lucro.
Sana ne kadar kâr ettirdiğimi düşün.
Pensa no dinheiro que vais poupar.
Evet. Belki yaptığı da yine yanına kâr kalacaktır.
Sim, e talvez agora, se safe novamente.
6 ay sonra, üçüncü dünya ülkeleri için güvenli içme suyu tertip eden kâr amacı gütmeyen bir şirkete katıldı. - Vay!
Após seis meses, foi para uma organização não lucrativa que fornecia água potável para as populações do Terceiro Mundo.
Piyasa kâr getirme sürecinde.
O mercado está a dar a volta.
Bu yanına kâr kalamazdı.
Ela não vai escapar.
Bu kampların çoğu kâr amacı gütmeyen operasyonlar için özel mülkiyete ait.
Muitos destes locais são aquisições privadas para escolas de correcção.
Ben Paris'teyken, Chez Julien'de harika bir yemek yemiştik ve % 20 kâr raporunu göstermişti.
Quando estive em Paris, tivemos um fabuloso jantar no Chez Julien, e ele apresentou-me 20 % em lucros.
Paravan şirketleri takip et ve Bright-ling'in satışından kimin kâr elde edeceğini bul, seni doğruca üst yönetime götürecek.
Segue as companhias que beneficiaram da queda das acções da Bright-Ling e chegarás directamente à Oversight.
Kızlar, üç saniye daha sabretseydiniz yanınıza kâr kalacaktı.
Bom, miúdas... se esperassem três segundos, safavam-se.
Herkesin bunu yapmasının tek nedeni... Kâr!
Mas a única razão porque alguém faria isso é... lucro!
Hayatımda kâr zarar durumumuzdan daha önemli şeyler var.
Tenho coisas mais importantes.
3 ) Kâr Önceliği
3.
İşçi, bir maaş ya da parasal bir ödeme karşılığında işveren için belli görevleri yerine getirir. Parasal ödemenin başka bir sınıflandırması olan işveren ise, tüketiciye bir malı veya hizmeti, kâr karşılığında satar.
O empregado executa tarefas para o empregador em troca de um salário ou pagamento monetário, enquanto o empregador vende um bem ou um serviço para o consumidor com o intuito de lucrar, outra classificação de pagamento monetário.
yani üretimde yapılan, genelde daha ucuz malzeme ve yetersiz tasarım şeklinde olan, kâr bazlı kesmelerin, hemen daha düşük seviyeli, belli bir zaman sonra başarızlığının söz konusu olduğu, bir ürüne dönüşmesiyle, gerçekleşir.
e que se traduz num produto imediatamente inferior – em que a falha do produto é simplesmente uma questão do tempo.
Daha da tiksindirici olarak, oluşturulmuş kıtlığın sonucu olan çevre kirliliğinden bile kâr sağlanabilir, ki şu an bizim su stoklarımızla bu yapılmaktadır.
Ainda mais ofensivamente, o lucro pode actualmente ser feito como resultado da escassez gerada pela poluição ambiental, como o que está agora a acontecer com as nossas reservas de água.
Bu, çevresel meselelerde sanayi tarafından sapıkça bir kayıtsızlık desteği yaratır, çünkü ne kadar çok zarar olursa, çözüm önerilerinden o kadar çok kâr elde edilebilir.
Isto cria um reforço perverso de indiferença pelo interesse ambiental por parte da indústria, pois quanto mais estrago houver, mais lucro pode ser obtido oferecendo soluções.
3 ) Kâr Önceliği'ne götürür.
A prioridade do lucro

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]