Kırmızı mı Çeviri Portekizce
2,220 parallel translation
"Maestro, şu kırmızı mı olsun?" "Evet." "Yeşil mi?" "Hayır."
Nada. "Maestro, isso devia ser vermelho"? Sim. "Verde"?
- Kırmızı mı? - Evet, kırmızı. Hani, şu tehlikeli olanlardan.
Sim, significa : aposentado e extremamente perigoso.
Kırmızı mı?
Vermelho?
- Kırmızı mı beyaz mı?
- Tinto ou branco?
Kırmızı mı yoksa beyaz şarap mı içersin?
Preferes vinho tinto ou branco?
Küçük ve kırmızı mı?
Pequeno e vermelho?
Marshall, kırmızı göz özelliğine gerek var mı?
Marshall, precisamos da função para os olhos vermelhos?
"Güller kırmızıdır, menekşeler mavi Restoran açışımda kavalyem olup umarım mutlu edersin beni"
" As rosas são vermelhas e as violetas azuis. Vens comigo à inauguração do restaurante?
- Bir kilometre önce kırmızıda geçtiniz.
Passou um sinal vermelho há cerca de 800 m.
Kırmızı araba, yeşil araba. ... işte bir de polis arabası, Tanrım, duvarın tam diğer tarafında...
Quinto concerto, Opus 73 em E plano, carro vermelho, carro verde, aí vai um carro da polícia, e Deus está do outro lado dessa parede.
Kırmızı halı mı?
Tapete vermelho?
Gazı sonuna kadar kökledim kırmızı ışıkta geçip trafiğin içine dalıp çıktım.
Pisei fundo, passei o farol vermelho, entrei e saí da contramão.
Sakin ol canım senin de gözlerin kırmızı ama uykusuzluktan
Tu é que tens os olhos vermelhos. - Não conseguiste dormir bem?
Kırmızı Kraliçe'nin ne yaptığına dair bir fikrin var mı?
Fazes ideia do que a Rainha Vermelha fez?
Günbatımında milyonlarca kızın amcıklarına akıtanlar ve sabah yeri gözleri kıpkırmızı olsa da gündoğumunun deliğini de sulandırmaya hazır olanlar ahırlarda götleri alevlenenler ve göllerde çıplak olanlar.
que tremiam ao pôr do sol e mesmo tendo os olhos vermelhos de manhã estavam prontos para provar a pássara do nascer do sol, exibindo as nádegas em celeiros e no lago, nus,
"Günbatımında milyonlarca kızın amcıklarına akıtanlar" ve sabah yeri gözleri kıpkırmızı olsa da "gündoğumunun deliğini de sulandırmaya hazır olanlar" ahırlarda götleri alevlenenler ve göllerde çıplak olanlar. "
"... que provaram as pássaras de um milhão de catraias " " que tremiam ao pôr do sol " " e mesmo tendo os olhos vermelhos de manhã "
- Anladım, kırmızı düğmeye.
Vai para o interruptor vermelho?
Askılıları ve mızrakları ile silahlanan Inkatha savaşçıları sembolleri olan kırmızı bantlarını giyip çok sayıda yerleşim bölgesine saldırmış.
Armados com cutelos e lanças, trajando lenços vermelhos com a sua marca, os guerreiros Inkatha percorreram um sem número de zonas residenciais...
Ama şimdi, agresif ve kendinden emin bir tavırla trene binen kırmızı takım elbiseliye bakın.
Mas, por enquanto, prestem atenção ao fato vermelho a entrar no comboio com a confiança de um agressor.
Kırmızı takım elbiseliler gelir.
Entram os trajes vermelhos.
Sıradaki kitabımı hep kırmızı giyen kadına ithaf edeceğim.
Vou dedicar o meu próximo livro à mulher que veste sempre de vermelho.
Yatağıma gitmeden önce ve sen kırmızı bir elbiseyi çıkarıyordun. ... ve bunun hayatımda yaşadığım en erotik 15 saniye olduğunu düşünmüştüm.
E tu estavas a tirar... um vestido vermelho e eu achei que foram os 15 segundos mais eróticos que eu já vi.
Sally benim ilk destekçimdi, kimse bu büyük, kırmızı çiçeklerle ne yaptığımı bilmezken, beni anlayan sadece o vardı.
A Sally deu-me muita força quando ninguém entendia as minhas grandes flores vermelhas, mas ela entendeu.
Kırmızı Kanca, hazır mısınız?
Pronto, Red Hook?
Kimin bayrağı kalkacak? Samuraylar için altın ve kara mı? Yoksa Korsanlar için Kırmızı ve Siyah mı?
Que bandeira vão erguer, a preta e dourada dos Samurais ou vermelha e preta dos Pirates?
Hummer 2 aldım. Metalik kırmızı.
Já tenho o novo H2 em vermelho metalizado.
Çok önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırmıştım onun Bob Grover'in kızı olduğunu.
Eu tinha-me esquecido de uma pequena vital informação... Gina era filha de Bob Grover.
Sarı etiketli olan her şeyi aldım ve sana da kırmızı etiketlileri bıraktım.
Levei as coisas com autocolante amarelo e deixei as que tinham autocolante vermelho.
Televizyonda kırmızı etiket vardı ama ben yine de aldım.
A TV tinha um autocolante vermelho, mas eu levei-a na mesma.
Kırmızıyla mavinin karışımından.
Estilo vermelho e azul misturado.
Kırmızı ışıkta durmayacağım Yuvarlanıp gidiyorum
Não paro no sinal vermelho Estou em maré de sorte
Aradım çünkü kırmızı halıda yanımda senin olmanı istiyorum.
Quero-te no tapete vermelho ao meu lado.
Dostum Samantha için kırmızı halıya yaraşır bir şey lazım.
Queremos um visual de tapete vermelho para a Samantha.
Midem bu sözleri kaldırmıyor ama sen kulaklarıma tıkıştırıp duruyorsun. Keşke kızımı orada evlendirmeseydim! Çünkü oradan dönüşte oğlumu kaybettim.
Entopes-me os ouvidos com palavras que me são insuportáveis, antes não a tivesse casado lá pois, à volta, perdi o meu filho.
Kırmızı papyon takan mı Koca Jim?
O de laço vermelho é o Big Jim?
Günbatımı hâlâ ateş kırmızısı mı?
Ainda vês o clarão avermelhado Do anoitecer?
Yüzün kıpkırmızı olmuş. Sanırım donuyorsun.
A tua cara está... está muito vermelha.
Geldiğinden beri kırmızı şarabı elinden bırakmadım.
Reparei como encharcou a vela, esta noite.
Bir çocuk orada hiç bulamadığımız kırmızı bir araba görmüş.
Um rapaz viu um carro vermelho na zona, naquele dia.
Evet, o zamanlar kırmızı bir Audi'm vardı.
Sim, na época tinha um Audi vermelho.
GongShan Niu'yu kabul edersek Lu'yu kızdırmış olmaz mıyız?
Se aceitamos GongShan Niu, não ofenderíamos Lu?
Özellikle o gün için aldığım kırmızı elbiseyi?
O vermelho que eu comprei especialmente para a festa?
Kocamın Napa'dan getirdiği beyaz ve kırmızı şarabım var.
Eu tenho um pouco de branco e de tinto que o meu marido trouxe de Napa.
Kırmızı alayım ben.
Eu prefiro tinto.
Ve kırmızı ipek kravatımı yürüyüş ayakkabımı pembe güneş gözlüğümü cep saatimi ve sahne şapkamı.
E a minha gravata vermelha. E meus sapatos Oxford. Eu meus óculos cor-de-rosa.
Kırmızı takım senin ailen...
A equipa vermelha é sua família.
Sence kırmızı şarap mı çıkartsak?
Tu achas que podes servir o vinho tinto?
Büyük kırmızı nokta için canımı bile veririm şu an.
O que eu não dava por um grande ponto vermelho agora.
Kendinizi Kırmızı Istakoz restoranında mı sanıyorsunuz, hanımefendi?
Onde é que a senhora acha que está? Num restaurante fino?
Umarım iyi bir fotoğrafçın vardır çünkü standart kırmızı göz filtresinin bu gözlerde işe yaracağını sanmıyorum.
Só espero que tenham um bom fotógrafo, porque não acho que o filtro para olhos vermelhos normal vá funcionar nestes.
Taze et için kırmızı bir dilim ve hızlı bir kan akışım var.
Uma língua vermelha à fresca carne e ao banho de quente sangue. "