Kızdın mı Çeviri Portekizce
979 parallel translation
- Bana kızdın mı?
Não estás zangada comigo?
" Kızdın mı?
" Estás a ferver?
- Bana kızdın mı? - Kızmak mı?
- Não estás zangada comigo?
- Kızdın mı?
- Está zangado?
Kızdın mı bana?
Estás zangada comigo?
- Kızdın mı?
- Importa-se com isso?
Bana kızdın mı.
Está zangado comigo.
Bana kızdın mı, baba?
Está zangado comigo, meu pai?
Kızdın mı bana, Vittorio?
Ficaste chateado com o que disse, Vittorio?
Bana kızdın mı?
Estás zangada comigo?
Kızdın mı?
- Que fazes?
Bize kızdın mı?
Está brava?
Seni yendim diye bana kızdın mı?
Estás zangado comigo por eu ter ganho?
Ha? Kızdın mı?
Louco?
Kızdın mı?
Louco?
Sana yaptığı şey için komutana kızdın mı?
Ficaste furioso com o velho pelo que ele te fez?
Bana kızdın mı?
Ficas zangado comigo?
Yoksa kızdın mı?
Estás chateado agora?
Lütfen, amacım sizi kızdırmak değil ama, siz İngiltere'de beş yılımızı aldınız.
Não quero ofendê-lo, mas os ingleses levaram cinco anos.
Kafanın neye bastığı umurumda değil, kafanı kırasım geliyor. Seni kızdırıyor muyum?
O que me interessa de sua cabeça é partí-la em 1001 estou o irritando?
Ama sözünü kesince kızdığını bildiğim için araya girmek konusunda istekli davranmadım.
Mas não quis interromper, porque sei bem que eIe não gosta de interrupções.
Ödemek zorunda değiliz! Bu kıyı şehirlerini kuranlar bizim atalarımızdı. Bu topraklar onların bize mirasıdır ve buralar tekrar Moskova'ya bağlanmalıdır.
Estas cidades do litoral e estas terras pertencem a Moscovo.
Ortalıkta dolaştığım için bana mı kızdın yoksa?
Estás zangado comigo por andar a saracotear?
Çok kızdığını falan düşünmeye başlamıştım.
Pensei que estivesses magoado.
Octavian, adı her neyse, şu Sezar'ın oğlu seni kızdırdı mı?
Octavian... este... como se chama ele? Este filho de César não te incomoda?
Sanırım konumlarını tahmin edebilen tek kişi kızdı.
Acho que a rapariga foi a única que percebeu a situação.
Kızdınız mı?
Está irritado?
Artık yardım istememizin mümkünatı olmadığını anlamışsınızdır.
Percebem que agora é impossível pedir ajuda.
Her kızdığınızda silah mı kullanacaksınız?
Vão usar uma arma sempre que alguém vos irritar?
yani bir Sosyalist Devrim ile nihai aşamasında olan sömürgeci emperyalist bir sistem arasındaki çelişkiyi göz ardı ederken az gelişmişliğin dilsel kıtasından kaçmaya çalışmak ve çağımızın en büyük çelişkisinin Kuzey Amerika emperyalizmi ile az gelişmiş ülkeler arasındaki çelişki olduğunu düşünmek yararsızdır.
e as formas e as relaçôes de produçâo do capitalismo. Isto é, entre a revoluçâo socialista e o sistema capitalista, na sua última face, a imperialista. Por exemplo, fala entre outras coisas da contradição fundamental entre o proletariado e o capitalismo.
Krep karışımına külümü silkelediğim günden beri böyle kızdığını görmedim.
Não te via assim desde que o meu charuto caiu no molho da tua panqueca.
Ona öyle dostça davrandığın için sana çok kızdım.
Enervou-me seres tão amigável com ele.
Görev sayısını artırdığım için adamların kızdığını söylüyor.
Diz que os homens estão transtornados porque aumento sempre as missões.
Kes sesini, kadın, çünkü kızdığım zaman sinekler bile uçmaya cesaret edemez.
Silêncio, mulher, antes que eu me zangue! Porque quando eu me zango, nem mosca se atreve a voar!
Kızdırdığım bu adamlar, benim bütün varlığıma el koymanın... parlak bir fikir olduğuna karar vermiş. Ben de haliyle endişelendim.
Estas pessoas que ofendi ficaram com a ideia que seria bom... tomar posse de todo o meu negócio e isso preocupa-me.
Biliyorum, bilmeliydim sevgilim ama bu kadar mı kızdın bana?
Eu já devia saber isto mas, estás zangada comigo?
İnsanı sürekli kızdırır ve ben o kadar uzun bir süredir kızgınım ki!
Estamos sempre angustiados. E eu tenho estado angustiada há já muito tempo.
Kızdın mı?
Estás zangado?
Canım, kızdığın zaman ne kadar da güzel görünüyorsun!
Entristece-me mandar-te embora.
Beni kızdırmaya çalıştığının farkındayım.
Sei que estás a tentar apanhar-me.
Bana sarıldığınızda önce, sizden çok kendime kızdım.
Quando me abraçou... fiquei mais zangada comigo que consigo.
Karım öyle kızdı ki benden boşanacağını sandım.
A minha mulher ficou täo irritada que achei que se ia divorciar de mim.
Hiç bu kadar ileri gitmemişti. Ama eskiden kızdığını anlardım. Çünkü çok suskunlaşırdı.
Ela nunca foi tão longe, mas, no passado... sempre soube quando ela estava chateada... porque ela fica muito calada e...
Kızdığının farkındayım.
Entendo que esteja aborrecido, mas pelo amor de Deus...
Sizi kızdırdığım için, bağışlayın beni lütfen.
Perdoe-me tê-lo ofendido.
- Evet, George. Umarım konuştuklarım için kırılmamışsınızdır. Sayın Harker, bir şey eklemem gerekir.
Espero que não me leve a mal por dizer isto, Sr. Hacker, mas pode dar um empurrãozinho à minha candidatura ao subsídio especial para Birmingham?
Nasıl kızdırsın? Dediğinden tek bir kelime anlamadım ki?
Como, se não percebi uma palavra do que disse?
Orada bunu bilen tek savcı olmam imkansızdı. Orada oturmuş, tanığımızın yalancı tanıklık yapmasına izin veriyorduk.
Não é possível que eu fosse o único advogado presente que soubesse que estávamos a deixar que a testemunha cometesse perjúrio.
Bakın, kullanıcımı yani Bay Henderson'ı... çok kızdıracaksınız.
Vão deixar o meu Utilizador, o Sr. Henderson, muito irritado.
- Bana çok kızdığını sandım.
- Pensei que estavas zangada comigo.
Onu kızdırdın mı?
Ofendeste-o?