Ne yaptığını Çeviri Portekizce
17,432 parallel translation
Sen olmayan birinin hayatıyla... ne yaptığını araştırmak yerine, Zoom'u bulmaya... yoğunlaşmaya ne dersin?
Que tal passares mais tempo à procura do Zoom e menos tempo a preocupares com que o teu sósia faz na vida?
Ne yaptığını biliyorum.
- O Zoom anda à sua procura.
Malik'in Mısır'da ne yaptığını söyleyebilir misiniz?
Agora, o que pode dizer-me sobre o que o Malik estava a fazer no Egipto?
Kim olduğunu ve ne yaptığını biliyoruz Omar, doğruyu ne kadar çabuk söylersen o kadar çabuk gideriz.
Sabemos quem é e o que faz, Omar, e quanto mais cedo nos contar a verdade, mais cedo vamos embora.
Garsonla içeride ne yaptığını sor.
Pergunta-lhe o que estava a fazer com a empregada de mesa.
Danny'le beraber o tanığa ne yaptığınızı biliyorum.
Sei o que tu e o Danny fizeram àquela testemunha.
Evli ikizlerimizin bu gece ne yaptığını merak ediyorum.
Imagino o que os nossos sósias estão a fazer esta noite.
Ne yaptığını sanıyorsun sen?
Não! O que é que estás a fazer?
Ne yaptığını biliyorum.
Sei aquilo que você fez.
Ne yaptığını biliyordun, senden istenileni...
Você sabe aquilo que fez, aquilo que lhe foi pedido...
Ne yaptığının farkında mısın?
Tem consciência daquilo que fez?
Ne yaptığını sanıyorsun?
O que é que achas que estás a fazer?
Hepimiz savaşın dünyaya ne yaptığını gördük!
Todos nós vimos aquilo que a guerra faz ao mundo!
Ne yaptığının farkında mısın?
Tens noção daquilo que fizeste?
Sen ne yaptığını biliyorsun.
"Não, não..." Tu sabes o que estás a fazer.
Ne yaptığını kesinlikle biliyordun.
Sabias muito bem o que estavas a fazer.
- Ne yaptığını biliyorum.
- Sei aquilo que você fez.
Keşke ne yaptığını bilseydim de söyleseydim. Bir süredir evde değil.
Gostava de ter a certeza, mas ela saiu de casa há um tempo.
- Ne yaptığını bilmiyorsun sen.
Não sabes o que estás a fazer.
Ona ne yaptığını gördüm.
Vi o que lhe fez.
Şeytanı, Tanrı'nın evine sokarak ne yaptığınızın farkında mısınız acaba?
Fazem ideia do que fizeram? Convidaram o Diabo para a casa de Deus!
- Ne yaptığını tanığımızı Haiti'ye geri gönderdiklerinde anlatırsın.
Diga-me o que vai fazer depois que a imigração embarcar a nossa testemunha de volta para o Haiti.
Frank'le insanlara ne yaptığınızı biliyorum.
Sei o que a Annalise e o Frank fazem com as pessoas.
Ne yaptığını hep bilirsin sen.
Sabes sempre o que estás a fazer.
Brakebills'te her şeyi biliyorlar, ne yaptığını.
Eles sabem tudo em Brakebills. O que fez.
Neden Hannah'ya ne yaptığını konuşmuyoruz?
Porque não falas do que fizeste à Hannah?
Amaç içeriğine bakıp büyünün ne yaptığını anlamaya çalışmak. - Evet.
A ideia é ver a lista de ingredientes e tentar perceber o que faz o feitiço.
- Ne yaptığının farkında mısın sen?
- Fazes ideia do que fizeste?
- O salağın ne yaptığının farkında mısın?
- Percebes o que aquele idiota fez?
Ne yaptığını biliyorum kanka.
Eu sei o que estás a fazer.
Bu işi ne yaptığını bilmeyen insanların eline bırakmıyorum.
Não vou deixar isto nas mãos de quem não sabe o que está a fazer.
Alex, yalan söyleyerek herşeyi tehlikeye atıyorsun, o yüzden adam gibi O'connor'a ne yaptığını anlat, ya da bu iş seni mahvedene kadar - - - yeter, yeter
Alex, ao mentires, colocas todos em risco. Sê honesta e conta ao O'Connor o que fizeste, - Ou vais acabar...
Ne yaptığını biliyor gibisin.
Parece que sabes o que estás a fazer.
Kimse ne yaptığınızı bilmiyor, bunun böyle kalmasını sağlayın.
Mais ninguém sabe o que estão a fazer e mantenham assim.
Dördümüzün ne yaptığını buldunuz, sonra ne oldu?
Então descobriram o que nós os 4 fazíamos, e depois?
Ne yaptığının farkında değildi. Öyle mi?
Ele não sabia o que estava a fazer.
Bulduğumuz karavandan topladığımız delilleri ne yaptın?
O que é que fez às provas que encontrámos na rulote?
- Ne yaptığını biliyor musun George?
Sabes o que é que estás a fazer, George?
Senin tarafındayım. Ne yaptığını söyle.
Óptimo, estou ao seu lado.
Ne yaptığın hakkında hiç bir fikrin yok değil mi?
Não fazes a mínima ideia daquilo que estás a fazer, pois não?
- Belki Savage'ın 1944 yılında ne yaptığıyla başlayabiliriz.
Talvez podemos começar com o que Savage estava a fazer em 1944.
- Darryl'ın ne iş yaptığını biliyor musun?
Sabe sequer aquilo que ele faz por nós?
- Trendeyken de ona çok zor sorular soruyordu Almanların ne yaptığı ve neden karşı koyup savunmadığyla alakalı.
E, no comboio, ela estava a fazer perguntas muito duras sobre aquilo que a Alemanha está a fazer e ele não os defendeu.
Ama yaptığınız tüm yasadışı şeyler açığa çıkınca ne olacak?
E quando outros actos ilegais que tenham cometido vierem a tona?
Belini kırıp az kalsın öldürecek olan ve onu bir bütün yaptığını düşündüğü tek şeyi elinden alan canavarın Zoom'un karşısına mı dikilecek? Sonra ne olacak?
O que acontece?
Ne yaptığını biliyorum.
Sei mesmo.
Ne arkadaşlarınıza, ne ailenize ne de dışarıdaki burada ne yaptığımızı merak eden 50 muhabire anlatacaksınız.
Não contam aos amigos, à família, nem aos 50 jornalistas atrás desta porta que querem saber o que estamos a fazer aqui.
Bir hata yaptığın zaman ne olacak peki?
O que acontece quando cometeres um erro?
Senin yaptığının, yaptığımla alakası yok yoksa bu konuşmayı yapıyor olmazdık. Ne yaptığım hakkında en ufak fikrin yok.
Tu não fizeste o mesmo, ou não tínhamos esta conversa.
Eğer Aurelija buraya kaçırıldıysa ne zaman olduğunu, kimin yaptığını ve Birleşik Krallık'a girdiğinden beri neler yaptığını bilmek istiyorum.
Se a Aurelia foi traficada, quero saber quando, por quem e o que fez desde que entrou no Reino Unido.
Her şeyi senin için yaptığımı o kalın kafana ne zaman sokacaksın?
Quando vais meter nessa cabeça dura que faço tudo por ti?