Param Çeviri Portekizce
15,432 parallel translation
- Bizim paramız yok.
Não temos dinheiro nenhum. - Dá-lhe o dinheiro!
Mmm-mmm. Tamam, yani mesela provaları bitirip gerçek oyunlara ne zaman başlıyorsunuz?
Bem, quando param, tipo, os ensaios e começam o jogo a sério?
Bisiklete bile paramız yok.
Mal podemos pagar uma bicicleta.
Eğer benim paramı istiyorsan bundan daha rahatlatıcı bir şeye ihtiyacım var.
Se queres o meu dinheiro, vou precisar de mais garantias do que essas.
Pisliklerden, ayak takımından alıyoruz paramızı.
Tirámos dinheiro a canalhas e gente de má reputação.
Hayır. Bu g.oğlan benim paramı çaldı bu da burnunu kendisini ilgilendirmeyen işlere sokuyor.
Este idiota está a tentar roubar o meu dinheiro, e este meteu o nariz onde não é chamado.
Paramı vereceğini söylemiştin.
Disseste que tinhas transferido a minha pensão!
Yani kendi param olacak.
Por isso, vou ter o meu dinheiro.
İstediğin şeyi aldın ve param para sayma makinesinde. Kes şunu.
Tiveste o que querias e o dinheiro está na bancada.
Bu yarışta paramı sana yatırıyorum.
Apostei que ganhavas isto.
Param ne olacak.
O meu dinheiro.
Birkaç yıl için av bölgeni değiştiriyorsun ve herkes kanunun nasıl işlediğini unutuveriyor.
As caçadas param durante alguns anos e todos esquecem como as leis funcionam.
Paramız yok demiştin ama.
Mas disse que não temos dinheiro.
Beş param yok.
Já passámos por tanta coisa.
Ne param var ne de kocam.
Eu não tenho dinheiro nem marido.
Burs alamazsam burada ölebilirim çünkü şehir dışındaki bir okula paramız yetmez.
Sou capaz de morrer se não conseguir uma daquelas bolsas, porque não temos dinheiro para uma escola fora.
Hayatımın en üzücü ânı tüm paramı çalıp tüydüğünü öğrendiğim andı.
O momento mais triste da minha vida foi quando descobri que tinhas roubado o meu dinheiro e fugido.
Paramızı alıyoruz, çalıyoruz.
Para nós, é o andar na estrada, ser pagos e tocar.
Ama en azından benim param. En azından artık onun parası değil.
Mas, pelo menos, o dinheiro é meu.
Çünkü medyanın talep çılgınlığı devam ediyor.
Os pedidos da imprensa não param de chegar.
- Üzgünüm, hiç param yok.
Desculpe, não tenho dinheiro.
Paramı ver.
Dá-me um dólar.
Cebine attığın lanet paramı.
Aquele que acabaste de guardar.
- Param yok!
- Eu não tenho esse dólar!
O, insanları uçurmaya ben de paramı kazanmaya çalışıyorum.
Ele está a tentar deixar as pessoas doidas e eu esto a tentar fazer dinheiro.
Malan altın rezervi sağlamazsa paramız ne kadar süre dayanabilir?
Quanto tempo podemos aguentar a nossa moeda sem o Malan a abastecer as nossas reservas de ouro?
Tüm paramızı harcadım.
Gastei o resto do nosso dinheiro.
Yakışıklı, sana verecek hiç param yok.
Bonitão. Não tenho dinheiro para lhe dar.
Tüm paramıda.
Pode ficar com todo o meu dinheiro.
Çok fazla paramız yok.
Não temos muito dinheiro.
Benim param var, ve yeşil kart gerçekten lazım.
Tens o meu dinheiro, e eu preciso mesmo do cartão verde.
Kira param nerede?
O meu dinheiro da renda?
İstiyorum ama benim bunlara param yetmez.
Sim, mas não temos dinheiro para nada disto.
Param Moon'da.
Certo? O Moon tem o meu dinheiro.
Görüntüler paylaşıldığından beri ipuçları yağıyor.
Denuncias não param de chegar desde a libertação das imagens.
Tren paramızı sosislilere harcadığımız zaman mı?
Foi daquela vez que gastaste o dinheiro das passagens, para comprares um cachorro quente?
- Anne, buna paramız yetmez.
Mãe, não podemos dar-nos a estes luxos.
Birinci mevkiye param yetmedi.
Pois, não quando sai do meu bolso.
Yurt için yeterli paramız olmasa da yeni üniversite oda arkadaşın olarak ben varım.
E apesar de não fomos nós a pagar o dormitorio, e eu ter-me a mim, como a tua nova... companheira de quarto na Universidade.
Sadece iki damlası kalbi 60 saniyede durduracak.
Apenas duas gotas param o coração em 60 segundos.
Çünkü hiç paramız yoktu ve buna ihtiyacımız vardı.
Porque não tínhamos dinheiro e precisávamos dele.
Hadi. - Bir sürü paramız var.
- Temos dinheiro que chegue.
Paramı bulma şansımız var mı?
Alguma sorte na procura do meu dinheiro?
Belki paramı orada bulurum.
Talvez possa encontrar o meu dinheiro por lá.
Geçen hafta iki kez soyuldum ve sonradan gelen soyguncu tüm paramı ilkine verdim diye beni dövdü.
Na semana passada, fui roubado duas vezes e levei uma surra pelo segundo assaltante porque dei o dinheiro todo ao primeiro.
Bir kez daha denemeye paramız yetmez.
- Não podemos pagar outra.
Ama ona paramızın olmadığını söyledim.
Mas eu disse-lhe que estamos falidos.
Anlarsın ya, param falan yoktu.
Não tinha dinheiro.
Param yok.
- Não tenho dinheiro.
- Param nerede?
Onde está o meu dinheiro?
- Herkes duruyor.
- Param todos, sim.
paramount 22
param yok 109
param var 112
paramı 23
paramı ver 38
param nerede 79
paramı geri ver 31
paramı geri istiyorum 33
paramı istiyorum 62
paramız yok 39
param yok 109
param var 112
paramı 23
paramı ver 38
param nerede 79
paramı geri ver 31
paramı geri istiyorum 33
paramı istiyorum 62
paramız yok 39