Tuhaf mı Çeviri Portekizce
2,483 parallel translation
Böyle tuhaf mı...
Estranho como... Ou...
Tuhaf mı?
- Distante?
Sadece bana mı öyle geldi yoksa bir tuhaf mı?
Foi de mim, ou ela fez aquilo soar um bocado estranho?
Biz Mugglelarla takılmak tuhaf mı Brian?
Deve ser estranho andar com os Muggles, não é, Brian?
Tuhaf mı karşılardım?
Que eu podia achar mal?
Ben tuhaf mıyım?
Sou estranha?
Vasiyetimi değiştirmek zorundayım. Her şeyimi Julia'ya bırakacağım. Böylece bu kız evimin kontrolünü ele geçirmek için başka tuhaf yollara başvurmaz.
- Tenho de mudar o meu testamento deixar tudo à Julia para que esta não tente mais nenhuma engenhoca para tentar controlar a minha casa.
Yeninden diyorum, bizim tuhaf bir şekilde bağlantımız var... Sanki.
Outra vez, tínhamos uma ligação estranha...
Tuhaf olan şu ki, bu işi alırsam emniyette ondan daha büyük başarı göstermiş olacağım.
O estranho é, se eu aceitar o trabalho, terei conseguido mais do que ele na polícia.
Çalıştığım yerin yanındaki kafeye gelme olasılığın ne tuhaf değil mi? Biliyorum.
Quais as oportunidades de encontrar-te naquela ao lado do meu trabalho?
Yani bana yardım etmen bayağı tuhaf olurdu.
Isso estranhamente ajudava-me agora.
Senden hiç bahsetmemesi ne tuhaf. Yakın olmadığımız anlamına gelmez.
Ela nunca nos falou de ti.
Erkeğin de içinde olduğu çekirdek ailenin tuhaf bir versiyonunu yaratmak için onlara yardım ediyorlar.
E elas ajudam a criar esta bizarra versão de uma unidade familiar com ele no centro.
Tuhaf, batık tırnağım iki farklı yöne doğru büyüyor.
A minha unha encravada que cresce em duas direcções.
Aman Tanrım, bu kadar tuhaf bir şeyi yapamazsın. İnsanların bana karşı ne hissettiklerini anlarım.
Meu Deus, não acredito que usaste aquela coisa bizarra de "sei-o-que-estão-a-sentir" em mim.
Amy'nin bana söylediği parçaları bir araya getirmek zorundayım Amy için tuhaf ama, çok tuhaf değil.
Tive que partir do que Amy me contou, que, estranhamente para Amy, não foi muito.
Sanırım o kadar da tuhaf değil, değil mi?
Acho que não é assim tão estranho.
Tamam, eğer yıkattıysa bakalım araç yıkayıcılar araçta tuhaf bir şey bulmuşlar mı?
E se for, eu verei se o lavador encontrou algo de estranho no carro.
Sana yaz nasıl geçiyor diye sorardım ama seni Chuck'la beraber görünce sanırım cevabın "tuhaf" olacaktır.
Ia perguntar-te como estava a correr o teu verão, mas ao ver-te com Chuck, imagino que a resposta seja "estranho."
Ah, canım, ne tuhaf ki prodüksiyon köpeğinin gerçek olmaması nedeniyle - 2..
- Menos 2 pontos? - Sim.
Tuhaf ve nahoş bir duruma katlandım.
Uma situação estranha, desagradável? Temos de ser mais fortes.
Umarım bu konuda kendini tuhaf hissetmemişsindir.
Espero que não te sintas constrangida... com isso.
Hayatım bu kasabada geçti. Hep insanlara tuhaf şeyler olduğunu duyardım ama...
Toda a vida vivi nesta cidade e sempre ouvi falar de coisas estranhas, que aconteciam a pessoas, mas...
Evet, orada bir süre kalacağını ve insanların tuhaf sorunlarına yardım edeceğini söyledin.
Sim, disseste que já estavas aqui há uns tempos e que estavas a ajudar pessoas com problemas estranhos.
Gerisi görünmez bir güvenlik duvarının arkasında ve yaptıklarını hep kontrol ediyor olacağım, yani tuhaf bir şey yapmaya çalışırlarsa hemen haberimiz olacak.
O resto está dentro de uma firewall invisível. E estarei a monitorizar o movimento o tempo todo para que saibamos de imediato se tentam algo fora do normal.
Ofiste kaybolan bir şeyler var mı? Tuhaf sesler kendi kendine çalışan bilgisayarlar sanki biri onu izliyormuş gibi hisseden kimse var mı?
Há coisas a desaparecer no seu escritório... sons estranhos, computadores a ligarem-se aleatoriamente, pessoas a ver outras, sem nunca ter visto alguém?
Sonra bir gece karnaval çadırında uyurken yeni kankam Dişsiz D İsviçre asker çakısıyla ayak parmaklarımı kesmeye kalkışınca aniden uyanıverdim. Sebebini sorduğumda da parmaklarımın ona tuhaf tuhaf baktığını söyledi. Çok palavracısın.
Até ao dia em que estava a dormir e acordei com o meu amigo desdentado a tentar serrar os meus dedos dos pés com um canivete suiço, porque os dedos estavam a olhar para ele de um modo estranho.
Tuhaf geldiğini biliyorum ama birinin seninle kan bağı olması o kişiyi deneysel olarak daha özel yapar mı?
Sei que parece estranho, mas... Só porque alguém tem o seu sangue não o torna mais especial?
Kulağa tuhaf geleceğini biliyorum ama gerçekten... Sanırım iyiyim.
Sei que parece estranho, mas sinceramente, acho que estou bem.
Shawn, niye buradayım bilmiyorum ama tuhaf bir otel odasında uyandım.
Shawn, eu não sei por isso que estou aqui, mas eu acordei em algum quarto de motel estranho...
Bak bu tuhaf. 35 yaşına gelip kredi kartı kullanmayan mı kaldı?
- Nenhum. - Isso é estranho. Quem chega aos 35 anos sem nenhum empréstimo?
Walter, tüm bunların ne kadar tuhaf olduğunun farkındayım senin için gerçekten de zor olmalı ama ne yapacağımı bilmiyorum.
Walter, eu sei que isto deve ser muito estranho, como deve ser difícil para ti, mas não sei o que fazer.
Bunun tuhaf olduğunu düşünmeye başladım.
Começo a achar que é estranho.
Charles, çok tuhaf bir görüşme yaptım.
Charles, acabei de ter uma conversa muito peculiar.
Yürü bakayım, koca, tuhaf köpek seni!
Vá lá! Busca! Sai daqui, sua aberração pervertida!
Bugün tuhaf davrandığım için üzgünüm.
Desculpa ter sido tão estranha hoje.
Bu durumda bizden de böyle sesler geldiğini duymuyor olması sence de tuhaf olmayacak mı?
Então não é estranho que ele também não ouça esses sons de nós?
- Yani kız biraz arkadaşım belki. Ama aramızda tuhaf bir cinsel gerilim var.
- Ela, um pouco, talvez, mas há muita tensão sexual...
Bazen hayatlarımız en tuhaf biçimde çarpışır.
Por vezes as nossas vidas colidem de modos bizarros.
Tuhaf, bunu sürekli duyuyorum, ama korkarım ben değilim.
É estranho, confundem-me sempre. Mas não sou eu.
Söylediğim tuhaf gelebilir ama ben hayatımı seviyorum.
Por estranho que possa parecer, eu até gosto da minha vida.
Ne söyleyeceğim? "Merhaba, Johnny." Acayip tuhaf bir cinsel kereviz ısırma işine başladım. "
"Olá, Johnny, grandes novidades, desatei a morder aipo de forma erótica."
Konserdeki "tuhaf adam" olacağım.
Vou ser aquele tipo estranho.
Çok tuhaf. Sacramento Bürosu bu konuda yardım istedi.
Estranho, um polícia de Sacramento a pedir ajuda aqui.
RAOUL : Melek mi ayartıcı mı Kimsin sen tuhaf melek?
Anjo ou sedutor misterioso Quem és tu, estranho anjo?
Tamam, örneğim biraz tuhaf oldu ama karım beni seviyor.
Está bem, a metáfora tem um limite.
Sanki çok tuhaf bir yerde uyanmışım gibi geliyor.
É como... É como se tivesse acordado numa terra estranha.
Tuhaf olan şeyse, sanırım o kurdu daha önce de gördüm.
O engraçado é que penso já ter visto o lobo.
- Zehir gıda yoluyla gelmiş olamaz. Son günlerde tuhaf mektuplar veya paketler aldınız mı?
O veneno pode não estar na comida, recebeu alguma carta duvidosa ou embalagens, recentemente?
Onlar meraklarının üzerine giderek, tuhaf ve güçlü araçlar yaparak yıldırımı bile evcilleştirmeyi başardılar.
Eles estudaram sua ligação curiosa com a vida construíram instrumentos esquisitos e poderosos para criar e controlar raios
Bu sizce yeteri kadar tuhaf mı?
É suficientemente estranho para si?