Yük Çeviri Portekizce
3,191 parallel translation
Pardon ama biraz gereksiz bir yük değil mi kendisi?
Desculpa-me, mas ele não é um peso morto?
Yük sizde.
É com vocês.
Bir sırrı seninle saklayıp yük olmasını istemedim.
sabes o que mais? Não quis dar-te o fardo de guardar o segredo.
Bir çocuk için büyük bir yük bu.
É uma responsabilidade muito grande para um miúdo.
Şunu unutmamalısın, sen kimsenin sırtında yük değilsin, Yüzbaşı.
Precisa de se lembrar que... Não é um fardo, Capitão.
Sanki ona kutsal bir görev verilmiş ve bu da onun hayatında yerine getirmesi gereken bir yük gibiydi.
É como se tivesse um chamamento sagrado, e era essa a carga de vida que ele respondia.
Pek muhtemel olmayan bir olayda ülken için bir yük haline gelebilirsin.
Para os infelizes casos, de se tornar inconveniente para o seu País.
Eğer tansiyonu düşüremezsek kalbine aşırı yük binecek ve iflas edecek.
Se não diminuir a tensão arterial, o seu coração vai trabalhar em excesso, até parar.
İyi bir atın bile altında ezileceği bir yük taşıyorum.
Carrego um peso que até um cavalo teria dificuldade.
Ben de bir yük treniyle Montana'dan ayrıldım. Soğuk yağmurda babamın öldüğü gün.
Acabei por partir do Montana num velho comboio de carga na noite em que o meu pai morreu, sob uma chuva gelada.
Bir seferinde New Mexico'dan Los Angeles'a giden bir yük trenine atladım.
Uma vez, fui de comboio do Novo México a Los Angeles.
Koyu, yük heykelleri gibi bir dizi adam kayıklarıyla halatı çektiler ve ağır mavnayı ilerlettiler.
Uma fila de homens como estátuas escuras e deformadas puxavam cordas às costas. E, lentamente, faziam avançar a pesada barca.
Ailece yük gemisiyle bedavaya gidebileceğiz.
Conseguimos obter passagens para todos no cargueiro.
Şu motor kontrol paneline gitmeni istiyorum. Hangi rölelerde aşırı yük olduğunu söyle.
Preciso que abras o painel de controlo do motor e digas que relés sofreram sobrecarga.
Bize yük olacağını söylememiş miydim?
Não lhe disse que ia ser um fardo?
Şu yük vagonlarından her birinde en safından 4,5 ton ham gümüş var.
Cada um daqueles vagões contém 4,5 toneladas de minério de prata puro.
İki yıl önce elimizdeki fil bu yük gemisiydi.
Há dois anos, o elefante branco era este petroleiro.
Bu arada dinlediğin için teşekkürler, göğsümden bir yük kalktı ve içime atmaktansa bunları böyle ortaya söylemek çok rahatlattı.
E obrigado por me teres ouvido. Poder desabafar sobre isto e lançar o problema para o ar, em vez de guardar tudo...
Sorunlarımla sana yük oldum, biliyorum.
Sei que te sobrecarreguei com os meus problemas.
Annie, sana yük olmak istemiyorum.
Annie, não quero ser um fardo.
Sen bana hiçbir zaman yük olmazsın Max.
Nunca poderias ser um fardo, Max.
- Sana yük olmak istemem.
- Não quero incomodar.
"Vicdanımdan büyük bir yük kalktı. Büyük bir yük".
"Bem, isso é um grande fardo que tira da minha consciência"
Kampa ulaştığımızda, rayların üzerinde yük vagonu gördük.
E quando chegamos ao acampamento, vimos vagões nos trilhos.
Üzerimden büyük bir yük kalktı.
"É uma grande fardo que me sai da consciencia."
Tüm bu hediyelerin büyük bir yük olduğunu biliyorum.
Sei apenas que com estes presentes, vêm com certos encargos.
yük olduğum için üzgünüm.
Lamento que seja um fardo para ti.
Neden fazla yük taşıyorsun?
Porque voa com tanto peso extra?
Ama bana zaman gerekliydi seni bir yük olarak düşünmemek için. Demek istediğim bu hep senin yanında olamamın bahanesi olamaz. Ama bütün olanlar diğerleri eklenince. bunlar oldu.
Quero dizer que não é desculpa para que não estivesse contigo todo este tempo, mas tudo isto, com tudo isto, tudo isto.
Hepimiz, annenin istediği gibi yük arabasında gideceğiz.
Vamos todos na carroça com a mãe, como ela queria.
Çok yük almışız.
- Temos peso a mais!
Ve biz bir yük gemisi değiliz.
E não somos exactamente um cargueiro.
Omuzlarından büyük bir yük kalkıyor.
Muito mais livre.
Arpı olmayan bir arpçı yük değil çözülmeyi bekleyen bir bulmacaydı.
Porque um harpista sem uma harpa não é um defeito, é apenas um enigma para solucionar.
Yük vagonunda olmak hiç de kötü değil.
Bem, deixar de beber não é completamente mal.
Batı Kıyısı'na gelen bir yük gemisine saklandı.
Viajou clandestino num cargueiro com destino à Costa Oeste.
Hayatın herhangi bir alanında çekilmez bir yük olurdum.
Numa profissão normal, seria ou sou, uma susceptibilidade.
Trafik denebilecek tek şey vadiden büyük bir gürültüyle geçen Union Pacific yük trenleriydi.
A coisa mais parecida com trânsito era quando os comboios de carga da Union Pacific atravessavam o vale às 5h44.
Bu yük taşıyabilen sarmaşıklar yukarıya ulaşmamıza yardımcı olabilir.
Aquelas videiras podem ajudar a suportar o peso.
Umarım bunu yapmanın, bana nasıl bir yük olduğunun farkındasınızdır.
Espero que tenham noção do fardo que são.
Artık yük haline geldi.
Ela tornou-se um risco.
Sen de suçlu olmayan bir kadına yalan söyleyerek kadının sırtına büyük bir yük bindirmiş oldun.
E que o senhor mentiu a uma mulher, sobre o que lhe injectou no organismo.
- Pekala bu her doktorun katlanmayı öğrenmesi gereken bir yük.
- Bem, é o peso qualquer médico deve aprender a suportar.
Çünkü bu yıllardır omzumda bir yük gibiydi ve kimseye borçlu kalmadan yaşamayı seven biriyim.
Acredita que isto já me preocupa há muitos anos e sou um tipo que gosta de manter um estilo de vida livre de dívidas.
Her gün Menzil'den 100 yük arabası geliyormuş.
Consta-me que chegam agora diariamente cem carroças da Campina.
Topluma katkı sağlamadığı ve ekonomiye yük olduğu iddia edilen bütün insanlar temizleniyor.
A erradicação dos chamados "elementos não contribuintes" da sociedade, acabando por aliviar o fardo económico.
Charlotte'ın beni reddetmesi de o anlardan biriydi... ama şimdi bir "kız arkadaşı" olduğunu öğrenince sırtımdan büyük bir yük kalktı.
A rejeição da Charlotte foi um desses momentos, mas agora que a vejo com uma namorada já não me sinto tão esmagado.
Sen aptal kitap turlarında veya Henry'nin velayet boklarındayken kafam çok karışıktı ve yük olmak istemedim.
Estava tão confusa e tu estavas sempre longe numa estúpida promoção ao livro ou por causa da merda da custódia do Henry e eu não queria ser um empecilho.
Sadece yük ve eşya alıyoruz.
Só levamos mercadorias e bagagem.
- Yük olmak istememiştim.
- Compreendo a tua posição.
Söyledim sana, sadece yük ve bagaj.
Já te disse que só levamos mercadorias e bagagem.
yukarı 789
yukari 32
yuki 55
yukiko 72
yüksek 42
yukarıda 424
yukarı bak 74
yukarda 62
yukarıya 106
yukarıdayım 26
yukari 32
yuki 55
yukiko 72
yüksek 42
yukarıda 424
yukarı bak 74
yukarda 62
yukarıya 106
yukarıdayım 26
yükle 21
yukarıdan 22
yukarı ve aşağı 20
yukarı çek 30
yukarı gel 146
yukarı çık 160
yükseliyor 29
yukarı gelmek ister misin 19
yukarı aşağı 19
yukarı çıkıyor 29
yukarıdan 22
yukarı ve aşağı 20
yukarı çek 30
yukarı gel 146
yukarı çık 160
yükseliyor 29
yukarı gelmek ister misin 19
yukarı aşağı 19
yukarı çıkıyor 29