Zamanda Çeviri Portekizce
23,686 parallel translation
Aynı zamanda ona ne kadar değer verdiğini de biliyorum.
E também sei o quanto gostavas dele.
Dedektif Rayburn sadece şerif adayı değil aynı zamanda kendi ailesi de şiddet mağduru olmuş bir kişi.
O Detetive Rayburn não só é candidato a xerife, mas é também alguém cuja família foi tocada pela violência.
Sadece sebep olduğu üzüntüyü değil aynı zamanda hissettirdiği suçluluk duygusunu da.
Não apenas a tristeza envolvida, mas também a culpa associada a ela.
Biliyorum pislik bir hareketti ama aynı zamanda kamera cinayeti de kaydetmişti.
Sei que foi uma parvoíce, mas também sabia que a câmara deve ter gravado o assassinato.
Aynı zamanda katil olan hırsız şu havalandırma kanalından sarkmış.
O nosso ladrão / assassino fez rapel pela conduta de ar.
Yanlış zamanda yanlış yerdeymişsin sadece.
És um bom rapaz.
Zamanda ileri gidip bu zamana dönseniz ve şu ana baksanız şöyle dersiniz :
Pessoal, tenho duas palavras para vocês...
Ne? ! Ama endişelenmene hiç gerek yok çünkü Pritchett Muhafız 3000 dolabı aynı zamanda ordu seviyesinde bir panik odasına dönüşüyor.
Mas não tens de te preocupar com o armário Pritchett's Guardian 3000, que funciona como uma sala de pânico blindada.
"Aynı zamanda içki şişelerinin içine düşmesiyle de bilinir çünkü kendisi tam bir ayyaştır." Nasıl ama?
"Também ajudou a libertar muitos espíritos de garrafas, porque a mulher é uma alcoólica!" Pronto. Não vou pôr isso. Que tal esta?
Geri kalan zamanda da beni sevin. "
Meu Deus, Lily, vê.
Kokteyllerde öldürmek için kullanılan bir anestetik ilaç aynı zamanda.
Também é um anestésico utilizado no coquetel para injecções letais.
- Aynı zamanda Arizona'da büyüdün.
- E cresceste no Arizona.
Tüm bunların fazla geldiğini biliyorum ama bu aynı zamanda ikinci bir şans.
Eu sei que é muita coisa, mas é também uma segunda oportunidade...
Bu dalın kırılma noktalarındaki kararmalara bakılırsa iki yol da yaklaşık olarak aynı zamanda açılmış.
A ver pelos pontos em que este ramo foi partido, diria que os dois caminhos foram criados ao mesmo tempo.
O zamanda yaşayan birine göre piçlere bakış açısı çok geniş.
Para aquela época, era muito iluminado quanto a bastardos.
Ama aynı zamanda açık ve paylaşımcı olduğumu da gösterir.
Mas também mostra que estou aberto a compartilhar.
Kısa zamanda benimle görüştüğünüz için teşekkürler.
Obrigado por aceitar ver-me tão em cima da hora.
En kısa zamanda dönecek.
Ele vai voltar muito em breve.
Ama anladığım kadarıyla yakın bir zamanda dönmeyi planlıyor.
Contudo, sei que ela deverá voltar a casa em breve.
Yakın zamanda taşındığını söyledin...
Disseste que te tinhas mudado há pouco tempo...
Bayan Graham sadece bir cinayet kurbanı değil, aynı zamanda cinayet silahı da olabilir!
Mrs. Graham pode não ser apenas vítima de homicídio, pode ser também a arma do crime.
- Bunu buraya kim getirdiyse bunu yakın zamanda yapmış. Dün sabah yağmur yağmıştı.
Quem o fez, fê-lo recentemente.
Aynı zamanda eğitimli bir katil olan güzel Rus kız.
Temos uma bonita rapariga russa que também é uma assassina treinada.
Uzay gemisi yerine bodrumumda uyandığım için çok mutluyum ama aynı zamanda biraz da hayal kırıklığına uğradım.
Fiquei tão contente por acordar no meu abrigo, e não numa nave extraterrestre. Mas, ao mesmo tempo, algo aborrecido que não tenha acontecido.
Ne oldu? Yakın zamanda online tetikçi ağı çökertmiştik, ama bu onun sonucuysa neden Morgan?
Acabamos de derrubar uma rede de assassinos online, mas se isto é uma retaliação, porquê o Morgan?
Farklı zanaatkarlığına rağmen kum saatini yapanı bulamıyorum ve yakın zamanda New York'un kuzeyinden Wichita'ya yerleşen kimseyi de bulamadım.
Apesar da fabricação distinta, não consegui descobrir quem fez as ampulhetas, e não consegui encontrar uma única pessoa que tenha se mudado recentemente do norte de Nova York para Wichita.
Doğru zamanda.
É a era certa. Mas está em francês.
"Gözlerinize böyle bakarken ve her birinizin hiçbir zamanda aslında var olmamış ve var olmayacak olduğunuzu nasıl göreceğim?"
"Como é que... " olhando-vos nos olhos, percebo que... " cada um de vocês é uma criatura...
Tabi aynı zamanda "işletmecilik" de öyle.
Mas também é "gestão".
Bana en kısa zamanda bir Tanrı'nın Eli bulursanız küçük fırtına bulutları çok mutlu olurum.
quanto mais cedo vocês pequenas nuvens de tempestade me encontrarem outra Mão de Deus, mais feliz eu ficarei.
Biz aile gibiyiz ve yakın zamanda çoğunun öldüğünü gördüm.
Somos como uma família, e ultimamente, tenho visto porem muitos dos meus rapazes na terra.
Eğer yakın bir zamanda artmaya başlamazsa onları kaybetmekten korkuyorum.
Se não mostrarem nenhuns sinais de despertar em breve, temo que os possamos perder.
Öğretme sorumluluğu aldığında aynı zamanda bir örnek olma sorumluluğunu da üzerine alırsın. - Bir örnek mi?
Quando aceita a responsabilidade para dar aulas, também aceita a responsabilidade para dar o exemplo.
Zamanda geçmişe gidebileceğinizi farz edin.
Finjam que podem voltar atrás no tempo.
Zamanda geri gidip tek bir şeyi değiştirebilirsiniz.
Voltam atrás no tempo e podem mudar uma coisa...
Zamanda nasıl geçmişe giderdik ki? Fark etmez.
Como voltamos atrás no tempo?
Bu aynı zamanda tek seferde bir çok insana bağlanmanın cevabı.
É a resposta que precisas para o Stitch em varias pessoas ao mesmo tempo.
Sadece dünyadaki en güçlü müttefiklerimizden ve bölgedeki en güçlü müttefikimizi tehdit edecek olmasından değil ama aynı zamanda teröristlerin ellerine nükleer silah geçme ihtimali yaratacaktır.
Seria uma ameaça para Israel, a nossa maior aliada da região e uma das nossas maiores aliadas no mundo, e possibilitaria a apreensão de armas nucleares por parte de terroristas.
Korna çalarken aynı zamanda da arabayı süremem.
- Não consigo!
Doğru zamanda Londra'daymış, ama şu an Miami'de iklim kontrolü konferansında konuşma yapıyor.
Ele estava em Londres na altura mas está actualmente a falar numa conferência de controlo do clima em Miami.
Soyulduğunu söylüyor, ama doğru zamanda oradaymış.
Diz que foi assaltada, mas estava na área na altura.
Aynı zamanda Danny'nin birisini öldürmesine yardım etmişim gibi konuşuyorsun.
E também parece que ajudei o Danny a matar alguém.
Çünkü bu insanlar sadece amatör değil, aynı zamanda suçluluk psikolojisi içindeler.
Porque não só são amadores, como têm a consciência pesada.
- Yakın zamanda ararım ben seni.
- Sim. Terá notícias minhas em breve.
Aradaki zamanda...
- Nesse meio tempo...
En kısa zamanda onlarla buluşmak için yola çıkmalıyız.
- Vamos lá assim que possível. - Maria, eles são mercenários.
Kız kardeşimin yardımıyla sırrımı saklayabilir ve aynı zamanda bebeğime edepli bir yuva verebilirim sanmıştım.
Julguei que, com a ajuda da minha irmã, guardaria o segredo e, ao mesmo tempo, daria uma casa decente ao meu bebé.
Aynı zamanda, bir hükümdar olarak gaddar etkisini affetmedim.
Mas também nunca esqueci a sua eficácia brutal como governante.
Ağzımla burnumun yer değiştirmiş gibi olduğunu biliyorum ama doktor en yakın zamanda eski tatlılığıma kavuşacağıma dair söz verdi.
Eu sei que a minha cara está horrível, mas, o Doutor prometeu-me que voltarei a ser o tão bonito como era.
Bilakis, senin Francis'i zehirlediğim suçlamasının ya da Kızıl Şövalyelerinin yakın zamanda ortaya çıkışlarında parmağınınn olmadığını fark ettim.
Pelo contrário, acabei de perceber que não esteve por trás das acusações de eu ter envenenado Francisco, nem pela recente aparição dos Cavaleiros Vermelhos.
Birisi kesinlikle yakın zamanda buradaymış.
Alguém definitivamente esteve aqui.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236