English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Z ] / Zamanlar

Zamanlar Çeviri Portekizce

19,967 parallel translation
Bir zamanlar hepimiz genç öğrencilerdik kendimizden şüphe dolu bir şekilde garnizona gelmiştik ama Treville bize her zaman inandı.
Todos fomos jovens cadetes em tempos, que chegamos à Guarnição cheios de dúvidas sobre nós próprios, mas, foi Tréville que sempre acreditou em nós.
Evet boş zamanlarımda çok fazla okuma yapıyorum.
Estive a ler muitas coisas no meu tempo livre.
Birçok kez zor zamanlar geçirdim insanlara ne söyleyeceğimi bulmak konusunda ama konu sen olunca Iris, bunu yapmadım.
Muitas vezes tenho dificuldade em saber o que dizer às pessoas, mas quando é contigo, Iris...
O zamanlar bilmiyordum. Ama Braintree, Massachusetts'teki Teacup Yolu'nun sonundaki ev, böyle bir evdi.
Eu não sabia na época, mas a casa que fica no fim da Teacup Road, na cidade de Braintree, Massachusetts, era uma casa assim.
Hep Quitman'daki o zamanların berbat olduğunu varsaymıştım ama o kayıtta duyduklarım kadarını düşünmemiştim.
sempre assumi que... que foi horrível em Quitman, apenas, nada tão horrível como aquilo que ouvi naquela gravação.
Ben de onlarla bir süredir görüşüyorum. Zor zamanları atlatabilmek için, anlıyor musun?
Então, tenho passado algum tempo com eles, apenas... para os ajudar a superar isto, sabes?
Azıttığım zamanlar olduğu doğru polis bey.
Faço muitas loucuras, senhor agente.
"Sonraki zamanlar" dan kastım ne biliyor musun? Elbette biliyorsun!
Sabes o que significa "últimos tempos"?
Bir zamanlar ben de ders çalışıyordum.
Eu estudava de vez em quando.
- Tek sen mi zor zamanlar yaşıyorsun?
- Achas que é o único com problemas? Pensa no Asher...
Olmadığı zamanlar var.
- Às vezes.
- O zamanlar söyleme cesaretin yoktu ama şu an duymam lazım.
Não tiveste coragem de dizer antes, - mas preciso que digas agora.
Çünkü o zamanlar kendisiyle romantik ilişkiniz olmadığını söylüyorsunuz ama şu işe bakın evinizde yalnızmış.
Porque disse que não tinha uma relação romântica com ele nesse momento, ainda assim, aqui está ele, sozinho na sua casa.
Umutsuz zamanlar.
Tempos difíceis. - Olá. - Olá.
Danny son zamanlarında iyice zıvanadan çıkmıştı.
O Danny estava muito descontrolado no fim.
Ediyorum çünkü gözlerine baktığımda büyüden, cadılar meclisinden önceki kadını görüyorum. Sadece Rowena Tanner'ın kızı olduğum zamanları.
Odeio-te porque quando olho para os teus olhos, eu vejo a mulher que eu costumava ser, antes da magia, antes do Clã, quando não era mais que Rowena, a filha do curtidor.
Farklı zamanlar, farklı savaş.
Tempos diferentes, guerra diferente.
O zamanlar muhaliftik, savaş hattında birbirimize karşıydık.
Na altura éramos adversários, a olhar um para o outro através da linha de batalha.
Bir zamanlar beni sevdiğini biliyorum.
Eu sei que já me amaste, em tempos.
Kongre zamanlarında.
- Quando estava no Congresso.
Üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüren zor zamanlar yaşadık.
Tempos difíceis, que pensámos que não conseguiríamos ultrapassar.
O zamanlar korkmustum, ofkeliydim, yalnizdim.
Na altura, estava assustada, zangada, sozinha.
İkimizin de çuvalladığı zamanlar oldu.
Já errámos muito ao longo dos anos. Pois é.
Kriz zamanlarında grubun lidere ihtiyacı vardır, lider sen olacaksın.
- Em tempos de crise, o grupo precisa de um líder, e tu és uma líder.
O zamanlar, üyeler doğruyu yaymak için aşırı yollar denediler.
Naquela época, tomávamos medidas extremas para promover a verdade.
Bilmem, alkol böyle zamanlar için icat edilmedi mi?
Bem, não sei, o álcool não foi inventado para situações como esta?
Wuhan sokaklarında bu işe başladım. Yedi veya sekiz yaşındaydım o zamanlar.
Comecei nas ruas de Wuhan, quando tinha sete ou oito anos.
Bir zamanlar çok sevdiğim bir kızla evliydim.
Fui casado outrora... Com uma rapariga que amava profundamente.
Büyüdüğüm zamanlar çok karışıktı.
Foi complicado... o modo como eu cresci.
O zamanlar bir sürü Çember üyesi, Valentine'dan intikam almaya çalışıyordu.
Havia muitos membros do Círculo que queriam vingar o Valentine.
Burası bir zamanlar Lily'in eviydi.
Este foi outrora o lar da Lily.
Bu tüm zamanların en iyi şantaj malzemesi.
Este é o melhor material de chantagem de sempre.
Bir zamanlar dünyayı dolaşmıştık.
Antigamente, viajávamos pelo mundo.
Annem orada yaşadığı zamanlar değil mi?
Não foi quando a minha mãe lá viveu?
Alec Lightwood ve Lydia Branwell'ın birbirlerini Evlilik mühürleriyle işaretleme zamanları geldi.
Está na altura de o Alec Lightwood e a Lydia Branwell se marcarem um ao outro com a runa da União do Casamento.
O zamanlar sapıkça bir şey değildi.
Em 1943 não tinha essa conotação.
Tüm sosyal bağlarını koparıp zamanlarını TV izleyip İnternet'te gezerek harcıyolar.
Eles cortam todos os laços sociais e passam o seu tempo a ver televisão ou a navegar na internet.
Zaten harika olduğun zamanları hatırlıyorum.
Lembro-me de um tempo em que você já era perfeito.
Tüm zamanların en uzak menzilli suikasti olur. Olabildiğince çok emekli asker işe...
Isso seria o tiro mais longo de sempre.
Bunlar tüm zamanların en uzak menzilli beş keskin nişancı atışını temsil ediyor.
Estes aqui representam os 5 tiros mais longos, alguma vez feitos por um atirador.
Tüm zamanların bir numaralı Sabbath parçası?
O melhor álbum de todos os tempos da Sabbath?
- Hayır. Tabi ki tüm zamanların en iyi bulaşıkçısının geri döndüğü zaman hariç!
Excepto quando o melhor lavador de pratos de todos os tempos regressa.
O zamanlar Baltimore'da görevliydim.
Eu ainda estava na policia em Baltimore.
- Ama nehirlerin zamanlar yatakları değişir.
- Mas rios... podem mudar o curso com o tempo.
O zamanlar için önemli ama şimdi pek önemi olmayan bir şeyse?
E se for alguma coisa que costumava ser importante na época, mas... agora não vale muita coisa?
Hayal et yürüdüğümüz toprak bir zamanlar o zavallıları kanlarıyla ıslanmıştı.
É de imaginar que o solo em que estamos a andar... já ficou encharcado do sangue desses coitados.
Nöbetçi öğretmen olduğu zamanlar ona böyle derdik.
- Era como lhe chamávamos quando ele era vigilante de corredor.
Bunları sen Angela'nın silahını almadan önce hediye olarak verecektim ama bir zamanların hediyesi şimdi hak etmen gereken bir şey oldu.
Estava a pensar dar-tos antes de roubares a arma da Angela. O que foi outrora um presente, agora vais ter de merecê-lo.
- Böyle şeylere insanların en çok Muhtaç olduğu zamanlar şu an.
É agora que as pessoas precisam mais deles. Ouçam...
O zamanlar ölülerdi.
Estavam mortos.
Aynı benim bir zamanlar olduğum gibi.
Assim como eu fui.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]