English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Ö ] / Öyle bir şey işte

Öyle bir şey işte Çeviri Portekizce

184 parallel translation
Feda edilmesi gerekiyormuş veya öyle bir şey işte!
Precisou de ser vendida.
Bu çocuk öyle bir şey işte.
, "perder-se" Isso é o que é.
Öyle bir şey işte.
Esse género de coisas.
Bu da ne demek oluyor? Öyle bir şey işte.
- O que quer isso dizer?
- Öyle bir şey işte.
- Qualquer coisa.
Öyle bir şey işte.
- Algo parecido.
Dunning, Sunbury... Öyle bir şey işte.
Algo parecido com isto.
Bilemiyorum, yeni bir şey görürsün, yeni bir kelime duyarsın, öyle bir şey işte.
Vê-se uma coisa, ouve-se uma palavra, julguei que fosse isso.
İsmi "Yaşayacak" mıydı neydi, öyle bir şey işte,
Acho que se chama "I Want to Live".
Şu an iktidarda olan hukuk Firması Rhumann, Willian... öyle bir şey işte
A firma em vigor é Rhumann William ou algo assim.
Belki birisi gelip tamir etmiştir. Öyle bir şey işte.
Talvez alguém entrou aqui e a arranjou ou fez alguma coisa!
- Öyle bir şey işte.
- Algo do género.
Öyle bir şey işte.
Algo do género.
Avusturya ya da Avusturalya. Öyle bir şey işte.
da Áustria ou da Austrália, algo assim.
Öyle bir şey işte.
Qualquer coisa do género.
Onu gönüllü vasi atadılar, öyle bir şey işte.
Transformaram-na numa, guardiã temporária ou uma merda assim.
- Hayır mı? Bu da öyle bir şey işte. Tek farkı, arkadaşın Johnny bizim hazine haritamız.
Isto é parecido, só que o teu amigo Johnny é o mapa.
Öyle bir şey işte.
Esse tipo de coisa.
Y-yani, yani, evet, evet, öyle bir şey işte...
Quer dizer, sim, mais ou menos, seria...
Bir sonraki oyununda oynayacak kişi. Adı Avice Crichton, öyle bir şey işte.
A que entra na sua nova peça, uma Avice Crichton, acho.
Birisi bulup getirmişmiş öyle bir şey işte.
Disse que alguém a devolveu ou algo assim.
Endomorph, ectomorph, mesomorph- - öyle bir şey işte.
Endomorfo, ectomorfo, esse género de coisas.
Cep telefonlarını dinliyormuş gibiler ya da öyle bir şey işte.
É como se tivessem escutas nos telemóveis ou algo assim.
Bana baksana Su Adam, meşguldük herhalde... bilirsin işte... gezegeni yola getirmekle. Ya da öyle bir şey işte.
Aquaman, tenho estado ocupado... tás a ver... realinhando o planeta...
Donny senin 4 yıldır hiç çalışmadığını söyledi. Ya da öyle bir şey işte.
Donny disse que já há uns 4 anos que não trabalhas ou algo assim.
Öyle bir şey işte.
- Algo assim. Pobre miúdo.
- İşte öyle bir şey.
- Eu sabia que era algo do género.
Ben bir çocukken durumumuz öyle kötüydü ki Noel'de herhangi bir şey alsak, benim için büyük sürpriz diye ona denirdi işte.
Em criança fazia tantas, que pelo Natal era uma surpresa ter prendas.
Öyle işte. Bir Alman'ın aklında birçok şey döner durur. En iyi Alman'da bile bu böyledir, hatta bu durumdan memnundur.
E é verdade, tantas coisas passam pela mente de um alemão - até mesmo no melhor alemão - que delas ficaria feliz de se curar.
Yok bir şey. Öyle bir olay işte.
Nada, é só uma daquelas coisas...
Öyle bir sey iste.
Não se parece com nada.
Fakat öyle bir an gelir ki mutlak bir sessizlik olur hiçbir şey duymazsınız işte o zayıf ânınızda, radyoyu açar, müziği dinlersiniz. Hangi dilde olduğunun da bir önemi yoktur.
Mas se estivéssemos uma semana em casa em silêncio absoluto, se não se ouvisse nada, num momento de fraqueza ligávamos o rádio e ouvíamos música sem querer saber se era alemã ou chinesa.
Öyle bir şey işte.
Ou coisa parecida.
Yani yapmamız gereken tek şey denizde bir fırtına bulmak ve işte... hepimiz Einstein'dan daha zeki oluverdik öyle mi?
somos mais inteligentes que Einstein.
İşte köle olmak da öyle bir şey.
É assim que vive um escravo.
- İşte öyle bir şey.
- Algo assim.
Darjeeling çayi, Rosettes çayi ya da öyle bir sey iste.
De rosas silvestres ou algo assim.
Adımın Shitou olduğuna ne kadar eminsem, işte size öyle bakacağınız bir şey göstereceğim.
Eu lhes darei algo para olhar.
öyle bir şey gelmiş işte limana. Ve bugünkü nöbetçi öğrenci de...
Foi ver uma coisa chamada "Myoko".
İple bağlanmış gibi. Tadı işte öyle bir şey.
Sabe a corda.
Öyle bir şey yok- - Oturun da konuşalım işte!
Eu não tenho microfone... Vamos falar!
bende başka bir şey öyle.. işte
Isso também significa que tens um gene da língua francesa?
İşte öyle bir şey.
Eu não sei. Algo parecido com isso.
Ve sanıyorum sonunda... o nihai adımı atmamızı sağlayacak olan olağanüstü bir şey olmalı. Ve bence Lara'nln Amerikalı olması ya da güvenle ilgili bir şey... ve öyle olunca da... yani, genç olması, biliyorsun işte.
E acho que no fim... terá de ser algo extraordinário para nos fazer dar o passo... e penso que o facto de a Lara ser americana, toda confiante... e sendo tão... jovem, sabes.
Öyle bir şey düşündüm işte.
Eu pensei algo assim. Eu vou me embora.
Yaptığım bir şeyden dolayı böyle hissetmiş olmalı, öyle değil mi? "İşte bu kız tam bana göre!" dedirtecek bir şey.
Têm de saber uma coisa sobre a Dawn.
Hayır, dünyadaki en iyi dövüşçü olarak, ve jenerasyonumun seçilmişi olarak, işte öyle bir şey...
Não, ser o melhor lutador de "pound-for-pound" do mundo e o escolhido por muitos da nossa geração é algo que eu posso...
İşte öyle bir şey hakkında.
É sobre isso que se trata.
Hayır, bu kadar yaptığım şeye karşılık bana bir şey verecek sandım ama öyle gitmiyor işte.
Não, o homem devia respeitar-me ao ponto de me deixar subir. - Mas não vai ser assim.
Bir şey olmaz. Birisini sevdiğinde ama onun... seni öyle düşünmeyişi gerçekten zor işte.
É só que é muito difícil quando tu gostas de uma pessoa mas ela não sente o mesmo por ti.
Biliyorsun, şey gibi, uh... sanki birisi daha önce görmediği güzel bir film izlemek üzere ve sen daha sonra neler olacağı konusunda onlardan daha heyecanlısındır ya, işte öyle bir duygu.
Sabes, é como quando estás a ver um filme que nunca viste antes, e tu estás mais excitada do que eles para saber o que vai acontecer a seguir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]