English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ I ] / Indır

Indır Çeviri Portekizce

10,645 parallel translation
Umarım açsındır.
Espero que estejas com fome.
Umarım haklısındır.
Espero que tenhas razão.
Karanlık zamanlar yakındır firavunum.
Tempos sombrios estão a chegar, Faraó.
Pekâlâ, umarım haklısındır.
- Espero que tenhas razão.
- Yapmamışsındır.
Não pode.
Bulanındır.
Achado não é roubado.
Kiliseler masalları kutlar koruyucu melekleri, koruyucu Azizi ama mezarlıklar kaçınılmaz sona dair somut kanıtları barındırırlar.
As igrejas celebram contos de fadas, anjos da guarda, santos padroeiros. Mas os cemitérios são prova concreta de que nenhuma dessas coisas vos pode salvar do inevitável.
Hapishanede ceketin, o günkü vukuatlarındır, tamam mı?
Na prisão, o teu "casaco" é a tua ficha criminal, está bem?
- İlk ışık yakındır.
- Vai amanhecer muito em breve.
Karım iyi bir kadındır.
A minha esposa é uma boa mulher.
Charles umarım birbirimize bağlı olmamızın geleceğimiz için ne kadar hayati önem taşıdığının farkındasındır.
Espero que reconheças, Charles, quão vital o nosso compromisso um com o outro será no futuro.
- Tamamdır, anlamışsındır olayı.
Tu percebeste. Percebi.
- Umarım haklısındır.
Espero que tenhas razão.
Umarım haklısındır.
Espero que esteja certa.
Daha önce bu kadar süper insanlarla tanışmamışsındır emin ol.
São as pessoas mais fixes que já conheces-te.
Çok kaliteli kadındır.
Uma mulher de classe.
Sonra kanı kimyasaldan arındırıp, DNA testini yapabiliriz.
Daí podemos isolá-lo e fazer o teste de ADN.
Belki bana da kızgınsındır.
Talvez até tenhas raiva de mim, também.
Çağrı'nın gerçek gücünü anlamışsındır artık.
Talvez agora percebas o verdadeiro poder do "Chamado".
Babanın, daha önce hiçbir konuğun kaşındırıyor diye şikâyet etmediği çarşaflarla işi var da biraz.
O papá tem estado ocupado com a roupa de cama que nunca ninguém disse que era áspera.
- Umarım haklısındır.
- Espero que tens razão.
Para kazanmaya başlayınca kendini daha iyi hissetmeye başlayacaksındır.
Vais sentir-te melhor quando ganhares dinheiro.
- Çok yalnız kalmışsındır.
Isso deve ter sido muito solitário. Sim.
Belki sevgililerinden birisi ile yatmışsındır.
Se calhar, dormiste com um amante dela.
Bütün boş vaktini onunla geçirirdi, ne demek istediğimi anlamışsındır.
Passava o tempo livre todo com ela, se é que me faço entender.
Haklı olduğunda, haklısındır.
Quando tens razão, tens razão.
Patlama alanı arındırılana kadar şehrin ekonomisi çöker.
Quando a zona da explosão é neutralizada, a economia da cidade está arrasada.
Sürücü çok, çok, çok daha yatık haldedir. Ve motor, viraja daha yakındır.
O piloto vai muito, muito mais baixo e a mota mantém-se muito mais levantada na curva.
Ruhunu arındırıyoruz.
Estamos a purificar vossa alma.
Elbette çok zor şeyler yaşamışsındır. Ama ne yaşarsan yaşa hayatına son vermeye değer mi?
Acredito que passe por um momento difícil, mas, o que quer que seja, vale a pena pôr fim à vida?
Her zaman kendine iyi bakmışsındır.
Tu sempre soubeste cuidar bem de ti.
Eminim çoktan anlamışsındır bile.
Já sabe a resposta.
İçinde duygu barındırıyor...
Ele é do tipo "emo sensível".
- Muhtemelen arabanda bırakmışsındır.
- Provavelmente deixaste-a no teu carro. - O quê?
Umarım Lola'nın yumuşak cildine ve olmayan kıvrak zekasının zevkine varmışsındır.
Espero que tenhais desfrutado da vossa curta união com a pele delicada e a falta de espírito da Lola.
Umarım bu boksun sistemine uygun olmadığını anlamışsındır.
Espero que tenhas tirado essa tolice do boxe da cabeça.
Kıyafetleri atmışsındır ama ya ayakkabılar?
Deve ter-se livrado das roupas, mas e os sapatos?
Umarım aptalca bir şey yapmamışsındır, ara beni.
Espero que não estejas a fazer algo estúpido. Telefona-me.
Senin dışında çevredeki tüm suçluların parmak izini barındırıyor.
Um que aponta para cada criminoso na cidade, menos tu.
Birlikte zombilerden arındırılmış bir ada yarattılar. Bir sonraki insan ırkının tohumlarının yeşerdiği bir ada.
Juntos, criaram uma ilha livre de zombies onde as sementes da próxima raça humana foram plantadas.
- Umarım haklısındır.
Espero que estejas certa. Ela está.
- Evet. Bu imkansıza yakındır. Yani ödemesi de ona göre olacaktır.
- Sim, é quase impossível, imaginei que devia ser um grande prémio.
Skafoid, trapezoid, trapezium, hamate, kapitat falanks ve parçalanan akromionun eksik parçaları elimizde. Hepsi dışkıdan arındırıldı.
Temos o escafoide, o trapezoide, o trapézio, o hamato, o capitato, as falanges e o resto dos fragmentos do acrômio, todos limpos da defecação dos coiwolfs.
- Hayır. Canım sıkkındı.
Não, mas estava em baixo.
- Farkındasındır.
Tens consciência disso.
Hayır, buraya daha yeni taşındı.
Não, ele acabou de se mudar para cá.
- Aslında hayır, kızgındım.
- Na verdade, estava.
Senin hakkında öğrendiğim tek bir şey varsa o da her zaman sayılarla yaşamadığındır. Bilemiyorum.
Não sei.
Fırını üç yıl evvel Portland'a taşındığı zaman açmış.
Abriu a padaria há 3 anos, ao vir para cá.
Yanlardaki izlere dayanarak kurbanın ortadan kaldırılmak için havuza taşındığını düşünüyor.
Baseado nas marcas de arrasto no local, ele pensa que a vítima foi transportada para o lago para desova.
Yeni aldğın şık takım göz önüne alındığında teoride seyahat esnasında bunun takımının kırışmasını engellemesi gerekiyor.
E considerando todas essas roupas novas e fixes, em teoria, o que faz durante a viagem é deixar-te livre de fatos encorrilhados.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]