Şansımız varsa Çeviri Portekizce
266 parallel translation
Şansımız varsa Mutia bayırına varırız.
Isso, com sorte, até o pé da Escarpa Mutia.
Şansımız varsa son yarıştan önce buradan çıkarız.
Com sorte, saímos daqui na última corrida.
- Şansımız varsa 2 saat.
- A duas horas, com sorte.
Şansımız varsa, yarın sabaha dönmüş oluruz.
Com um pouco de sorte, conseguiremos voltar ámanhã de manhã.
Eğer az da olsa bir şansımız varsa bu birlikte olmamıza bağlı.
Além disso, só teremos alguma chance se trabalharmos juntos.
Şansımız varsa, çekip giderler.
Se tivermos sorte, irão embora.
Şansımız varsa şafağa döneriz.
Com sorte voltaremos ao amanhecer.
Bir şansımız varsa, denemeliyiz.
Se há uma hipótese, temos de tentar.
Şansımız varsa Almanlar gittiğimizi fark etmez.
Com sorte, os alemães não saberão que as vossas defesas são ralas.
Şansımız varsa.
Com sorte.
Bir Lektor edinme şansımız varsa bunu araştırmalıyız.
Se houver a hipótese de deitar mão a uma Lektor, temos de aproveitar.
Şansımız varsa gizlenmiyorlardır.
Temos sorte que eles não passam debaixo da terra.
- Şansımız varsa, 48 saat.
- 48 horas, com alguma sorte.
Şansımız varsa Fransızlar o midillileri izleyecektir.
Com sorte, os franceses vão atrás daqueles.
- Şansımız varsa.
- Com sorte.
Eğer şansımız varsa, bir daha o sandalyeleri görmek zorunda kalmayız.
E se a sorte estiver connosco, não teremos de voltar a ver aquelas cadeiras.
Şansımız varsa, tabii.
Talvez tenhamos sorte.
"Bizi affet Tanrım, ama şansımız varsa karınızın poposuna bakmak için bu iki cerraha izin verin"
"Perdoe-nos sr. será que nos poderá deixar, " dar uma vista de olhos ao rabo da sua esposa? "
Ya hesaplarım yanlışsa, ya yirmide bir şansımız varsa, ya da otuzda bir.
E se os meus cálculos estão errados? Só há uma possibilidade entre vinte ou trinta.
Tek yapmamız gereken araba kiralamak, şansımız varsa : yarın öğleden önce oraya dönmüş oluruz.
Só temos de alugar um carro e, com um pouco de sorte, estaremos lá amanhã, antes do meio-dia.
Şansımız varsa, buketi ikimizden biri yakalar.
Se tivermos sorte, pode ser que uma de nós apanhe o ramo.
Hepimiz yaşlanacağız. Şansımız varsa.
Nós também seremos velhos, com sorte.
Eğer şansımız varsa 30 metre uçarlar.
Deverão voar uns 30 metros, se tivermos sorte.
Şayet bu konudan vazgeçmek için herhangi bir şansımız varsa...
Bem, se pudermos evitar isso...
Eğer şansımız varsa ne olduğunu anlamaları 1 0 dakika alır.
Temos 10 minutos antes que descubram o que aconteceu.
Ben tepeden başlayacağım, siz aşağıdan, şansımız varsa bu işten sağ salim çıkarız.
Eu nunca mais fui pela janela. Desculpa-me então, meu. Está bem, tu vais pela maldita janela...
Şansımız varsa, helikopterde bir tazı yoktur.
Será uma sorte se o sacana não trouxer um cão ali.
Şansımız varsa, Yasemin'le evlenmek zorunda kalmazsın böylece.
Se tivermos sorte, afinal não terás de casar com a Jasmine.
Şansımız varsa kanoları kıyıya çekip arazinin derinliklerine daldığımızı düşünürler.
Com sorte, vão pensar que abandonámos as canoas e nos dirigimos para terra.
Şansımız varsa, kar fırtınası uzaklaşacak.
Talvez tenhamos sorte e o nevão passe por nós.
Şansımız varsa yemi yutar ve aşağıya başka ekip göndermeye tenezzül etmez.
Vai desencorajá-lo a enviar mais equipas lá para baixo.
Şansımız varsa, yolculuğumuz son birkaç günkü kadar olaylı geçmez.
Com sorte, não serão tão agitados como os últimos dias.
Şansımız varsa iyileşir, ama bizim işimiz değil bu.
Com sorte, ele fica bom, mas isto não é para nós.
Neelix'i kurtarabilecek bir şansımız varsa çabuk hareket etmeliyiz.
Se o Neelix tem alguma hipótese de sobreviver, temos que agir depressa.
Diplomatik bir şansımız varsa, bunu denemeliyiz.
Se há alguma hipótese para uma solução diplomática, temos de procurá-la.
Şansımız varsa bir daha çıkmaz.
Se tivermos sorte não sai.
Şansımız varsa yakında hafızan yerine gelir.
Bem, com sorte... - vai relembrar-se disso eventualmente. - Pois.
Şansımız varsa Bay Morden'ın suratını bir daha görmeyiz.
Suponho, com sorte, que não vamos tornar a ver a cara do Sr. Morden por aqui nunca mais.
Şansımız varsa, bu öğlen bakacaktır. - Charlie, buraya gel. - Affedersiniz.
Vai dar uma vista de olhos, esta tarde.
Şansımız varsa, TDRS acil durum fişeğimizi tespit edecektir.
Talvez a TDRS oiça o nosso sinal de socorro.
Liderleri ortada yok, şansımız varsa ölmüştür.
Os seus líderes foram-se, mortos se tivermos sorte.
Adebisi bizim tarafımızda olduğunu söylüyor, Ama bence uzak durma şansımız varsa Müslümanlarla dövüşmemize gerek yok.
- O Adebisi diz que está connosco, mas acho que não devemos combater os muçulmanos, se pudermos evitá-lo.
- Şansımız varsa iyileşmez.
- Não, se tivermos sorte.
- Şansımız varsa.
- Se tivermos sorte.
Ama binde bir şansımız bile varsa beklemektense bunu denemeyi tercih ederim.
Mas se há uma possibilidade em mil de conseguí-lo... preferiria arriscar-me que me sentar a morrer.
Çünkü bir şansımız daha varsa onu da kaybetmeye çok yakınız.
Porque todas as oportunidades que tivemos... já desapareceram.
- Bir yuvaları varsa, onları kurtarma şansımız var.
- Se há um ninho temos uma hipótese de o salvar.
Tess, masa arkasında ne kadar şansım varsa yeni bir kız arkadaş bulmak konusunda da o kadar şansım var.
Tess, há tantas hipóteses de eu estar preso a uma secretária do que arranjar uma namorada nova.
Size yine hizmet etme şansımızın olacağını umuyorum, eğer ilgileneceğimizi düşündüğünüz herhangi bir şeyiniz varsa...
Espero que nos dê uma outra oportunidade para servi-la. Se tiver algo que ache ser do nosso interesse.
- Eğer sansımız varsa...
- Se tivermos sorte.
Şansımız varsa kazanırız.
conseguimos.