English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / A friend

A friend translate Turkish

45,659 parallel translation
A friend from junior high school.
Ortaokuldan bir arkadaşım.
It's a gift from a friend.
Bu bir arkadaşın hediyesi.
I'm... kind of a friend of Richard's.
Richard'la arkadaş sayılırız. - Gruptayım.
- He is a friend of ours.
- O bizim arkadaşımız.
And I have to commit a friend to death.
Bir dostumu ölüme yollamak zorundayım.
I really don't want to lose her as a friend.
Onu arkadaş olarak kaybetmek istemem.
When I got pregnant with this one, I had a friend who didn't think it was a good idea.
Buna hamileyken, bunun iyi bir fikir olmadığını düşünen bir arkadaşım vardı.
Are you a friend of Bill W?
Bill W'nin arkadaşıysanız
More like a friend of a friend.
Daha çok bir arkadaşın arkadaşı gibi.
Yes, I was at a friend's watching the Riviera Cup. It's a golf tournament.
Evet, bir arkadaşım Riviera Kupasını izliyordu.
I was at a friend's when the murders happened.
Cinayetlerin gerçekleştiği bir arkadaştaydım.
Your moods, your impulsiveness, your secrecy, your pride may have served you in the past, but now they're only impeding your progress as a Librarian, as a partner, as a friend, as a man.
Ruh hâlin, düşüncesizliğin, gizemliliğin, kibrin geçmişte sana yardımı dokunmuş olabilir ama bunlar artık bir Kütüphaneci bir ortak, bir arkadaş ve bir insan olarak gelişimine engel oluyor.
Now that our Venezuelans are on their way, I say after we take care of our DOSA friend, we all reconvene at the Fountain of Youth for a little mission debrief.
Venezuellalılarımız yola çıktığına göre DOSA'lı arkadaşımızın çaresine baktıktan sonra görevimizle ilgili konuşmak için Gençlik Çeşmesi'nde bir araya gelelim.
- Oh, you're visiting a friend.
Demek ziyarete geldiniz arkadaşınızın evine.
He's even found a friend.
Bir arkadaş bile buldu!
It's a friend, Nana!
Arkadaşım Büyükanne!
What sort of a friend would I be if I demanded you stay?
Kalmanı isteseydim nasıl bir arkadaş olurdum?
He's a friend!
O bir arkadaş!
He was a friend.
- Bir arkadaştı.
I told him to bring a friend, too.
Ona da bir arkadaşını getirmesini söyledim.
You need to see a guy when he's with a friend.
Erkek milletini arkadaşları yanlarındayken görmelisin.
I'm not a friend. I'm much younger, and my job is being a corporate heir.
Arkadaşı değil daha çok küçük kardeşi sayılan üçüncü nesil bir vârisim.
Because he's a good friend, and you love him. Huh?
Bunu en yakın arkadaşın olduğu için ve onu sevdiğin için yaptın, değil mi?
And you said you were gonna write a book about it, and that I was your best friend.
Ayrıca bunun hakkında bir kitap yazacağını ve benim en iyi dostun olduğumu söyledin.
So... I'm your best friend in this building because I'm the only one who can offer you a deal.
Buradaki en iyi arkadaşın benim çünkü bu teklifi sadece ben sunabilirim.
I have a special friend.
Özel bir arkadaşım var.
Aw, you see, joe? You listen to mommy, and now you have a new best friend.
Anneni dinlediğin için yeni bir dostun oldu.
She's been a great friend to this church.
Bu kilisede mükemmel bir arkadaş oldu.
His sister, Ivy... she was hurt like that when she was a teenager by a family friend.
Kız kardeşi, Ivy gençken bir aile dostu tarafından bu şekilde zarar görmüştü.
My son and I have come to see a good friend, king ecbert.
Oğlum ve ben iyi bir dostumu görmeye geldik, Kral Ecbert'i.
It was a gift from a dear and possibly suicidal friend.
Çok değerli ve muhtemelen intihara meyilli bir arkadaştan bir hediye bu.
Your father was a great friend to the Senate.
Babanız, Senatonun önemli bir dostuydu.
A word that even when, like a wave, I go somewhere far away for a bit, my friend will find me.
Mesela dalga gelecek, biraz uzaklaşayım. Arkadaşım gelip beni bulacaktır.
A word that means my friend is wishing for me not to get hurt.
Arkadaşımın benim yaralanmamamı istediği anlamına gelen bir kelime.
Ah, yeah, my grandpa has a younger friend, too.
Benim dedemin de genç arkadaşı var.
I'm here on behalf of a mutual friend,
Ben burada karşılıklı bir arkadaşım adına geldim.
Since its owner is a close personal friend of the mayor's, that's when.
Sahibi yakın bir kişisel arkadaş olduğundan Belediye başkanının, o zamana kadar.
I know Joan is expecting a call back from me about her friend, Stonewall?
Joan, arkadaşı Stonewall hakkında...... bir görüşme bekliyor biliyor musun?
He said that Patrick and his friend ordered a pizza during the golf tournament.
Patrick ve arkadaşının Golf turnuvası sırasında bir pizza ısmarladık.
I think what hurts most is knowing what a wonderful leader, teacher, friend, and partner you can be, but also knowing how insanely self-destructive you are.
Bence en çok acı veren şey, senin ne kadar hârika bir lider, öğretmen, arkadaş ve ortak olduğunu ve kendine ne kadar zarar verebileceğini bilmek.
And so I ask you plainly, are you a caring friend?
Sana basitçe soruyorum. İlgili bir arkadaş mısın?
I'm a terrible friend.
Berbat bir arkadaşım.
I don't know how to be a caring friend.
Nasıl ilgili bir arkadaş olabileceğimi bilmiyorum.
I was gonna wait till she actually has a kid and then talk about her behind her back, like a true friend.
Gerçekten bir çocuğu olana kadar bekleyecektim ve sonra gerçek bir arkadaş gibi arkasından konuşacaktım.
Diamonds are a girl's best friend.
Elmaslar kızların en iyi dostlarıdır.
Uh, I think what my friend here is a little worried about is, if this...
Sanırım arkadaşımı endişelendiren şey...
Ms. Nomura is a personal friend.
Bayan Nomura yakın bir arkadaşımdır.
When I read I was your best friend, it took our relationship to just a whole new level.
En iyi arkadaşın olduğumu okuduğumda ilişkimiz bambaşka bir seviyeye çıktı.
I told your friend he can't do a test drive unless you have a learner's permit.
Ön ehliyeti yoksa test sürüşü yapamayacağını - arkadaşına söylemiştim.
- He's a friend. I can explain!
O bir arkadaş!
May I ask what your friend does for a living?
Bay Arkadaş, kusura bakmayın ne işle meşgul olduğunuzu sorabilir miyim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]