Actually means translate Turkish

Respectability actually means that much to you?

Saygınlığın gerçekte anlamı senin için bu kadar mı?

The way you take a straightforward logical proposition and turn it inside out so that in the end it says what you want it to say, instead of what it actually means.

Doğrusal ve mantıklı bir önermeyi alıp böylesine ters yüz etmen ve sonunda gerçek anlamını değil de senin istediğin anlamı çıkartman beni dehşete düşürdü.

Someday I'll probably find out it actually means...'white guy with a weak stomach'. "

Bütün bunların yanında, seyahatimin en zorlu kısmı gideceğim Ada'ya yaptığım sekiz günlük yolculuktu.

"Fleeced" actually means "cheated".

Kazıklama veya dolandırma değil.

You know, I think Rich actually means slimeball in its original form but I'd have to check the books on that.

Biliyor musun, Rich orijinal dilinde "pislik" demek oluyor. Ama bunun için sözlüğe bakmalıyım.

My job title actually means something.

Benim ünvanımın bir anlamı var Gareth.

You know what? This actually means, "in a minute."

Bu, "Bir dakika bekler misin?" demek.

Actually it means that i was an employer of spy labor that's how i came to employ dimitrios.

Aslında casusluk hizmeti sağlayan biriydim. Dimitrios'u kullanmam da böyle oldu.

Actually, that means, no.

Aslında, hayır demeli. - Hangisi?

Actually, it means the ability to find pleasure, excitement and happiness in anything that occurs. No matter how unexpected.

Olup bitenler ne kadar beklenmedik olursa olsun hepsinde zevk heyecan ve mutluluk bulmak demek.

To the scientist, war means that he is actually set free to accomplish his most brilliant and most imaginative enterprises.

Bilim insanları için... savaş... en yaratıcı ve en parlak girişimlerini hayata geçirebilekleri gerçek özgürlüğe kavuşulması anlamına gelmektedir. Örneğin :

Isn't it true that Darwin preserved a piece of vermicelli in a glass case until, by some extraordinary means, it actually began to move with a voluntary motion?

Darwin'in, cam bir sandıkta makarna sakladığı ve bazı olağandışı araçlar kullanarak istemli kasılmalarla onları hareket ettirdiği doğru değil mi?

Now, it was by no means the same design as the Apollo ship which actually took people to the moon years later.

Bu tasarımın daha sonraki yıllarda Ay'a iniş yapan Apollo aracı ile hiçbir benzerliği yoktu.

Now maybe you can understand what this film means to her. That she actually has the guts to appear in front of a camera again.

Bu filmin onun için ne ifade ettiğini umarım anlıyorsunuzdur.

You have to know what the question actually is in order to know what the answer means.

Cevabı anlayabilmek için sorunun ne olduğunu bilmeniz gerek.

So, the architect meditated and meditated... and he finally came up with the very simple solution... of not actually joining the roof to the building... which means that it should fall off... because they have great gales up in northern Scotland.

Mimar uzun süre meditasyon yaptı ve sonunda çok basit bir çözümle çıkageldi, çatıyı binaya gerçekte birleştirmeyeceklerdi, bunun sonucunda da çatı aşağıya düşebilirdi çünkü İskoçya'nın kuzeyinde şiddetli fırtınalar çıkar.

Well, actually, it's... Yes. Well, it's by no means bad, but...

Aslında, şey... kesinlikle kötü değil, ama...

And your facial expressions as well as your means of projection of your outfit... it shows if you actually stole it or you purchased it.

Yüz ifaden ve kıyafetini taşıma biçimin onu çaldın mı yoksa satın mı aldın, belli eder.

There is, however, no reason to assume that this means that next time you won't actually be pregnant.

Yine de gelecek sefere gerçekten hamile kalmayacağını düşünmek için hiçbir neden yok.

It actually happened. And, uh... we've decided to get married which means that I'm engaged!

Gerçekten olduk ve evlenmeye karar verdik.

Growing up means trying to understand how the Universe works, not copping out with supernatural ideas that only seem to explain things but actually explain nothing.

'Büyümek'; bir şeyleri açıklar görünen, fakat özünde hiç bir şeyi açıklayamayan doğaüstü düşüncelerle kaypaklık etmek değil, Evren düzeninin nasıl olduğunu anlamaya çalışmak demektir.

Yeah, actually they used the word kangeki, which is hard to translate, but it means a kind of awesome joy.

Evet, aslında onlar kullandıkları kelime : Kangeki. Çevirmek zor ama bir tür müthiş sevinç anlamına gelir.

Well, actually, it's French, and it literally means,

Aslında Fransızca. Anlamı : "Rol yapmak için doğmuş".

It means this poor schnook Boggs could actually be innocent.

Bu zavallı Boggs, gerçekten masum olabilir demek.

Actually, Kato, that's exactly what it means.

Aslında yapar.

So... that means, presumably, you can actually see his... whatnot.

Yani herhalde bu demek oluyor ki, şeyi görülebiliyor...

It means that contrary to all the available evidence... you actually think that people like you.

Eldeki tüm delillerin aksine insanların gerçekten seni sevdiğini düşünüyorsun.

The nature of the contour here means there's an effect, named after me, actually...

Buradaki biçimlenme olumsuz bir etkilenme olduğunu gösteriyor - aküferin akışı yerçekiminin tersine...

OK, uh, even if you did actually experience this alternate reality, the fact that there were differences means we won't face the same fate.

Tamam, uh, sen bu alternatif gerçekliği yaşamış olsan bile..... farklılıklar olduğu gerçeği, aynı kaderin bizi beklediği iddiasıyla ters düşüyor.

And it means not sticking around ever long enough to help the ones you actually claim you care about.

Ve bu, aslında önemsediğini iddia ettiğin kişilere yardım etmek için... hiç de yeterince uzun süre etrafta takılmaman demek.

Actually Raymond, that means "Go with God."

Raymond, aslında bu "Tanrı yolunda yürü." anlamına gelir.

Well, actually, it means a lot of things.

Aslında, pekçok şey.

You say that as though you actually believe it means something to me.

Yani, güya bana bir şeyler olduğuna cidden inandığını mı söylüyorsun?

The term for it is "monolithic", which means that basically the OS itself is one entity, indivisible. uh, while in the microkernel, the, the operating system kernel is actually

yani, OS un kendisi tek ve bağımsız varlıktı, bölünmeyen ah, microkernel zamanında,

Actually labeling our business model... means that it misses the point a little bit. whether it's communist, or whether it's capitalist, the label doesn't matter, the real question is, how much value can you deliver, how scalable is the business, what kind of problems, what kind of of rate of innovation can you sustain.

Bizim çalışma şeklimizi sınıflandırmak gerçek noktasına biraz ters düşer komünistse komünist, kapitalistse kapitalist etiket problem değilki, asıl sorun ne kadar önem taşıyorsun çalışma ne kadar istikrarlı ne tür problemler var, yenilikleri ne oranda devam ettiriyorsun

"Actually" means your oversized brain thought of something we failed to consider, right?

"Aslında" nın anlamı, kocaman, devasa beyninin bizlerin düşünmekte başarısız olduğu bir şey hakkında düşünmen, doğru mu?

- It means that if the Brotherhood wants to actually use the amulets, they're gonna have to come here for the spell.

- Demek oluyor ki eğer Kardeşlik gerçekten tılsımları kullanmak istiyorsa büyü için buraya gelmeleri gerekiyor.

Not to intrude, but actually, it means you can see a scene from different camera angles.

- Müdahale etmek istemem ama aynı sahneyi farklı açılardan izlemek demektir.

And when that person accepts the first person's offer... that means that the first person, the one who offered to cook... would actually be doing the cooking, while the other person relaxed... had some wine, and stayed out of the kitchen!

- İyi de ne zaman. Ve o kişi, sözü geçen ilk kişinin davetini kabul etmişse, yemekleri ilk kişinin yapması gerekir. Diğer kişide bu sırada rahatlar, biraz şarap içer ve mutfaktan uzak durur!

Actually, it means a lot of different things.

Aslında, bir çok anlama geliyor.

Actually, that means you were the first person I ever danced with.

Bu demek oluyor ki, dans ettiğim ilk kişi sensin.

But that means that we would actually have to build a robot.

- Ama bunun için gerçek bir robot yapmamız gerekir. - Evet.

Actually, it means a lot to him to share this with you and Rory.

Aslında bu anı seninle ve Rory ile paylaşmak onun için çok önemliydi.

SOMETIMES THE ENDS ACTUALLY DO JUSTIFY THE MEANS.

Kötü gibi görünen şeyler bazen iyi sonuçlanır.

And she's actually wearing them. She means well.

İşin doğrusu O da pantolonu şimdi giyiyor ve hoşuna gitti.

Well, actually, Kendall did try to burn Dunbar with us, so that usually means someone's involved.

Aslında Kendal Dunbar'ı bizimle yakmaya çalıştı....... daima birinin bulaştığı manasına gelsin diye.

You're so much better than I could- - I'm actually happy you're having this because it means we have even more in common.

Hayal ettiğimden çok daha... Bu krizine bile bayıldım çünkü bir ortak noktamız daha çıktı.

Extra silver ions. / Actually What it means is Michelle was killed right here on 10 acres of Canada right here in the middle of Miami Beach.

Fazladan gümüş iyonu koyduk. Michelle'in burada, Kanada'ya ait 40 dönümcük toprakta öldürüldüğü anlamına geliyor bu.

Actually, it specifically means you.

Aslında, özel olarak gelir.

But if you actually come up with something new, by all means share.

Ama yeni bir şey bulursan mutlaka haberimiz olsun.

We were actually discussing modern day Marxism in America, which is not what I would have deemed a'come and get it'sort of conversation, but nevertheless, he came and got it, and I have to figure out what that means to me on a psychological level.

Bunun hiç sevişme öncesi konuşulan bir konu olduğunu sanmazdım. Ama benimle sevişti.