And her translate Turkish
246,498 parallel translation
Her brother from her previous life is a goblin, the man she likes is a grim reaper, and her part-timer sees ghosts.
Geçmiş hayatındaki ağabeyi olan kişi ; bir goblin hoşlandığı adam ; bir ölüm meleği yarı zamanlı çalışanı ise hayaletleri görüyor.
I have no idea what the secretary will say or not say, but I... have great respect for her and wish her a speedy recovery.
Bakan'ın ne deyip demeyeceğini bilemem ama ona saygı duyuyorum ve acil şifalar diliyorum.
And I'd like to point out that I'm proud to be representing the men and women of the FBI here today, who conducted that investigation as they always do in a competent, honest, and independent way, in the finest tradition of the FBI.
Ayrıca bugün burada FBI çalışanlarını temsil etmekten büyük gurur duyduğumu belirtmek isterim, bu araştırmayı da FBI'ın geleneği olduğu şekilde her zamanki gibi yeterli, dürüst ve bağımsız şekilde yürüttüler.
Each and every one of you, and you know I know that for a fact.
Her biriniz böylesiniz ve bundan emin olduğumu biliyorsunuz.
This was the only path to get us to this moment where you and I can own it all.
İkimizin her şeye hükmedeceği bu ana gelmenin tek yolu buydu.
Anything you and Doug were up to.
Doug'la gizlice yaptığınız her şeyi.
For you, and for any dear to you, I would do anything.
Senin ve sevdiklerin için her şeyi yaparım.
If my career were of that better kind that there was any opportunity or capacity to sacrifice in it, I would embrace any sacrifice for you and for those dear to you.
Fedakârlık yapma fırsatı ya da kapasitesi barındıran daha üstün bir kariyere sahip olsaydım senin ve sevdiklerin için her türlü fedakârlığa göğüs gererdim.
And somehow, that knowledge would endanger
Bu bilgi de bir şekilde uğruna her şeyi yapacağın
I have worked out like a madman... passing and dribbling drills, agility training... and I top it all off with 100 free throws every day... 23. 24.
Deli gibi çalıştım resmen. Oyun varyasyonlarında pas ve top sürme çalıştım, çeviklik antrenmanı yaptım. Bu da yetmezmiş gibi her gün 100 serbest atış yaptım.
We should be open and honest about whatever our wants and needs are.
Her türlü isteğimiz ve gereksinimimiz konusunda birbirimize açık ve dürüst olmalıyız.
Well, if it helps you, I eat everything I want, and I work out like once a year.
Yardımı dokunacaksa, istediğim her şeyi yiyorum ve senede bir gün falan spor yapıyorum.
She took an arrow to her heart... and collapsed as she bled.
Göğsüne bir ok gelmişti ve kanlar içinde yere yığılmıştı.
Kim Shin's news of victory... is intentionally spread through the streets. Foolish people get tricked every time, and civil officials are extremely resentful about it.
Kim Shin'in zafer haberleri kasıtlı olarak sokaklarda yaydırıldığı gibi ahmak halk da her defasında kandırılmakta ve ordunun bize karşı tavrı gittikçe küstahlaşmakta.
By the way, why do you sound so heartrending and sad... as if you remember everything?
Fakat neden her şeyi hatırlayan biriymişsiniz gibi böylesine özlemle konuşuyorsunuz?
I was told to only keep the happy memories, and I must've been happy even in that moment... since I remember it all.
Yalnızca mutlu anları saklı tutmamı söylemiş olsa da ben hepsini sevmiş olmalıyım ki bu şekilde her şeyi hatırlıyorum.
I was a jerk... and forced that ring... onto her finger. That ring...
Ben o yüzüğü böylesine zalim bir şekilde takmıştım o eline, o yüzüğü...
Every moment that you were in, even all the sadness and hardship, all of it made me happy.
Senin olduğun her bir an ; üzücü ve zor olanlar da dâhil hepsi... O anları bile sevmiştim.
Only better'cause it's modern times and everything's so much harder now.
Daha da iyisi. Çünkü modern çağda her şey çok daha zor.
And I have to see her and all the others like her every day.
Onunla ve onun gibilerle her gün görüşmek zorundayım.
And I'm still getting used to her.
- Ona daha alışamadım.
I'll get to wake up every morning and see if he's still here.
Her sabah uyanıp halen burda olup olmadığına bakmam gerekecek.
Oh, that makes sense,'cause she's gone and you miss her.
Hmm mantıklı, çünkü vefat etti ve onu özlüyorsun.
Uh, heads up, both of you are named Emily, so we'll call you "red-headed Emily" and you,
Bu arada, her ikinizin adı da Emily olduğu için, seni, "kızıl saçlı Emily" olarak çağıracağız, seni de, küçük "kızıl saçlı Emily"
Well, whenever you and I were in bed...
Seninle her yattığımızda...
Mm, Penny's gonna call her dad and tell him it's not a good time for Randall to visit.
Penny babasını arayacak ve Randall'ın ziyareti için uygun bir zaman olmadığını söyleyecek.
And that's always in fashion.
Ve bu her zaman moda.
With all the bells and whistles.
Hem de gereken her şekilde.
And once they figure it out, they'll give us the all clear, and we'll be able go back home.
Bunun bir çaresini bulduklarında her şey temiz diye işaret verecekler ve biz de eve gidebileceğiz.
'Cause you deserve to date a handsome guy, and I always like sticking it to Marjorie.
Çünkü yakışıklı bir adamla çıkmayı hak ediyorsun ve her zaman Marjorie'ye sataşmayı seviyorum.
And I'm guessing he's gonna go crying to his Aunt Marjorie, so I better get to her first.
Ve Teyzesi Marjorie'ye ağlamaya gideceğini tahmin ediyorum bu yüzden önce ona söylesem daha iyi.
The royal family's been great and all, but they're so focused on the new Inhumans, they've left me to explore Attilan on my own.
Kraliyet ailesi her şeyde çok iyi fakat yeni gelen Nainsanlar'a o kadar odaklanmışlar ki beni Attilan'ı keşfetmem için yalnız bıraktılar.
Widow, take half the team and concentrate your attacks on one bot at a time.
Kara Dul, takımın yarısını al ve her seferinde tek bir robota odaklanın.
Stay together, and target them one at a time.
Bir arada durun ve her seferde birini hedef alın.
And he can't get enough of her.
Bazen ona yetişemiyorlar.
You want to be on top of everything, and I understand that, but it's honestly not possible and you will make yourself ill.
Her şeyin başı olmak istiyorsun, seni anlıyorum. Ama dost acı söyler, bu mümkün değil. Kendini hasta yapacaksın.
She's feeling threatened by her maternity leave cover and it's... it's got way out of control.
Doğum izni bahanesiyle tehdit edilmiş gibi hissediyor ve bu da kontrolden çıkıyor.
Her mother died and she was on anti-depressants for 18 months, and now she's becoming a mother herself.
Annesi öldü ve 18 ay kadar antidepresan aldı. Ve şimdi de kendinin annesi oluyor.
We had a fight and that was the last time I saw her.
Kavga ettik ve bu da onu son görüşüm oldu.
And then I introduced her to to one of my tutors.
Ve özel öğretmenlerimden biri olarak kendini tanıttı.
And you told her we never did anything and we never would.
Ona aramızda bir şey olmadığını ve olmayacağını da söyledin, değil mi?
I didn't say anything, but I hope that this is the last I hear from her and I hope I won't have to call you again.
Bir şey söylemedim. Ama umarım onun sesini bir daha duymam. Seni bir daha aramayacağımı umut ediyorum.
Put it on her ankle, you can get it in a different colour and the wireless talks to your phone.
Başka bir renk de alabilirsin. Ayak bileklerine koyuyorsun. Telsiz, telefonuna bildirim gönderiyor.
Oh, it's not just that, you can monitor her temperature and heart rate.
Sadece onun için değil, ateşini ve nabzını da kontrol edebilirsin.
Look... how can you believe that Kay would give up on everything and kill herself?
Bak, Kay'ın her şeyden vazgeçeceğine ve kendini öldüreceğine nasıl inanabiliyorsun?
What, OK, so she thought you might be having an affair with me and didn't even check her facts?
Tamam, peki... Eğer benimle ilişkin olduğunu düşünüyorsa gerçekliğini ne kanıtlayabilir ki?
Next time you're in the office, will you please, will you just please just look at Paula, like really look at her and if you have even, like, a tiny, tiny doubt, just take one more look at what Kay was doing in the hours
Ofisindeyken lütfen ama lütfen Paula'ya bir bak. Eğer ona gerçekten bakarsan ve ufak bir şüphe duyarsan kütüphaneye gitmeden önce Kay'in saatlerce ne yaptığını bir düşün.
I went through her phone again, and, um she made some notes, the day before.
Telefonuna tekrar bakmaya gittim ve o günden önce bazı notlar aldığına dikkat ettim.
Bring her back right now, and I promise I won't report it.
Onu geri getir. Söz veriyorum, seni ihbar etmeyeceğim.
We were spending about four quid doing it out of junk and Es was working out how to do it, every single step of the way.
Ama biz elimizdeki malzemelerle çok ucuza mal ediyorduk ve başından sonuna kadar her adımda sorunları Es çözüyordu.
[Tim] All those lights that come up, people taking pictures and the deafening noise and everything, I've actually quite taken to it.
Çıkan o kadar ışık, fotoğraf çeken insanlar sağır edici müzik ve her şey... Aslında bayağı hoşlanmaya başladım.
and here 683
and here you go 26
and here i was 16
and here we go 118
and here you are 183
and here they are 24
and here it is 109
and here it comes 20
and here they come 18
and here's the kicker 17
and here you go 26
and here i was 16
and here we go 118
and here you are 183
and here they are 24
and here it is 109
and here it comes 20
and here they come 18
and here's the kicker 17