Are there translate Turkish
110,971 parallel translation
But are there unfinished walls here?
İyi de bitmemiş duvar var mı ki burada?
This is the Galactic Authority. Drop your shields and surrender. We know you are there.
Galaksi Polisi konuşuyor kalkanlarınızı indirin ve teslim olun.
Even though there are no other benefits from this expatriate association, sometimes they come into use like this.
Bu gurbetçi derneğinin pek bir faydası olmasa bile bazen böyle işe yarayabiliyorlar.
But there are many other factors for a good match.
Uyumlu olacağın çok fazla özelliğe sahipler.
There are many orders.
Çok siparişimiz var.
There are no lodges here, Sir.
Kalacağınız bir yer yok bayım.
There are some explanations for all these in Hindu philosophy.
Hindu felsefesinde, tüm bunların açıklaması var.
So if there are 1000 weavers, the risk would be shared among those 1000 people.
Eğer onlar 1000 dokumacıysa, risk 1000 kişi arasında paylaşılacak.
There are people who can blindly give 15 lakhs per cent.
Hiç düşünmeden 15 Lak verecek insanlar var.
Dad! Why are you sitting there?
Baba, neden orada duruyorsun?
His own staff probably doesn't know they're there, but they are.
Kendi çalışanları büyük ihtimalle kim olduklarını bilmiyordur ama varlar.
There are a few mid-level guys my compliance department has flagged.
Uyum departmanının işaretlediği birkaç orta seviye çalışanlar var.
But once we do get there, we are going to shake the hand of each and every one of you, to thank you for all the extraordinary work that you've done for us.
Ama geldiğimizde teker teker ellerinizi sıkıp bizim için sarf ettiğiniz olağanüstü emekler için teşekkür edeceğiz.
Well, there are...
- Orada...
Rumblings of suppression are out there, although...
Bastırma söylentileri dönüyor, gerçi...
They are claiming that they have him there.
Onun Burgonya'da olduğunu iddia ediyorlar.
We are not sailing there for pleasure.
Keyif çatmaya gitmiyoruz oraya.
Of course there are whore-houses, but a true companion, someone you can trust and grow with...
Elbette genel evler de var ama güvenip birlikte kocayabileceğin gerçek bir uyumluluk...
The people up there are sure to turn to the media and to cry poor, to play the victim card.
Oradakiler eminim ki kameralara ağlayıp mağdur rolüne bürüneceklerdir.
It makes sense for us to point out that there are other victims.
Yapmamız gereken başka mağdurların da olduğunu herkese göstermek.
They are, but we can buff and polish you up there.
Evet düşükler ama biraz cilayla düzeltilemeyecek bir şey değil.
If you are happy there, then... that's where you should be.
Mutlu olduğun yer orasıysa o halde orada olmalısın.
Those people up there are who we used to be.
- Eskiden olduğumuz insanlar bunlar.
Right, look, there are aspects of my experience that no matter how hard they try, a white guy could never understand.
- Doğru. Bak, yaşadığım tecrübelerin beyaz bir erkeğin ne kadar denerse denesin anlayamayacağı yönleri var.
Firstly, there are the brakes, which are fly-by-wire.
Öncelikle, fly-by-wire olan frenler var.
There are people who would say that technology like this in a car, helping it feel secure, will make it dull.
Diyen insanlar var Bu teknoloji bir arabada böyle, Kendisini güvende hissetmesine yardımcı olarak, donuk hale getirecektir.
In London alone, there are over 750 gyms, and every day they are full of people picking things up and putting them down again so they can be more attractive.
Yalnız Londra'da 750'den fazla spor salonu vardır, Ve her gün onlar dolu insanlar Işleri kaldırıp tekrar koymak
So there we are.
Öyleyse işte geldik.
There are people all over the world who believe we are permanently on the verge of nuclear war, alien invasion or zombie attack.
Dünyanın her yerinde insanlar var Nükleer savaşın eşiğinde olduğumuza inananlar, Yabancı istilası veya zombi saldırısı.
So, there you are, preppers.
İşte burada, hazırlayıcılar.
So, there we are.
İşte orada.
It's wonderful there are Alfa Romeos in the world.
Dünyada Alfa Romeos'un olması harika.
There are millions of them.
Onların milyonları var.
There are millions.
Milyonlar var.
Jeremy, there are sparks coming from under your car.
Jeremy, arabanın altında kıvılcımlar var.
Yes, which is that there's a website that tells you how many of any given type of car are still left on the roads of britain today, yes?
Evet, sana anlatan bir web sitesi var mı? Verilen otomobilin kaç tanesi Bugün hala İngiltere'nin yollarında kalıyor, değil mi?
Do you know, there are only 323 of those left, and they could be extinct within a year.
Biliyor musunuz, bırakanlardan yalnızca 323'ü var, Ve bir yıl içinde yok olabilirler.
And what's interesting is there are people all over the world working hard to save the tiger from extinction, but nobody is doing anything to save the vauxhall calibra 16v.
Ve ilginç olan ne Insanlar var mı bütün dünyada Kaplanı yok olma durumundan kurtarmak için çok çalışmak, Ama kimse bir şey yapmıyor
There are no speed limits, right?
Hız sınırı yok, değil mi?
There have been rumors that various corporations are researching the possibility, but as far as I understand, a potential working prototype was at least a decade away.
Birçok şirketin ihtimali araştırdığı söyleniyor. Ama anladığım kadarıyla çalışan bir prototip yapılma ihtimaline,... on yıllar var.
- And yet... there are counter-logical aspects to the puzzle that would be best served by a more intuitive approach.
- Yine de sezgisel olarak, bulmacanın en iyi sunumu için karşı hamle yapabilecek yönü de var.
There are none on this ship, but perhaps once we reach your destination...
- Bu gemide yapılabilecek bir şey yok belki hedefinize varırsak.
There are more like us out there.
Dışarıda bizim gibilerden çok var.
There are no options. They can't stay.
Seçenek yok, bizimle kalamazlar.
The fact that G.A. was already tracking them means there's more to this than Victor and his robot buddies are letting on.
G.P. onları zaten izliyordu bu da, Victor ve robot dostlarının buna izin vermesinden daha fazlası var demek.
They're scattered and buried, but your memories are still there.
Dağılmış ve üzerleri örtülmüş durumda ama anıların halen oradalar.
There are still several hundreds of us in existence.
Bizden halen çalışan yüzlercesi var.
If there are complications during the process, we will lose her.
İşlem sırasında komplikasyon olursa, onu kaybederiz.
Ah. There you are.
Gelmişsin.
There are competing theories.
Karşıt teoriler de var.
Are you there?
Neredesiniz?
are there any 22
are there any questions 54
are there any more 17
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
are there any questions 54
are there any more 17
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389