As it goes translate Turkish
767 parallel translation
- That's about as far as it goes.
- Daha buraya kadar geldim.
On the contrary, I think it's an excellent idea, as far as it goes.
Tam aksine, bence çok iyi bir fikir, uygulanabildiği sürece.
That's all right as far as it goes.
Bu mümkün olabilir.
- No, no, it's very sound as far as it goes.
- Hayır, hayır. Söylediğin kadarıyla çok mantıklı.
So long as it goes on, they will multiply, getting stronger and stronger.
Böyle devam ettikçe giderek çoğalacaklar çok daha güçlü hale gelecekler.
So I'll let them make the first move,... and take care of things as it goes.
Bu sessizlik, hayra alamet değil muhakkak bir şeylerin peşindeler.
That collar comes off as easy as it goes on.
- O yaka geldiği kadar kolay gidiyor.
- That's as far as it goes?
- Çok uzakta mıyız?
- As far as it goes.
- Olabildigince.
This is being stewed up here and a lot of it is coming out as nitrogen and carbon dioxide from the volcano, which goes into the atmosphere, re-dissolves in the oceans, goes back through living material again.
Burada pişiyor ; ve birçoğu, volkandan azot ve karbondioksit olarak çıkıyor ; çıkanlar oradan atmosfere gidiyor ve okyanuslarda yeniden çözünüyor ; ve yeniden yaşayan materyale dönüyor.
As far as that goes, yes, it is.
Aslına bakarsan öyle.
It's been my idea to make a few thousands early in the game and then quit for as long as it lasts and try to find out who I am and what goes on now, while I'm young and feel good all the time.
Kariyerimin başında birkaç bin dolar kazanıp... o para tükenene kadar tatil yapmayı, kim olduğumu, dünyada neler olduğunu... öğrenmek istiyorum. Hala gençken, sağlığım yerindeyken.
Still, it all goes to show that I'm on the right lines, as usual.
Yine de her şey gösteriyor ki, her zaman olduğu gibi doğru iz üzerindeyim.
I like a bit of fun, as the saying goes but when a bloke grabs you with nasty notions in his head it's time to put your foot down.
Biraz eğlenceyi severim, derler ya ama herifin biri kafasındaki fesatlıkla seni yakaladığında yumruğunu masaya vurma vakti gelmiş demektir.
As the saying goes, "It was fun while it lasted."
Ne derler? "Birlikte iyi günlerimiz oldu."
If it should come and I have not as yet returned... it is not wise, perhaps, to speak so far in the future but the world goes bad and who knows how long that will last.
O zaman geldiğinde ben hala geri dönmemişsem Gelecek için konuşmak pek mantıklı değil, belki de ama dünya giderek kötüye doğru gidiyor ve bunun ne kadar süreceğini kimse bilmiyor.
It goes back with me as it is.
Bu para olduğu gibi benimle geri gidecek.
I'm sure that, as far as the flowerpot goes, he didn't do it on purpose.
Eminim ki saksı düşmüş de olsa bunu kasıtlı yapmadı.
Well, as I see it we're dealing with a monomaniac and after each and every one of these murders he goes into a bestial fury and smashes things.
Gördüğüm kadarıyla, karşımızda saplantılı biri var. Bu adam bu cinayetlerin her birinden sonra hayvanca bir öfkeye kapılıyor ve bir şeyleri kırıyor.
Well as MacGregor puts it no man ever goes whole to his grave.
"Hiç kimse mezarına bir bütün olarak gömülmüyor."
It goes'round and'round like a merry-go-round... and gets just about as far.
Bu iş bir atlı karınca gibi dönüp duruyor ve onun kadar yol alıyor.
It goes without saying... that it is just as important for the state's attorney... to use the great powers of his office... to protect the innocent as it is to convict the guilty.
Eyalet savcısının makamının büyük güçlerini suçluyu mahkum ettirmek için olduğu kadar masumları korumak için de kullanmasının aynı derecede önemli olduğunu söylemeye gerek yok.
I hope it goes as smoothly as you expect.
Umarım beklediğin kadar iyi gider.
Then trip him that his heels may kick at heaven and that his soul may be as damned and black as hell whereto it goes.
Vur o zaman, yere, çamura düşsün kafası. Kapkara, lanetli ruhu cehennemin dibini boylasın.
There are days and days of routine, of tedious probing... of tireless searching... fruitless days, days when nothing goes right... when it seems as if no one could ever think his way... through the maze of baffling trails a criminal leaves.
Aç susuz, yorucu bu araştırma hiçbir şeyin doğru gitmediği günlerde kimsenin aklına gelmeyecek şekilde katilin bıraktığı izleri karışık bir labirentin içinde aramak gibiydi.
The sun goes down in the same lovely sky, just as it did yesterday, and will tomorrow.
Güneş aynı güzellikteki bir gökyüzünde süzülüyor. Tıpkı dün yaptığı, yarın da yapacağı gibi.
As the saying goes, when I slice pickled radish, it comes out all strung together.
Derler ya ; salamura turbu dilimlediğimde hepsi ip gibi sıraya dizilmiş görünür.
But that's the way it goes when a woman falls in love.
Bu aşık bir kadının tarzı.
It's as if it goes right over her.
Sanki onu kolayca muayene etmiş gibi.
It's the same as before, wherever he goes.
Yastığının altında.
It's the nicest, as far as style goes.
Çok güzel bir stili var.
Now you realize it more as time goes by, and you'll feel better for it.
Şimdi bunun farkına varın ve zamanla kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
As soon as he gets it, he goes down south, and gets himself a Teddy boy suit and a set of skiffle drums.
Parayı alır almaz, güneye gitmiş, kendine pahalı bir takım elbise ve bateri takımı almış.
Well I guess... one gets very dependent on one's advocate as time goes on. The truth is, he likes it.
- Demek avukatına bağlanıyor insan.
To make sure that everything is as it should be... suppose your nephew goes along with Dr. Markway?
Her şeyin gerektiğince yürümesini sağlamak için... yeğeniniz de Dr. Markway'le birlikte gitse?
As a matter of fact, it might be rather intriguing... particularly if the family resemblance goes deeper than you think.
Aslında, heyecanlı olabilir. Hele benzerlik sandığından fazlaysa.
- We might as well see where it goes to.
- Nereye gittiğine bakabiliriz.
As far as I can remember, sir, it goes something like this.
Şöyleydi galiba :
As soon as I take it off, a little spring inside releases the switch here and out goes the light.
Çeker çekmez, içindeki küçük yay düğmeyi serbest bırakır ve ışığı söndürür.
To get it made... the banker goes to our carpenter for the job, and one day... as destiny has it... the carpenter's in El Paso.
Bunun için... banker marangoza gider ve bir gün... kadere bakın ki... marangoz El Paso'dadır.
No one thinks it wrong for a man. As long as he leaves her behind when he goes.
Adam gittiğinde kızı terk ettiği sürece kimse Kızılderili kız almanın yanlış olduğunu düşünmez.
Alphonse Capone, while he is never tried for complicity... in the St. Valentine's Day Massacre... his role as the man behind it goes unquestioned.
Alphonse Capone, hiçbir zaman Sevgililer Günü... katliamının suç ortağı olarak düşünülmediği halde sorgusuz bir şekilde içeri alındı.
Well, I do get lonely, you know, but l- - Soon as I listen to the music, it just goes right away.
Şey, gene yalnızım tabi, ama- - müziği dinlerken, bu duygu kayboluyor.
A bullet goes just as fast up here as it does down there.
Bir kurşun burada, en az orada gittiği kadar hızlı hareket eder.
What makes the inquiry difficult, as far as we're concerned, and it's for this reason we require your cooperation, it's I'm certain this man is, as far as his appearance goes, sane.
Soruşturmayı tahminimizden daha zorlaştıran ve senin işbirliğine ihtiyaç duymamızın nedeni bu adamın olayları devam ettikçe zeki biri olduğundan emin olmam.
as far as my own personal life goes, by heaven! there is absolutely no redeeming feature about it
Benim kişisel yaşamıma gelince inanın ki, bunun gıpta edilecek bir tarafı yok.
But don't forget, the money increases as the film goes on... so the longer you leave it, the more you have to pay.
Ama unutmayın, film ilerledikçe ücret artacak, bu yüzden ne kadar oynarsa, o kadar ödemek zorunda kalırsınız.
It goes for bishops as well.
- Doğru. - Bu piskoposlar için de aynı.
Part of it goes to the black pushers and distributors, but the main part of it, the really big part, goes to those white men who import the narcotics.
Bir kısmı siyah satıcılara ve dağıtıcılara gidiyor, ama asıl pay, gerçekten büyük bir pay, bu uyuşturucuları ithal eden beyazlara gidiyor.
Life goes on as it has done for years.
Hayat, yıllardan beri olduğu gibi devam ediyordu.
Thus, by a ruse of commodity reasoning, the particularness of the commodity... is used up as it does battle, while the commodity-form... goes towards its absolute realization.
Bu nedenle metanin kurnazligi sonucunda metanin her bir görünümü sonunda savasa girerken genel meta biçimi mutlak gerçeklesmesine dogru ilerler.
as it was 32
as it is 114
as it happens 259
as it were 352
as it is in heaven 21
as it turns out 330
as it stands 27
as it should be 53
as it turned out 75
as it so happens 16
as it is 114
as it happens 259
as it were 352
as it is in heaven 21
as it turns out 330
as it stands 27
as it should be 53
as it turned out 75
as it so happens 16