It goes without saying translate Turkish
173 parallel translation
It goes without saying... that it is just as important for the state's attorney... to use the great powers of his office... to protect the innocent as it is to convict the guilty.
Eyalet savcısının makamının büyük güçlerini suçluyu mahkum ettirmek için olduğu kadar masumları korumak için de kullanmasının aynı derecede önemli olduğunu söylemeye gerek yok.
The reasons for Sissi's actions are still unknown to me, Mother, but it goes without saying that I identify with everything she does.
Sissinin niçin böyle davrandığını henüz bilmiyorum, Anne. Ama söylemeye gerek yok, ne yapmışsa beni de bağlar.
It goes without saying that I'm proud of all of you.
Hepinizle gurur duyduğumu söylememe gerek yok.
And the señorita's appearance is unsurpassable, it goes without saying
Soğuk sizi korkutmuyor. Ve söylemeye bile gerek yok ama señorita mükemmel görünüyor.
- It goes without saying.
- Söylemeye gerek yok.
It goes without saying that it goes without saying.
Söylemeye gerek yok demeye gerek yok.
It goes without saying.
Söylemene gerek bile yok.
It goes without saying.
Bunu söylemene gerek yok.
It goes without saying, your business means more to them than Morse.
Senin onlar için Morse'dan daha önemli olduğunu söylemeye gerek yok.
And of course, it goes without saying, that I would like to visit Tibet.
Ve tabii ki, Tibet'e gitmek istediğimi söylemezsem olmaz.
It goes without saying that one man's floor is another man's ceiling.
bir adamın tabanı diğerinin tavanı olduğunu söylememe gerek yok.
About that dream I mentioned to you earlier... It goes without saying, I'd rather you didn't share that.
Roz, sana bahsettiğim rüyayı kimseye anlatma.
-'Cause it goes without saying that we can't turn him loose.
Çünkü onu serbest bırakamayacağımız ortada.
It goes without saying.
Söylemene bile gerek yok.
It goes without saying, but the law shouldn't require it to go unsaid.
Bunu söylememem gerekir biliyorum ama yasalar bizden bunu istemiyor.
Believe me, I will be doing that. It goes without saying.
Kesinlikle öyle yapacağım.
It goes without saying that you're going to encounter the unexpected.
Elbette bu beklemediğin şeylerle karşılaşmayacaksın anlamına gelmiyor.
I think it goes without saying that we're all, uh, tremendously relieved.
Hepimizin ne kadar sevindiğini söylememe gerek bile yok sanırım.
It goes without saying, Bruce.
Bu yüzünden anlaşılıyor, Bruce.
And it goes without saying... you'll come to our time share in Breckenridge.
Ayrıca söylememe gerek yok Breckenridge'deki devre mülkümüze de gelebilirsin.
It goes without saying that...
Fakat şunu da eklemek gerekir ki...
I think it goes without saying.
Sanırım söylemeye gerek yok.
It goes without saying that my client is happy... once more to be a free man.
Söylemeye gerek yok, müvekkilim bir kez daha özgür bir adam olmaktan mutlu. Ben fazlasıyla mutluyum.
And it goes without saying, it caused him to empty his bowels.
Ve bütün içini dışına dökmüştür.
And it goes without saying you show deference and respect.
Hürmet edip saygı göstermenizi söylemeden devam eder.
It goes without saying, if a brick should fall on my head on Bronnaya...
Tabii belirtmeme gerek yok ki, Bronnaya Sokağı'nda başıma birden bir kiremit düşmezse...
It goes without saying, Mr. President.
- Tabi ki sayın başkan.
It goes without saying that my company and I are the ones who put the world in the sorry state it's in.
Dünyayı, şu andaki üzücü durumuna sokan ben ve şirketimden başkası değil, herkes biliyor.
It goes without saying on the eve of our attack.
Saldırımızın arifesinde her şey apaçık.
It goes without saying that we need it.
Tabi tabi aynen öyle.
So it goes without saying you're no longer welcome here at the Montecito.
Yani artık Montecito'da sizi görmeyeceğim.
I mean it goes without saying it's doesn't make any sense.
Söylendiği gibi olmuyor. Hiçbir şey ifade etmiyor.
It goes without saying that cutting that blind shinobi was easier than cutting a daikon radish!
Onu söylemeye bile değmez. Sadece kör bir ninja... Boğazını kesmek, daikon turplarını doğramaktan kolaydı!
It goes without saying that we'd cooperate...
İşbirliği yapmak derken...
"It goes without saying - don't forget to throw away these little Post-its too."
Konuşmadan devam edeyim. Bu post-itleri de çöpe atmayı unutma
Well, it goes without saying...
Haber vermeden gelecek...
♪ It goes without saying
"lt goes without saying"
It goes without saying.
Söylemeye bile gerek yok.
Yeah. It goes without saying there's a price with that.
Bir bedeli olduğunu söylemezsek, öyledir.
But it goes without saying that I would be tremendously indebted.
Söylememe gerek yok, sana çok borçlu olacağım.
There may be rules, but if you try to kill me, it goes without saying that I'll strike back.
Hayatım tehlikedeyse kurallar ne olursa olsun savaşırım.
It goes without saying.
Söylemeye gerek yok.
- Ma'am, I think it goes without saying that I was expecting it to be someone else.
Başka birinin telefon açtığını düşünerek öyle dedim efendim.
- That almost goes without saying doesn't it, sir?
- Söylemesine bile gerek yok değil mi, efendim?
That goes without saying, doesn't it?
Bunu söylemeye gerek bile yok, değil mi?
And it pretty much goes without saying, that I'm out.
Ve söylememe gerek yok, ben de giderim.
Frasier goes without saying it.
Frasier da her gün söylemiyor.
And I think it goes without saying that we both want a man who is well... employed. - And he recycles.
— Ve geri dönüşü olan.
I guess that goes without saying, doesn't it?
Gerçi bunu söylemeye bile gerek yok, değil mi?
That kind of goes without saying, doesn't it?
Bu zaten olması gereken bir şey değil mi?
Well, this goes without saying, but I'm gonna say it anyway.
Söylemeye gerek yok ama yine de söyleyeceğim.