English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Believed

Believed translate Turkish

11,367 parallel translation
Do you think I believed you when I caught you digging for ice in the icebox and you told me you scratched your arm playing?
Sence seni buzlukta buz ararken yakaladığımda oynarken kolunu çizdiğini söylemene inandım mı?
Honestly... For a second there, I believed it, too.
Aslında bir anlığına ben de inandım.
I believed we were friends, nearly sisters, but the last time we spoke, you were planning on taking hope away from this family forever, so where do you stand, Hayley?
Dost olduğumuza inanmıştım neredeyse kardeş olduğumuza ama son konuşmamızda Hope'u sonsuza dek bizim ailemizden uzaklaştırmayı planlıyormuşsun ne durumdasın, Hayley?
If Dan Zheng is to be believed- - and I think at this point he is- - his last assignation with Gail Sarkisian was the same day this e-mail was sent.
Eğer Dan Zheng buna inandıysa - -ve bence bu noktada inandı- - Gail Sarkisian'la son görevi e-postanın gönderildiği günle aynı gündü.
I think she believed, as I have you, I was already overblessed with fortune.
Sanırım o, sana sahip olduğum için kutsanmış bir hazineye çoktan sahip olduğuma inandı.
You can see, we believed then that California was an island.
Görebileceğiniz üzere daha sonra Kaliforniya'nın ada olduğunu sanıyorduk.
He believed you a prisoner. Slave to Earl Ragnar.
Bir tutsak, Earl Ragnar'ın kölesi olduğuna inanmıştı.
Father Beocca here believed me dead, and yet just days ago
Yanımda duran Peder Beocca öldüğüme inanmış.
I believed him.
- Ona inandım.
If only I'd believed in the mission more.
Görevimize daha çok inansaydım keşke.
The cell phone believed to have been used to detonate the bomb was found in the gunmen's vehicle, leading authorities to believe that the two Chechens acted alone.
Bombayı patlatmak için kullanıldığı düşünülen ateşleyici, silahlı zanlıların aracında bulundu. Yetkililer, iki Çeçen'in yalnız hareket ettiklerini düşünüyorlar.
You know, you were a better person when you believed in something.
Bu Paul Briggs'ti. Biliyorsun, sen bir şeylere inanırken daha iyi bir insandın.
He believed in the tradition, and he will be mourned, but his mistake is your opportunity.
Geleneklerine bağlıydı ve yası tutulacak. Ama onun hatası sizin fırsatınız.
And you believed her?
Ve sen de ona inandın mı?
Well, you believed that I was actually gonna work here today, so I think that I already am.
Sen bugün benim burada gerçekten çalışaçağıma inandın. yani ben zaten oyuncuyum.
- And your father believed it.
-... ve baban da ona inanmış.
You really believed that was a brain?
Cidden bunun gerçek bir beyin olduğuna inandın mı? Ugh!
They only believed that EVOs were natures way of... of safeguarding mankind.
EVO'ları insanoğlunu koruyacak doğal bir olay olarak görüyor.
She believed in you.
Size inanıyordu.
You know, on some level, I've always believed that I don't deserve a woman like her.
Bir bakıma her zaman onun gibi bir kadını hak etmediğimi düşündüm.
Trust me. He believed me.
Güvenin bana, söylediklerime inandı.
If Mitchell's to be believed.
Eğer Mitchell'a inanırsak.
Your father believed in me.
Baban bana inandı.
But we stayed sober, we didn't give up, and eventually we found employers who believed our lies.
Ama biz ayık kaldık pes etmedik ve sonunda yalanlarımıza inanan işverenler bulduk.
Chad Wolcoff of Spokane, the one you believed you were killing, has spent the past five years speaking at high schools about the dangers of drunk driving.
Senin öldürdüğünü düşündüğün Spokane'den Chad Wolcoff son beş yılını liselerde sarhoş araba sürmenin zararlarını anlatıyor.
We believed whoever collected most photos would be the most qualified person to marry him.
En çok fotoğraf toplayan kimse,... onunla evlenmek için en vasıflı kişi olurdu.
In the beginning, I thought whoever believed in chain letters was either an idiot or an idiot.
İlk başta zincir mektuba inanan bir salak olduğunu düşünüyordum.
Well, I believe Chris believed it.
Chris'in buna inandığına inandım.
He believed me.
Bana inandı.
Come on, you know that I've always believed that you would do great things, even when you didn't believe it.
Her zaman harika şeyler başaracağına inandım ben... Sen inanmadığında bile.
When I was deep in it, I actually believed I was guilty.
Tam karaktere girmişken neredeyse suçlu olduğuma inanıyordum.
You could've just lied to yourself until you believed it.
Kendini kandırana kadar yalan söylerdin.
I should've believed you.
Sana inanmam gerekirdi.
Actually, they were once believed to be in the bloodline of werewolves, but in fact, they are more similar to demons.
Aslında onlar kurt adamların kanından geliyor diye biliniyormuş ama daha çok şeytanlara benziyorlar.
Yeah, in ancient Greece, uh, when a person died, some people believed you had to put an obol, or a-a coin, in their mouth so they can use it as currency to be taken across the river to the underworld.
Evet eski Yunan inanışına göre biri öldüğünde ağızlarına bozuk para koyalar ki yeraltı dünyasında nehirden geçerken verilir.
If you really believed they were controlled, you wouldn't feel the need to distance yourself from her.
Eğer gerçekten kontrol altında olduklarına inansaydın ondan uzak durma ihtiyacı duymazdın.
Feeling stupid we ever believed there was some grand plan.
Büyük bir planın olduğunu düşünecek kadar aptalmışız meğer.
I've never believed in ghosts.
Hayaletlere asla inanmadım.
It's because they believed in me...
Bana güvenmeleriydi.
Believed that I knew them well enough and believed in them enough to tell them how and when to use their brains.
Onları iyi tanıdığıma ve beyinlerini nasıl ve ne zaman kullanacaklarını söyleyeceğime güvendiler.
No one believed me when it happened.
Bunu anlattığımda kimse bana inanmadı.
I should have believed you.
Sana inanmalıydım.
And you believed her?
Ve ona inandınız?
And for as much pain as I caused and felt, I would have never believed that anything good would have come of it. But it did.
Neden olduğum ve hissettiğim acıların dışında bu olayın sonucundan iyi bir şey çıkacağını hiç düşünmezdim ama çıktı.
And I believed him when he said he was the only one who could ever love me.
"Benden başka kimse seni sevmez" dediğinde onun sözüne inandım.
You believed her when she said she was innocent, and she hurt you.
Masum olduğunu söylediğind inandın ve o seni incitti.
And you believed him?
Ve sen de buna inandın mı?
Would Oprah have signed on to play Selma if it wasn't a character she thought spoke for something she believed in?
Oprah, ilkelerini destekleyen bir karakter olmasaydı Özgürlük Yürüyüşü'nde oynar mıydı?
He made me feel like... you know, I-I never really believed that I'd find love again.
Kendimi çok- - Aşkı tekrar bulabileceğime inanmıyordum.
Oh! And you believed that swindler?
Sen de o üçkağıtçıya inandın mı?
And you believed him?
Sen de inandın mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]