English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Believers

Believers translate Turkish

478 parallel translation
O true believers, gathered in this sacred mosque, earn thy happiness in the name of the true God...
Bu kutsal camide toplanmış gerçek müminler, mutluluğunuzu Allah'ın adıyla kazanın.
Any lie will find believers as long as you tell it with force enough.
Destekli söylendiği takdirde her yalana bir inanan bulunur.
You're one of the ardent believers.
İyi bir Amerikalı olarak ateşli bir şekilde ülkene inananlardansın.
Altarpieces for the believers, that they take to their church full of devotion.
İnananlara göre sanat eserleri. Öyle ki kiliselerine olan bağlılıkları tam.
Once in a great while, I experience that moment of revelation for which all true believers wait and pray.
Çok ender olarak gerçek inananların beklediği ve dua ettiği.. .. vahiy anını tecrübe ederim.
Well, it all sounds very nice, but nevertheless we do not regard you as being either converted or believers, so in my opinion...
Evet, kulağa hoş geliyor fakat, biz sizi değişmiş veya inanan olarak kabul etmiyoruz, bana göre...
My brother... why is there not one among these believers who believe.
Kardeşim... Niye şu inananlar arasında gerçekten inanan biri yok.
It was mainly the believers in Jehovah who stood against a multitude of some 65,000 strange and different gods.
Yehova'ya inananlar olduysada pek çok kişi karşı durdu. 65.000 tuhaf ve farklı tanrı vardı.
In exchange, they demanded of their believers the sacrifice of money, jewelry and human life.
Karşılığında, onlara inananlar, para, mücevher ve insan hayatı kurban ediyordu.
Church of the believers in the Sun God.
Güneş tanrısına inananların kilisesi.
How are we to believe the believers when we don't believe ourselves?
Daha kendimize bile inanmıyorken inananlara nasıl inanacağız?
For the non-believers. But most of all for the believers.
İnanmayanlar için, ama çoğu inananlar içindir.
But God only exists for believers.
Ama Tanrı sadece inananlar için mevcuttur.
Many are believers, many are curious.
Gelenlerin çoğu inananlar.
These 2 men are true believers.
Bu iki adam, gerçek iman sahipleri.
Firm believers.
Sıkı müritler.
Baptism must take place on a true Sabbat, with at least one coven of thirteen believers present.
- Gerçek bir Sabbat üzerinde en az 13 inananın olduğu bir cadılar meclisiyle vaftiz töreni gerçekleşmelidir.
There will be a procession and you know how we are believers.
Geçit töreni olacak ve ne kadar inançlı olduğumuzu biliyorsun.
You have listened to the words of the non-believers.
Sen inançsızların sözlerini dinledin.
You are not believers.
Siz inanç sahibi değilsiniz.
Believers would just live and die on their own, their dead bodies would pile up like a mountain
İnanları tek başlarına yaşayıp ölüyorlardı, ölü bedenlerini bir dağ gibi yığıyorlardı.
They are believers who dislike the church.
Kiliseden nefret eden inananlar.
They are not the only believers in the "battleship theory."
Onlar sadece "savaş gemisi teorisi" ne inanmakla kalmıyorlar.
As true faith bound him to the Believers here... now may Your mercy place him in the choir of angels on high.
Kalpten gelen imanı, onu buradaki inananlara bağlarken senin rahmetin, onu gökteki meleklerin yanına yükseltsin.
30 years later, more than 200 churches, 75 priests and 300, 000 believers appeared.
30 yıl sonra, 200'den fazla kilise, 75 rahip ve 300.000 inanan ortaya çıktı.
Countless Padres and believers were killed.
Sayısız papaz ve inananlar öldürüldü.
When permission was given here., the believers numbered three hundred thousand.
Burada izin verildiğinde, inananlar üç yüz bin kişiydi.
So I hated you and the believers.
Bu yüzden senden ve inananlardan nefret ediyorum.
It is the fault of you and your people who try to separate the believers from the Church.
Bu, inananları kiliseden ayırmaya çalışan sen ve halkının suçu.
It is the voices of believers in the pit.
Çukurdaki inananların sesleri.
Those believers are suffering terribly... Harder than you can ever imagine.
Ama şu inananların hayal edebileceğinden... çok daha fazla acıları var.
When we step ashore the holy spirit will reach out to all true believers, and everyone who is born again through Jesus Christ shall be able to speak American.
Kıyıya ayak bastığımızda kutsal ruh gerçek iman sahiplerine dokunacak, - - Ve yüce İsa ile tekrar doğmuş olanlar Amerikanca konuşabilecek.
There are few believers left.
Samimiyetle inanan az kişi kaldı.
For this, we need a government of the people that combines the forces of blue-collar and white-collar workers, both rural and urban, believers and nonbelievers, all those who labor under the stifling control of monopolistic capitalism.
Bunun için her kesimden işçilerin şehirlilerin ve taşralıların, inananların ya da inanmayanların tekelci kapitalizmin boğucu kontrolü altında kim varsa hepsinin gücünü birleştirecek bir hükümete ihtiyacımız var.
Weekday atheists can be Sunday believers.
Bütün hafta ateist olan biri, pazarları dindar olabilir.
The priests had been invited to pray for Russia, to raise the patriotism of the believers.
Papazlar kutsal Rusya'nın yaşamına dua etmek ve inananlara vatan sevgisi aşılamak için davet edildi.
In a sense, the people I fought with in the war were, in my view, all heroes, in the sense that they were... tremendous believers in what we were trying to do.
Bir bakıma benim gözümde, harpte birlikte savaştığım kişilerin hepsi kahramandı. Yapmaya çalıştıkları şey bakımından muazzam inançlı kimselerdi.
Against the non-believers!
Bütün kafirler işitin!
"Certainly Allah was well pleased with the believers when they swore allegiance to you under the tree, and it knew what was in their hearts, and it sent down tranquillity to them, and rewarded them with a near victory."
"Allah inananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el verirlerken, and olsun ki hoşnut olmuştur,... gönüllerinde olanı da bilmiş,... onlara güvenlik vermiş,... ve onları çok yakın zamandaki bir zaferle ödüllendirmiştir."
We believers of the Sanhedrin, have always had the same aim as you.
Biz Sanhedrin inananları olarak, sizinle aynı amacı güttük.
Tell them anything, just make believers out of them.
Bir şey uydur, işte. Yeter ki inansınlar.
He travels the land destroying the believers of magic.
Yoluna çıkan tüm büyü fanatiklerini öldürüyor.
As this is an assembly of believers, I have a right to speak.
Bu bir inananlar cemaati olduğuna göre, konuşmaya hakkım var.
Believers, follow me!
Müminler, gidelim.
Believers find this compelling, or at least plausible chiefly because of the alleged star map.
İnananlar bunu ilgi uyandıran, veya hiç olmazsa makul buldular, özellikle de sözde yıldız haritası yüzünden.
And lastly, a party of devout believers from the Church of the Second Coming of the Great Prophet Zarquon.
Ve son olarak da, Yüce Peygamber Zarquon'un İkinci Gelişi Kilisesi'nden bir grup yürekten inanmış kişi.
In the past, numerous prophets, clairvoyants, hypnotists, healers, believers in the occult, all had their place in court circles.
Geçmişte sayısız nebi gaipten haber veren, hipnotizmacı, üfürükçü, doğaüstü güce inanan bilumum şahıslar saray camiasında yer almıştı.
It was the hour of the infamous auto-da-fe, where, for public amusement, heretics and non believers were tortured and burned in a carnival-like atmosphere.
BU rezil auto-da-fe'nin zamanıydı, orada, halk eğlencesi için, doktrinlere karşı gelenler ve inanmayanlar, karnavala benzer bir atmosferde işkence edildiler ve yakıldılar.
Non-believers. They will burn in Hell.
Cehennemde yanacaklar.
Believers will be rescued!
İnananlar korunur!
Believers died at the stake.
İnananlar kazıklarda öldü. 23.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]