Dare i say it translate Turkish
152 parallel translation
With a ring like that I could, dare I say it, rule the world.
Eğer böyle bir yüzüğüm olsaydı, dünyayı ele geçirebilirdim.
Dare I say it?
Söyleyebilir miyim bunu?
Farewell, brave liberator, and dare I say it, butler.
Uğurlar ola, cesur kurtarıcı, ve diyebilirim ki, kahya.
Including dare I say it...
Beni de katarsak...
Even, dare I say it... invulnerable. Just like Superman.
Aynen Süpermen gibi.
Without ambition, without, dare I say it... greed, people would lie around all day doing nothing.
Hırs olmadan, hatta diyebilirim ki açgözlülük olmadan,... kişiler hiçbir şey yapmadan gün boyunca yatardı.
Dare I say it, knocking on a door of a new, more civilized world.
Yeni, daha uygar bir dünyanın kapısını çalmak gibi.
But if you stay in here, they'll think you're rude, ill-mannered, and dare I say it, a bad host.
Daha da önemlisi, burada kalırsan kaba, görgüsüz, kötü bir ev sahibi olduğunu düşünecekler.
Do you think it's possible there might be someone out there who's as good... or, dare I say it, better than you? Yes, of course it's possible, but you always said it rested on me.
Sen dışarıda senden daha iyi yada neredeyse seinin kadar iyi biri olabileceğini düşünüyor musun?
What if, dare I say it, the bogeyman gets him?
Ya öcü adam onu alırsa?
Have we even stopped to consider why we've all come here together tonight if not our need to go habitate in, dare I say it, a click.
Bu akşam nedne bir araya geldiğimizi düşünen oldu mu? Bence birlikte olma ihtiyacımızdandı. grup gibi.
Now is the time for dare I say it kindness.
Şu an... söylemek zor ama... merhamet gerek.
Well, I guess it just proves she's a sucker for sophistication, taste, and dare I say it, Old World charm.
Bu durum, onun ne kadar zarif kültürlü ve zevk sahibi olduğunu kanıtlıyor.
If I'm going to die in a moment, I can dare anything, and I say it's impossible.
Birazdan öleceksem her şeye cesaretim var ve bu imkansız diyorum.
Well, I dare say it's the best thing you can do.
Bence yapabildiğin en iyi şey bu.
I didn't dare to say it.
Bunu söylemeye cesaret edemedim.
Yes, I'm drunk, I admit it. lf l wasn't, I wouldn't dare say a thing.
Evet, sarhoşum, kabul. Yoksa tek kelime söyleyemezdim.
Now that it's all over, I suppose I may dare say... It's been a most remarkable coup.
Artık sona erdiğine göre, sanırım fevkalade bir vurgun olduğunu söyleme cüretinde bulunabilirim.
Learned it from some Yankee, I dare say.
Yankee'lerden öğrendiklerine eminim.
Well, somebody put it there, I dare say.
Şey, onu oraya biri koydu, herhalde.
Mr Usher, during the time we spent together in Boston, it never occurred to me that... and I dare say to Madeline either, that we were not destined for each other.
Bay Usher Boston'da birlikte geçirdiğimiz zaman boyunca böyle bir durum vuku bulmadı. Bunu Madeline'e de söyledim... Birbirimizin kaderini belirlemediğimizi.
I dare say it's deep enough to swallow this house entire.
Tüm evi yutmaya yetecek kadar derin.
If I were a faithful woman, I won't probably dare to say it, but your prayers didn't help, and he has no more time to lose.
İnançlı birisi olsaydı bunu söylemeye cesaret gösteremezdim ama dualarınızın hiçbir yardımı olmadı ve onun kaybedecek zamanı kalmadı.
I dare say it does Doctor, but we'd be a lot happier if you would explain it to us.
Belki öyledir Doktor ama bize açıklama yapsan daha mutlu olurduk.
It is hankering for the body which is meant for it, not the mere spirit of he who left and thus saddened and, dare I say this, crushed the chief organiser of our banquet.
Ona ait olan bedenin özlemini çekiyor. Terk etmiş olan safi ruhunun değil. Bunun üzüntüsü de, dilim varmasa da, ziyafetimizin organizatörünü ezip geçiyor.
I dare say it was my fault, really.
Gerçekten benim hatam dı.
I dare say you will find it difficult to be able to breath.
Nefes almaya bir zorlanacağını sana söyleyebilirim.
No crime, I say! It's no injustice! Should anyone dare raise his head again I will...
Eğer bir daha bir başkaldırı olursa ben...
It's all right, just keep it in. I know this sort of chap I dare say.
Arkadaşları sanırım.
It is, I dare say, an example of my decadence.
Bu, söylemekten çekinmiyorum, çöküşümün bir örneği.
I dare say you're right not to but it would help a little, hurt a little less, if I knew why.
Sevmemekte haklı olduğunu söyleyebilirim ama eğer neden olduğunu bilseydim, biraz yardımı olurdu, acım biraz daha azalırdı.
It is, dare I say, genius?
Acaba... o bir dahi mi?
And I dare say, it may be the most valuable material in this world.
Bu dünyanın en değerli malzemesidir demek yanlış olmaz.
Well, it'll all blow over, I dare say.
Ama bir zararını görmeyecek.
Still, I dare say you have a theory or two about who committed it.
Yine de, "kimin yaptığına dair bir-iki teorin illa ki vardır" deme cüretinde bulunacağım.
They look on it as quite their own, I dare say?
Hatta şimdiden bu eve kendilerinin gözüyle bakıyorlardır.
I dare say, in a year or two you'll have got over it tolerably well.
Bir iki yıl içerisinde bunun üstesinden gelirsin.
I dare say it's going to be difficult for the judges... to separate them, either one a worthy winner.
Sanırım jüri için onları ayırt edebilmek epey zor olacak ikisinden biri kazanmaya kesinlikle layık
And while it comes at some cost this supreme objectivity is what makes me I dare say, the greatest observer the world has ever known.
Her ne kadar bunun bir maliyeti de olsa bu mükemmel nesnellik beni dünyanın gelmiş geçmiş en iyi gözlemcisi yapıyor.
And a very good thing too, dear, I dare say... it might break up many a happy home if they did.
Çok da iyi bir şey canım, bunu da söylemeliyim. Eğer anlasalardı pek çok mutlu yuva yıkılırdı.
Well, speaking as your friend, Phil, as one who knows you... intimately, as it were, I-I think that's a bad idea, Dare I say an entirely shitty idea.
Dostun olarak söylüyorum Phil, seni yakından tanıyan biri olarak, bence bu kötü bir fikir, hatta şunu da söylemeliyim, bence tamamen boktan bir fikir.
And I'm all the better for it, I dare say.
Ve sanırım böylesi daha iyi.
Though I dare say it's best not to speak of it again.
Yine de artık bu konuda düşünmemek en iyisi.
I dare say it's something of a trial for you, this second marriage of your father's.
Sizin için dert olmalı, babanızın ikinci evliliği.
It's very shocking, I dare say, but, well, there it is.
Çok şaşırtıcı ama durum bu.
I dare say they think no harm in it.
Amaçlarının kötü olmadığını söyleyebilirim.
Mr Gibson, I dare say you'll be surprised, sir, at what I want to say, but I think it the part of an honourable man, as you said yourself, sir, a year or two ago, to speak to the father first.
Bay Gibson, şu anda söyleyeceklerime şaşıracaksınız, efendim, ama sanırım onurlu bir erkek olarak, sizin de dediğiniz gibi, efendim, bir iki yıl önce, ilk önce babayla konuşmalıyım.
I dare say it was meant as a kind attention.
Nazik bir hareket.
- I dare say you'll find it quite in ruins.
- Biraz harabeye dönmüş de.
I dare say her head was not clear since it was bouncing off on the cliff face on the way down.
Bence aklı başında değilmiş.
Maybe we live a lot closer to each other, perhaps, dare I even say it... in the same zip code?
Belki de birbirimize çok yakın yaşıyoruz da hatta belki aynı bölgedeyizdir.