English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Earn it

Earn it translate Turkish

997 parallel translation
Allah hath made thy soul to yearn for happiness but thou must earn it.
Allah senin mutluluğunu arzu ettiği için ruhunu yarattı, fakat onu sen kazanmalısın.
I've got to earn it myself.
Kendim kazanmalıyım.
There's something you can have if you earn it, a kind of beauty.
Başka bir çeşit güzellik vardır, gayret edersen senin de olabilir.
- You have to earn it first.
- Önce tatili hak etmelisin.
That money came out of the ranch, and you didn't earn it.
Çiftlikten kazanılmış olmasına rağmen bu paranın içinde hiç emeğin yok.
What do I have to do to earn it?
Bunun için ne yapacağım?
Now, we takes this pin from here, where it's just in the way, and put it back here where it can earn its pay.
Şimdi, şu iğneyi şuradan kaldıralım, işte böyle ve şurayı, arkayı iğneleyelim ki bir işe yarasın.
I'll put an M on it when you earn it.
Hak ettiğin zaman bir "M" ekleyeceğim.
That's fair enough. I'll earn it.
Yeterince adil.
BUT NOT ME. I'M GONNA EARN IT.
Fakat neden ben, O parayı ben kazanacağım.
- No, and that I'd never earn it.
- Hayır ve asla edemeyeceğimi.
You did earn it that time.
Nihayet kazandınız.
How do you intend to earn it?
O parayı nasıl kazanmayı planlıyorsun?
Earn it!
Parayı kazanın!
Now is your chance to earn it!
Şimdi bunu hak etme fırsatınız var!
You're going to earn it.
Bunu hak edeceksin.
Now let's see if they're brave enough to earn it.
Artık kazanacak kadar cesur olup olmadıklarını göreceğiz.
You can tell anybody else he sends, he'd better pay them more because they're going to earn it.
Ayrıca söyleyin, başkasını gönderecek olursa daha çok para versin... çünkü bunu hak edecekler.
Did you earn it?
Onu kazandın mı?
Did anyone earn it?
Hiçbiriniz onu kazandınız mı?
I respect money so much that I've decided to earn it!
Paraya saygı duyarım! Hatta o kadar çok duyarım ki hayatımı onu kazanmaya adamaktayım!
You realize you have to earn it?
Parayı hak etmen gerektiğini biliyorsun, değil mi?
I aim to stay and earn it.
Kalıp hakkını vermek niyetindeyim.
I've got a sneaky feeling even if I don't do anything I'll still earn it.
Bir şey yapmasam bile hak etmiş olacağımı fısıldayan bir ses var!
You have to earn it, though.
Öğrenmen gerekiyor.
Takes me three years to earn it.
3 yılda ancak kazanırım.
Over-crediting sister's card, dad's card, buying all brand clothing, bags, and shoes... Yet you earn no money, if it wasn't for you, we would be so rich, you idiot
Babanın ve kardeşinin... kredi kartlarının limitlerini pahalı elbiseler, ayakkabılar ve çantalar için tükettin.
It's difficult for a poor Jew to earn money from a rich one!
Aptal bir Yahudinin zengin birinden para kazanması çok zor!
And it'll earn a measure of reflected glory... ... for him that fired it and him that stopped it.
Ve atana da, saplandığı kişiye de şan kazandırır.
I'm the one who said it do not earn enough!
Yeterince kazanmadığımızı söyleyen bendim. Demek sendin?
"... it would be wasting precious moments... "... if we told each other the vulgar details... "... of how we earn our daily bread, so don't let's do it. "
Ekmeğimizi nasıl kazandığımızın basit detaylarını anlatmak sadece değerli zamanımızı harcamak olur bu yüzden bunu yapmayalım. "
Nothing, naturally, until it begins to earn dividends.
Temettü kazanmaya başlayana kadar hiç.
It makes it very difficult to earn money.
Para kazanmayı zorlaştırıyor.
- It's time he began to earn his bread.
Evet Bill, ekmeğini kazanmasının zamanı geldi.
It's me, pretending I live on what I earn.
Kazandığımla geçindiğimi sanan benim.
Do you know what it means to earn 400 quid?
400 papel kazanmak nasıl bir şey biliyor musun?
Well I suppose it's a desire to achieve, to earn my keep, to stand on my own two feet instead of my father's fortune, and to make my own place in the world.
Sanırım bu öyle bir arzu ki başarı elde etme, ekmek paramı kazanma, ayakta babamın servetiyle durmaktansa kendi emeğimle durma arzusu. Bir de şu dünyada kendime bir yer edinme arzusu.
I became a puppeteer because it was the only way I could earn enough to feed myself.
Kuklacı oldum çünkü karnımı doyurabilmenin tek yolu buydu.
I could earn my living at it.
Hayatımı yemek yaparak kazanabilirim.
You know it's hard to earn money, But you could do it.
Para kazanmanın çok zor olduğunu biliyorsun. Ama yapabilirsin.
It's about time you earn your own keep. Now, come on.
Artık işi eline almanın zamanı geldi.
Looks like it's about time I started learnin this old pup to earn his keep.
Bu yavruya onun sırlarını öğretme zamanı gelmiş gibi görünüyor.
I earn every penny of it.
Her kuruşunu alın terimle kazanıyorum.
My darling, he / it doesn't earn you.
Sevgilim, bunu hak etmiyorum.
If that's an attempt to earn clemency, I spit on it.
Eğer bu merhamet kazanmak için bir çabaysa, üzerine tükürürüm.
It's a hard way to earn an easy living.
Kolay bir yaşam için zor bir yol.
You earn a pittance and lose it all gambling!
Azıcık para kazan, onu da kumarda kaybet!
I suppose you did it to earn points with your gangster friends.
Sanırım bunu gangster arkadaşlarının arasında biraz itibar kazanmak için yaptın.
Do you know how hard it is to earn money?
Para kazanmak ne kadar zor, biliyor musun?
You'll probably find it very dull and commonplace but I want to earn enough to help my father buy a boat.
Belki çok sıkıcı ve basmakalıp bulacaksın ama babamın bir tekne almasına yetecek kadar kazanmak istiyorum.
Look, how in the hell can I earn $ 108 out of a total of 2200 and there was no profit? I'm not taking it.
Ortada bir kazanç yoksa, 2200 dolardan nasıl 108 dolar kazanabilirim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]