English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Electronic

Electronic translate Turkish

1,765 parallel translation
Apparently, you put this over an electronic lock, give it a few turns. Try to take the wheel.
Görünüşe bakılırsa, bunu elektronik panelin üzerine yerleştirip birkaç kez çevirdiğinde direksiyonun başına geç.
Seven years ago you kidnapped our car. - You did that dad was stealing an electronic shop. - What?
Yedi yıl önce bir araba çalmıştın.
Okay, electronic passcode : seven, five, three, zero, nine.
Elektronik şifre, 75309.
Electronic files like Domino need to be accessible by multiple sources- -
Domino gibi elektronik dosyalara birden fazla kaynaktan girilebilir.
They are also filled with electronic equipment.
Ayrıca aracın içi elektronik ekipmanlarla donatılmıştır.
Electronic equipment puts out heat, and often there are sparks and arcs.
Elektronik ekipmanlar dışarıya ısı verir ve sıklıkla kıvılcım çıkarırlar.
So, the atomic clock is actually putting out an electronic signal which is essentially analogous to the ticking of a pendulum clock, you know, a pendulum clock which might tick once every second or once every couple of seconds.
Atomik saat aslında sarkaçlı saatin tik takları yerine elektronik sinyalleri koyuyor. Sarkaçlı saat her saniye yada birkaç saniyede bir tik tak yapar.
The MIN's a phone number, ESN's the electronic serial number.
- MIN, kimlik numarası. ESN, elektronik seri numarası.
He was alive before the days there weren't electronic ignition.
Elektonik kontaklar çıkmadan önceki dönemde yakındık.
Well, if you'd like some self-satisfaction... we do have some... electronic devices right over there.
Eğer kendini tatmin etmek istersen bizde ayrıca elektronik aletler de var.
Wireless hard drive that swallows up any electronic data within ten feet of it.
10 fit mesafedeki tüm elektronik verileri süpüren kablosuz bir hard disk.
For example, watches, electronic shit. Anything, anything you think we might like. - Excuse me?
Saat, elektronik eşya, sahip olduğunuz her şey olabilir.
The got some internal stabilizer thing and It is electronic.
Dâhili dengeleyicileri de varmış. Elektronik bir şey.
We also ask at this time that you turn off all your electronic devices.
Ayrıca bütün elektronik cihazlarınızı kapatmanızı rica ediyoruz.
I think he had a form of electronic surveys.
Sanırım elektronik anket formu doldurarak üye olmuştu.
Also, if you attempt to remove the electronic ankle bracelet, or otherwise tamper with the base unit, again, an alarm will automatically alert the police.
Ayrıca ; elektronik kelepçeyi çıkarmaya ya da ana cihazı kurcalamaya kalkışırsan, yine alarmla birlikte polisler harekete geçecektir.
But, you know, they gave me one of those electronic bracelet thingies, you know?
Bilirsin işte, şu elektronik kelepçeden taktılar.
The grandson of the renowned multimillionaire electronic kingpin Clyde Whytekear, the child disappeared in particularly violent circumstances.
Elektronik milyarderi, Clyde Whitaker'ın torunu olan çocuğun kaybolduğu noktada yoğun bir şiddet yaşandı.
Selling the electronic computer to the American businessman.
Amerikan iş adamlarına bilgisayar satmak.
Uncle Levi will set you up at electronic store.
Levi Amcan sana bir elektronik mağazası açar.
-... the Electronic Press Kit.
- Elektronik Basın Donanımı.
Swallows up any electronic data within 10 feet of it.
3 metre civarındaki her bilgiyi emiyor.
He has, surprise, surprise, a top of the line electronic alarm system that will alert him if there's a breach in the structure.
Pek şaşırmadım. Son teknoloji bir alarm sistemi var. Mülküne izinsiz giriş yapıldığında devreye giriyor.
It swallows up any electronic data within ten feet.
Üç metre yakınındaki tüm elektonik bilgileri yutar.
It captures the incoming electronic impulses that identify the originating number of an instrument or a device from which an electronic communication or wire was transmitted.
O gelen elektronik sayıları yakalıyor bir alet veya aletlerden gelen titreşimleri veya daha uzaktakileri.
It's nice to see you've gone with the times and switched to electronic fuel injection. Looks good.
Teknolojiyi takip ettiğini ve elektronik enjeksiyona geçtiğini görmek güzel.
ODIN monitors every form of domestic electronic communication for criminal activity.
OSİA monitörleri her türlü suç faaliyetleri için, yurt içi elektronik iletişim cihazını takip eder.
But Dr. Cox, are you familiar with those electronic trivia games they have at bars?
Ama Dr. Cox, barlardaki elektronik sorucevap oyununu bilir misiniz?
An electronic chess set.
Elektronik satranç seti.
I have an electronic set at home.
Evde elektronik bir setim var.
That account was being monitored - an electronic trip wire of sorts.
Hesap izleniyormuş, elektronik izleme gibi bir şey.
He jammed the electronic bolt.
- Elektronik kilidi bozmuş.
We're gonna need electronic support here.
Burada elektronik desteğe ihtiyacımız var.
Electronic interference.
Elektronik parazit.
We preset the electronic locks at a specified time
Belirlenmiş bir zamanda elektronik kilitleri önceden hazırlarız.
Camera, electronic tape measure, dry ice.
Kamera, elektronik kayıt ölçer, kuru buz.
See, the prison was built in the mid-80's, so that exit in the administration building is probably protected by an electronic code of lock, modified by a security card.
Hapishane 80'lerde yapılmış, yani ana giriş binası muhtemelen şifreli bir kart sistemiyle korunuyor.
It's not fast, it's not easy, but this device right here allows us to hijack signal traffic without leaving any electronic residue behind.
Hızlı ve kolay bir sistem değil, yine de elektronik kalıntı bırakmadan sinyal trafiğini yakalamamızı sağlayacak.
We got your electronic digital ballasts
Elektronik denge sistemimiz var.
Please turn off your cell phones and all other electronic equipments.
Lütfen cep telefonlarını ve diğer tüm elektronik cihazları kapatın.
No, I'm an electronic engineer.
Hayır, elektronik mühendisiyim.
No, he's an electronic engineer, whatever that means.
Hayır, elektronik mühendisiymiş. Ne demekse artık...
GPS, radar, sonar, electronic pulse sensors.
GPS, radar, sualtı radarı, elektrik sinyal sensorları.
[Electronic device whirring]
[Elektronik aygıt öter]
Turn off all electronic equipment.
Bütün elektronik aletlerinizi kapayın.
BY THE 1950s, ELECTRONIC WAYS OF RECORDING SPECTRA WERE MADE, BECAUSE NOT ONLY DO YOU RECORD IMAGE OF THE STARS, BUT YOU CAN RECORD SPECTRA ;
1950'lerde, spektrumları kaydedecek elektronik yollar keşfedildi, çünkü sadece yıldızların imgelerini kaydetmiyordunuz, aynı zamanda spektrumları da kaydedebilirdiniz ;
Electronic, um...
" Elektronik...
Uh, frankly, I do not understand the fascination with, uh, electronic games.
Açıkçası bu bilgisayar oyunlarının cazibesini anlamıyorum.
He avoids electronic communication.
Elektronik haberleşmesi yok.
I'm trying to meet a guy who's supposed to set me up with some- - what I would call merchandise, but you might consider stolen electronic goods.
Benim ticari mal diyeceğim bir şeyleri alıp satmak için biriyle buluşacağım. Ama siz çalıntı elektronik eşyalar deyin.
♪ I got my devil machine ♪ ♪ Got my electronic dream ♪ It's me.
Sorun ne?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]