Free environment translate Turkish
57 parallel translation
There are certain absolutes, and one is the right of humanoids to a free environment which permits growth.
Bazı gerçekler vardır, bunlardan biri, insansıların büyümeye izin veren özgür yaşam alanlarına olan hakları.
I tried to create a stress-free environment.
Stressiz bir ortam yaratmaya çalıştım.
We wanna show that men have a God-given right to live in a breast-free environment.
Biz, Tanrı vergisi erkek hakkımızı, yaşadığımız yerdeki bebek emzirtmeme özgürlüğümüzü göstermek istiyoruz.
These drab student coverings... have created the perfect distraction-free environment... thus preparing the children for permanent positions in tomorrow's mills... and processing facilities.
Bu renksiz öğrenci kıyafetleri geleceğin değirmenlerinde ve üretim tesislerinde çalışabilmeleri için çocukların dikkatlerinin dağılmalarını engelleyici bir ortam oluşturuyor.
Somebody was raised in a culture-free environment!
Birileri kültürsüzlük ortamında büyümüş.
We wanted our children to be brought up in a smut-free environment!
Çocuklarımızın pisliksiz bir eğlence anlayışı olsun istiyorduk!
Sir, I don't want to tell you again, this is a smoke-free environment.
Efendim, sigara içilmeyen bölümde olduğunuzu tekrar hatırlatırım.
The teacher and a school's job is to promote a prejudice-free environment.
Bir öğretmen ve okulun görevi, çocuklara önyargısız çevre sağlamaktır.
Well, babylon isn't exactly a drug-Free environment.
Babylon tam olarak uyuşturucu kullanılmayan bir mekan değil.
Ok, look Just so you know this is a drug free environment, all right? Fannie's about to get her 90-day chip and we're all doin our best to support her
Sizi tanıyor olsaydım, size sinir olurdum diye bir şey yok ama olabilir de.
Believe me, this is an actor-free environment.
Sanki burası aktörden arındırılmış bölge,.
A predator-free environment.
Yırtıcısız bir çevre.
I just hope you're providing a smoke-free environment for Joey, that's all I'm saying.
Umarım Joey'e sigara dumansız bir ortam sağlıyorsundur, tüm dediğim bu.
In "Taking A Walk and Thinking About Stuff," ... we get to think about what we want to do with our lives in a stress-free environment.
"Yürüyüşe Çıkma ve Olan Biteni Düşünme" de hayatımızda ne yapmak istediğimizi stressiz bir ortamda düşünüyoruz.
Campfire's where we all get together in a free environment, you know, without hugging and everything, we, uh... not a big fan of the campfire.
Kamp ateşi, bağımsız bir alanda hep birlikte toplanıp sarılmak falan yok, tabii- - O kamp ateşlerini sevmez.
It is for this very reason that aspiring NASA astronauts... train to live and work in a gravity-free environment... by subjecting themselves for up to six hours at a time... in a large water tank.
NASA astronotlarının suyun içinde 6 saatten fazla durmaya çalışmalarının sebebi de budur. Yerçekimsiz bir ortamda yaşamaya ve çalışmaya alışmak.
You will be subjected to decontamination before entering our germ-free environment.
Mikropsuz alan girmeden önce dezenfekte edileceksiniz.
Earl, do you know how hard I have worked to raise these girls in a drug-free environment?
Earl, bu kızları uyuşturucudan uzak bir ortamda yetiştirmek için ne kadar çaba sarf ettiğimin farkında mısın acaba?
The vet says she has to be in a smoke-free environment until she regenerates lung tissue. What could I say?
Veteriner akciğer sorunu düzelene kadar dumansız ortamda kalmasını gerektiğini söyledi.
Unless you make this An affection-free environment, We will sue this school for its last dime.
Eğer bu uygunsuz davranışlar olan çevreyi ortadan kaldırmazsanız, son sentine kadar dava ederim bu okulu.
We take advantage of this human-free environment to throw a mondo Christmas fiesta for the animal families of Central Park.
Ooh. Bu insansız çevrenin avantajından yararlanarak... Central Park'ın hayvan aileleri için,... bir dünya Noel şenliği düzenliyoruz... ve bu etkinliğe de...
I like to create a free environment in the sack.
Yatakta serbest bir ortam yaratmayı seviyorum.
I thought it was, like, spending time getting to know the interns in a casual, stress-free environment.
Ben stajyerleri tanımak için gündelik hayatta, stressiz bir ortamda zaman geçirmek gibi bir şey olduğunu sanmıştım.
Well, I promise a stress-free environment.
Stressiz bir ortam vaat ediyorum.
This is a smoke-free environment.
Burası dumansız hava sahası.
And a guitar-free environment.
Ve gitarsız hava sahası.
The brochures promised a PDS-free environment.
Broşürler YÖSsüz bir çevre sözü vermişti.
You can invite the ghostwriter and have a nice, casual conversation in a fun, pressure-free environment.
Gölge yazarı davet edersin eğlenceli, baskı olmayan bir ortamda hoş, rahat bir sohbet edersiniz.
We mistook it for a consequence-free environment.
Bunu sonuçsuz bir çevrede yaşadığımızı sanarak hataya düştük.
Free yourself from the vile environment you live in.
Aşağılık bir ortamda yaşayarak kendini özgür hissedemezsin.
You see, painting allows you a basic creative outlet... as well as an environment in which these sublimations will have free vent.
Gördüğünüz gibi, resim, aynı zamanda, yaratıcılığınız için bir çıkış noktası olurken diğer taraftan bilinçaltınızdakilerin serbestçe açığa çıkması için zemin oluşturuyor.
No doubt, luv, but as long as people... are still having promiscuous sex with many anonymous partners... without protection... while experimenting with mind-expanding drugs... in a consequence-free environment...
Zannetmiyorum hayatım, Eger hala insanlar Önüne gelenle yatıp kalkıyorsa Korunmasız olarak...
In the meantime, feel free to interact with your environment as you normally would.
Bu arada, yaptığınız işlerle ilgilenmeye devam edebilirsiniz.
How adverse circumstances can sometimes force or, indeed, free an individual to become hyperadaptive to his or her own environment.
Bazı zıt durumlar insanı kasar, yerine birey kendini özgür kılıp ve çevreye adapte olur.
He must be in a germ-free plastic environment.
Mikropsuz plastik bir ortamda bulunması gerekli.
Steve needs two weeks'antibiotics and a smoke-free environment.
Steve'in iki haftalık antibiyotik tedavisine ve sigarasız bir ortama ihtiyacı var.
- A free - flow living environment.
- Rahat bir ortamı tercih ediyor.
Sorry to be a stickler for the rules, Art, but... Uncle Sam has designated this environment smoke-free.
Titizlik yapmam istemem, Art, ama Sam Amca burayı sigara içilmeyecek şekilde dizayn ettirdi.
That's assuming a perfect stress-free environment here.
Ama sakın şu an itibariyle rahatız kanısı uyanmasın içinde çünkü değiliz
And if you have a problem with the way i run this paper, miss sullivan, You're free to find out if the inquisitor offers a more considerate environment!
Bu gazeteyi ben yönetiyorum Bayan Sullivan eğer bununla ilgili bir problemin varsa Inquisitor çalışanları bu konuda daha mı duyarlı olduğunu öğrenmekte özgürsünüz!
You don't see the plug to connect to the environment, so it looks like we're free... wandering around.
Çevreyi bir arada tutan mandalları göremezsiniz bu nedenle bağımsız olarak hareket ediyor gibi görünürüz.
Peggy, I'm glad that this is an environment where you feel free to fail.
Peggy, burayı özgürce hata yapabileceğin bir yer olarak görmene çok sevindim.
This park's environment has been preserved free of invasive species, except for one... rock climbers.
Bu parkın ekosistemi istilacı türlerden temizlenmiştir, bir tür hariç... Dağcılar.
NORMAN FOSTER : Masdar excites me because it's really the only true experiment on the planet, at the moment, in terms of seeking to achieve an environment, a community, a mini city, which is carbon free and waste free.
Masdar beni heyecanlandırıyor çünkü gerçekten gezegendeki tek doğru deney şu an, doğal bir çevreye ulaşmak isteyen, bir topluluk, israfsız ve karbonsuz küçük bir şehir.
In order to learn airbending, I believe you require a calm, quiet environment, free from any distractions.
Hava bükmeyi öğrenmen için sessiz ve sakin bir ortama ihtiyacın var. Hiçbir şey dikkatini dağıtmamalı.
Cause I'm going crazy locked inside the house, because I miss my job, my friends, I miss being free to say whatever I want, I miss not worrying all the time about the baby and the mistakes I may make, I miss not having to live prescheduled, preset, in a sterile environment...
Eve hapsolmaktan nefret ediyorum, çünkü işimi, arkadaşlarımı özlüyorum,... ağzıma geleni söylemeyi, bebek için, yaptığım hatalar için sürekli endişelenmemeyi özlüyorum, steril bir ortam yaratmak için önceden plan yapmamayı özlüyorum...
- I want to create an environment within this loft where Winston feels free, where the gates are open.
Burada Winston'ın özgür hissedebileceği ve kapıların kapalı olmadığı bir yaşam alanı oluşturmak istiyorum.
An environment where people from all walks of life can come together, and dance, and sing and love, free from the shackles of oppression.
Ve sevgi ortamı, insanların yaşamları boyunca sürmeli. Dans ettirebilmeli, şarkı söyletmeli, zulümden uzak tutmalı.
It was actually the movie "Free Willy" which meant that I was engaged environment.
"Özgür Willy" adinda bir film vardi. Beni dogaya bagladi.
Ah, I prefer to work in a hair-free environment.
- Kılsız bir bölgede çalışmayı tercih ederim.
It's a target-rich environment for Live Free First to start their war on corporations.
Şirketlere karşı savaş başlatmak için Önce Özgür Yaşa için resmen bulunmaz bir fırsat.
environment 22
free beer 19
free food 26
free as a bird 28
free booze 17
free man 17
free card 49
free will 29
free at last 59
free of charge 82
free beer 19
free food 26
free as a bird 28
free booze 17
free man 17
free card 49
free will 29
free at last 59
free of charge 82