Fresh air translate Turkish
2,566 parallel translation
I'm dizzy. Shall we go out for fresh air?
- Başım dönüyor, temiz hava almaya çıkalım mı?
We could get some fresh air.
Biraz temiz hava alırız.
He probably left this open so he could get a breath of fresh air.
Muhtemelen temiz hava gelsin diye bunu açık bırakmış.
Perhaps it's the fresh air or severe head injury.
Belki temiz hava çarpmıştır ya da beyin travması geçiriyorumdur.
You could use some fresh air.
- Çık da biraz hava al.
How'd you like to get a little fresh air?
Temiz hava almak ister misin?
find a quiet, peaceful spot, lots of fresh air, clear your mind, get a new perspective.
Sessiz ve huzurlu bir bakış, temiz hava, kafanı dağıtmak, yeni bir yaşam için..
No. Fresh air. Food.
- Temiz hava alırsın.
Because of you, I got fresh air.
Sayenizde, temiz havam da oldu.
That's fresh air.
Temiz hava o. Güzel.
Okay, nice job. Now, just lay back down and breathe in that fresh air.
Şimdi geri çekil ve temiz havayı içine çek.
Fresh air, sunshine, and a pond
Taze hava, gün ışığı ve bir gölet.
He's lying for fresh air.
Temiz hava için yalan söylüyor.
Why don't I hear something like "hey, junior, " thanks for the last 24 hours. It was nice to get some fresh air. "
Neden şöyle söylemiyorsun? "Hey, evlât son bir gün için teşekkür ederim temiz hava almak iyi geldi."
But this bickering is pretty much more than I can take, so I'm gonna go outside and get some fresh air.
Ama buradaki çekişmeye daha fazla dayanamıyorum bu yüzden de temiz hava almak için biraz dışarı çıkıyorum.
And I think it would be a breath of fresh air to dine with you, and precisely what I need right now.
Sanırım, sizinle akşam yemeğine çıkmak taze bir nefes olurdu ki bu, kesinlikle tam ihtiyacım olan şey.
We should get you some fresh air.
Seni temiz havaya çıkarmak lazım.
She needs some fresh air, what?
.. ya da temiz hava almaya çıktı, ne dersin?
I told her she shouldn't be drinking, And-and she said she felt sick, And so she needed some fresh air.
Ona içki içmemesi gerektiğini söyledim, ve o da kendini iyi hissetmediğini, temiz hava almak istediğini söyledi.
Why don't you take a break, get some fresh air?
- Neden temiz hava almak için ara vermiyorsun?
Fresh air, just popping outside for a moment. Won't be long.
Temiz hava almaya, biraz dışarı çıkacağım.
Fresh air is good, " Papa said.
Babam "temiz havanın iyi olduğunu" söyledi.
We getsome fresh air.
Biz biraz temiz hava alacağız.
Book said fresh air is great for her.
Kitapta açık havanın onun için iyi olduğunu yazıyor!
Do you have an aversion to fresh air?
Temiz havaya alerjin mi var?
Okay. Fresh air. Okay.
Temiz hava.
You getting a little fresh air?
temiz hava almaya mı çıktın?
Let's go and get some fresh air.
Dışarı çıkıp temiz hava alalım.
Let's get some fresh air.
Biraz temiz hava alalım.
It's fresh air.
Temiz hava.
You get out in the fresh air.
Dışarı çıkıp temiz hava alıyorsun en azından.
I thought some fresh air would make him drowsy.
Ben de biraz temiz hava uykusunu getirir diye düşündüm.
Fresh air and everything.
Temiz hava ve her şey...
Nice fresh air!
Güzel temiz hava!
Whoa whoa whoa, you better just be taking those outside for some fresh air.
Dur dur dur, onları havalandırmak için dışarı çıkarttığını söyle bana.
I can take Winstοn, he can have a bit οf fresh air.
Winston'u da götürebilirim, hem biraz temiz hava alabilir.
Plus, I can use the fresh air.
Hem temiz hava alayım.
In that case, I'II go to get some fresh air.
O halde, ben biraz temiz hava almaya çıkayım.
That is the fresh air only the rich can afford.
Sadece zenginlerin soluduğu temiz hava.
- He likes the fresh air.
- Temiz hava hoşuna gider.
I just needed some fresh air.
Çok olmadı. Biraz temiz hava almak istedim.
You know what? I could use a breath of fresh air.
Aslında temiz hava iyi gelir.
You'll get some fresh air.
Hem hava almış olursun.
She takes care of me all day here, she needs a bit of fresh air.
Kız bütün gün bana bakıyor burada. Biraz hava alsın.
The only solution is to go fast enough to power through the thick air into the fresh, poo-free grass beyond.
Tek çözüm ince havadan geçerek taze ve temiz çimenlere düşmesini sağlayacak kadar hızlı ve güçlü olmak.
I get to breathe fresh air.
Geri geldim.
City folks like to come for... fresh. Air and water on vacations.
Şehirde yaşayanlar tatillerinde temiz hava ve deniz için buraya gelmekten hoşlanırlar.
Fresh gunpowder in the air. Let me, if I may,
Havada taze barut kokusu.
Getting some fresh air.
- Hava almaya çıktım.
I mean, other than the fact that this place is populated with a crowd of international psychopaths, the air is so fresh and the chocolate?
Bütün uluslararası psikopatların buraya toplanmış olması bir yana havası o kadar taze ki. - Hele çikolatası...
You married Uncle Phil from The Fresh Prince of Bel-Air.
"The Fresh Prince of Bel-Air" dizisindeki Phil amca karakteriyle evlenmişsin.
airport 81
aircraft 22
airplane 45
airborne 17
air force one 36
airman 34
airports 36
airplanes 25
air balloon 21
air force 57
aircraft 22
airplane 45
airborne 17
air force one 36
airman 34
airports 36
airplanes 25
air balloon 21
air force 57
air one 17
air conditioning 25
air missile 19
air hissing 19
air missiles 16
fresh 199
freshman 32
freshmen 18
fresh fish 24
fresh out 16
air conditioning 25
air missile 19
air hissing 19
air missiles 16
fresh 199
freshman 32
freshmen 18
fresh fish 24
fresh out 16