English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fresh eyes

Fresh eyes translate Turkish

181 parallel translation
The important thing is to pull yourself up by your own hair to turn yourself inside out and see the whole world with fresh eyes.
Aslolan, insanın kendini saçından tutup silkmesi ve kendini ters yüz edip tüm dünyayı kirlenmemiş gözlerle görmesidir.
Watching the play tonight through fresh eyes, I... well, I just don't think it's ready.
Bu gece dinç gözlerle izleyince oyunun hazır olmadığını gördüm.
I'm about to see the world with fresh eyes
Dünyaya yepyeni gözlerle bakmak üzereyim
I'll go back to the scene and look at it with fresh eyes.
Olay yerine tekrar gidip bakayım.
Oh, yeah. Fresh eyes, new evidence.
Tekrar bakınca yeni kanıt buluyorsun.
I need fresh eyes.
Yeni bir bakış lazım.
With fresh eyes, you won't miss it.
Dinlenip bakarsan kaçırmazsın.
Fresh eyes.
Başka bir bakış açısı.
Coming at it with fresh eyes
Temiz kafayla, yeni bir bakış açısı...
I want your fresh eyes and ears.
Gözlerini ve kulaklarını açmanı istiyorum.
Fresh eyes, then.
O halde taze gözler.
I want fresh eyes on this piece I'm writing.
Yazdığım yazı için taze gözler istiyorum.
It's really rough, but I think I could really use some fresh eyes.
Gerçekten kabataslak, ama taze gözleri kullanabilirim diye düşünüyorum.
Well, I'll look again with fresh eyes, ok?
Bir de taze kafayla bakarız, olur mu?
We thought we could use some fresh eyes.
Düsündük ki baska bir bakis açisi kullanabiliriz
Fresh eyes.
Farklı açıdan.
Grissom could use some fresh eyes on the case, and that's why i've asked you here
Grissom yeni gözlere ihtiyacı olabilir, ben de sizi o yüzden buraya çağırdım.
Bring on some fresh eyes, see if there's a connection - a new york connection - to this evidence.
Yeni bir bakış açısıyla, bulduğunuz kanıtta New York'la ilgili bir bağlantı bulabiliriz.
Okay, you have to look at it with fresh eyes.
Tamam, yeni gözlerle bakmalısınız.
Fresh eyes can't hurt.
Farklı bir bakış açısının zararı olmaz.
Fresh eyes.
Tekrar bakalım.
Maybe someone feels a need for some fresh eyes on the case.
Belki de biri davada yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu düşünmüştür.
- You have fresh eyes.
- Burada yenisin.
I'm not. I just need fresh eyes on the fella.
Sadece yeni bir gözlem istiyorum.
Okay, so I'm gonna pull all of the evidence boxes out of storage, put fresh eyes on everything, and then the two of you can go back to the country club.
Depodaki bütün kanıt kutularını çıkartıp her şeyi inceleyeceğim. Sonra siz de kulübe gidersiniz.
So, you got some fresh eyes on this one
Olaya yeni bakan biri olarak...
No, I want to critique your masterpiece with fresh eyes.
Hayır, planınızı sağlam kafayla incelemek istiyorum.
But then, out of the shoe fields came a fresh-faced kid, with fire in his eyes and thunder in his back.
Ama sonra ayakkabı tarlalarından temiz yüzlü bir genç çıkagelir. Gözleri ateş, sopası gök gürültüsü saçıyordur.
Well, forgive me truly if I insist on having someone with your brains and a fresh pair of eyes.
Seninki gibi bir beyni ve keskin gözleri olan biriyle çalışmak istediğim için çok özür dilerim.
Fresh pair of eyes might help.
Taze iki göz, daha çok işe yarayabilir.
And seated like that, seemingly relaxed... I imagined from a distance the fresh skin of her face... her lavender aroma, her full, tender mouth... full of sweetness, mystery and malice in her date-like eyes.
Böyle oturarak, uzaktan bir şey yokmuş gibi görünürken içten içe kız kardeşimin yüzünün taze cildini lavanta kokusunu, o güzelim, geniş ağzını içi tatlılık, gizem ve kötülük dolu, o badem gözlerini hayal ediyordum.
Maybe it could use a fresh pair of eyes.
Belki, yeni vir çift göz işe yarayabilir.
You've been on this a while, and a fresh pair of eyes won't hurt.
Bu dava üzerinde bayağa çalıştınız, biraz daha çalışmaktan kimseye zarar gelmez.
Well, a fresh set of eyes.
Yeni bir bakış açısı iyi olur.
I didn't tell her what she was walking into, so she's our fresh eyes here.
Tarafsız biri o.
If I say that you are as fresh as morning dew Your lips as luscious as flower petals... Your eyes twinkle like fireflies... that my heart beats faster when I think of you...
Eğer senin... sabah çiği kadar taze olduğunu... dudaklarının çiçek yaprakları gibi çok tatlı olduğunu... senin gözlerinin ateşböcekleri gibi parıldadığını... kalbimin, seni düşündüğüm zaman daha hızlı çarptığını... söyleseydim...
He brought a fresh pair of eyes to it.
Duruma yeni bir bakış getirdi.
I've asked Adrian in as a consultant I thought a fresh pair of eyes...
Adrian'ı özel danışman olarak aldım, sonuçta bir elin nesi var iki elin sesi var.
Because my supervisor wanted fresh eyes on it.
Çünkü üssüm dava üzerinde yeni gözler istedi.
Let me see it- - maybe it needs a fresh pair of eyes.
Bakmama izin ver. Belki yeni bir çift gözün bakmasına ihtiyacı vardır.
Well, perhaps you need a fresh pair of eyes.
Belki size yeni bir çift göz lazımdır.
No, just a fresh pair of eyes might uncover something new.
Hayır, sadece bir çift yeni göz bazı yeni şeyleri açığa çıkarabilirdi.
Yeah, well, maybe it needs a fresh pair of eyes.
Evet, ama belki de yeni bir çift gözle bakmak lazımdır.
Fresh eyes?
Yeni gözlerle?
Kate's starting to butt heads with the lead detectives and wanted A fresh set of eyes.
Kate baştaki detektiflerle anlaşamıyor, yeni insanlara ihtiyacı var.
I, uh, need a fresh pair of eyes on this.
Geldiğiniz için teşekkür ederim.
A fresh pair of eyes is always nice.
Benim kaçırdığım bir şey görebilirsin.
We could use a fresh set of eyes on this if you don't mind.
Eğer sorun olmazsa yeni bakış açılarını görmek isteyebiliriz.
Thank you, but no amount of money can beat the look of terror in a fresh victim's eyes as he takes a header into the coffee table.
Teşekkür ederim. Ama hiçbir para kurbanın gözündeki korkunun yerine geçmez. Hele başının sehpaya düştüğü an yok mu?
He's got fresh eyes.
Daha dikkatli.
I could use fresh eyes.
Başka birinin incelemesi iyi olur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]