English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Full disclosure

Full disclosure translate Turkish

364 parallel translation
Full disclosure of this scandal in the eyes of your admirers and loved ones could only cause humiliation.
Hayranlarının ve sevenlerinin gözünde bu skandalın ortaya çıkması tam bir rezalet olur.
Are you certain you want a full disclosure of human ugliness?
İnsanların çirkinliğinin tam olarak ifşasını istediğine emin misin?
If we don't give full disclosure and we get caught, we lose the confidence of all our other clients.
Tam destek vermezsek ve yakalanırsak, diğer müşterilerimizin güvenini kaybederiz.
I can appreciate the logic of your position, Captain but it would seem that full disclosure after contact would have been in order.
Durumunuz mantığını takdir edebilirim, Kaptan ama temastan sonra ilk iş her şeyi açıklamak olmalı.
In time, there would have been full disclosure.
Zamanla her şey açıklanacaktı.
It's called "full disclosure".
Yasa böyle. "Açıklık ilkesi" deniyor.
It's the law. "Full disclosure."
Yasa böyle. "Açıklık ilkesi."
- Remember our pact : full disclosure.
- Anlaşmamızı unutma : Gizli saklı yok.
Full disclosure, no stone left unturned.
Tam açıklama, kapalı taş kalmadı.
Because we're expected to give full disclosure.
Çünkü bize eksiksiz açıklama gerekiyor.
- And he wants full disclosure.
Tam bir açıklama istiyor.
Full disclosure.
- Tamamen açık olmak.
Full disclosure.
Kanun böyle.
Even when employees knowingly enter into that arena, with full disclosure?
Çalışanlar bunu bilerek ortama girseler bile mi?
Since i'm going to the press next week with full disclosure of what's been happening here since the inception of this program.
Çünkü, bu programın başlangıcından itibaren burada neler döndüğünü anlatmak için haftaya basına gidiyorum.
We agree, in principle, to provide you with these defence technologies, and much more, in exchange for your full disclosure of this Stargate network.
Prensipte, size bu savunma teknolojilerini sağlamakta mutabığız. Dahası, bunları elinizdeki Yıldız Geçidi ağıyla değiştirebiliriz.
The problem is, Dr Jackson, that without full disclosure of technologies procured by the SGC, it may be impossible to determine a reasonable price.
Sorun şu ki, Dr Jackson, SGC tarafından elde edilen teknolojilerin tam bildirimi olmadığı sürece, mantıklı bir fiyat belirlemek imkansız olacaktır.
Full disclosure, full cooperation.
Tam paylaşım, tam işbirliği.
Full disclosure.
Dürüst olmalıyız.
You know, you're not exactly the poster girl for full disclosure.
Farkındasındır, devrim için yapılmış bir poster kızı değilsin.
I have been instructed by my superiors to offer you the following compromise. In exchange for your continued cooperation and full disclosure of the X - 302 technology, we are willing to facilitate the use of our Stargate.
Üslerim tarafından şu fedakarlığı size önermem emredildi : Sürekli işbirliğiniz ve X-302 teknolojisinin tüm detaylarını bize vermeniz karşılığında yıldız geçidimizin kullanımı kolaylaştıracağız.
I need you to write me up a full disclosure so I can file a lawsuit against tobacco companies.
Tütün şirketlerine dava açmam için bana detaylı bir rapor yazman gerekiyor.
Full disclosure.
Her şey yazılacak.
Here's to full disclosure.
Açıklama zamanı geldi.
However, I'm afraid I must take this matter to my government and recommend full disclosure to our people.
Yine de, korkarım ki bu durumu hükümetime bildirmeli ve halka tam bir açıklama yapılmasını tavsiye etmeliyim.
His application for amnesty succeeds on the grounds of full disclosure and a political motive.
Af başvurusu kabul edildi ; açıklık ve politik güdü kavramlarına dayanarak.
I guess I mistook that as a preference for full disclosure.
Sanırım tamamen açık olmayı yanlış anladım.
Not exactly full disclosure.
Tam da düzgün bir açıklama değildi.
So, I see she offered up full disclosure.
Görüyorum ki ; tamamen ifşa olmuşuz.
- you offered us full disclosure...
-... bize tam işbirliği önerdin...
The terms of our alliance dictate full disclosure.
Müttefik anlaşmamız tamamıyla açıklığı gerektiriyor.
Do you always practise full disclosure with them?
Onlara karşı her zaman tamamıyla açık oluyor musunuz?
If this partnership were to continue, you would insist on full disclosure of our covert operations.
Eğer bu ortaklık devam edecekse bizim gizli operasyonlarımız hakkında bilgi isteyeceksiniz.
- Full disclosure?
- Tam ifşa mı?
Also, in the interest of full disclosure, the people who rented this house last used it to shoot pornographic films.
Ve buradan son çıkanlar hakkında, burayı son kirayanlar, burayı porno film çekmek için kullandılar.
From here on out, full disclosure, okay?
Şu andan itibaren, her şey ortada, tamam mı?
Nothing kills a good relationship faster than full disclosure. Nothing kills a good relationship faster than full disclosure.
Hiçbir şey iyi bir ilişkiyi açığa çıkan bir sırdan daha hızlı bitiremez.
- Full disclosure?
- Bütün açıklığıyla mı?
- I want to see everything! Full disclosure.
- Her şeyi görmek istiyorum.
Mrs Logan, full disclosure would have been necessary to ensure Walt faced justice for what he'd done.
Bayan Logan... Tamamen açığa çıkarma, Walt'un yaptığı şey yüzünden adaletle yüzleşmesini sağlamak için gerekli olacaktı.
You guys, we're up here! In the interest of full disclosure, we're fairly casual.
Her şeyi açıklamak adına, oldukça rahat durumda olduğumuzu söyleyeyim.
In the name of full disclosure, I should tell you,
Açık konuşmak istiyorum. Sana bunu söylemeliyim.
- And we believe in full disclosure.
- Bizim de tam şeffaflığa.
Rubin Carter has never enjoyed a full, fair... and unforced disclosure ofthe facts... to which he is constitutionally entitled.
Rubin Carter, bu yıllar içinde girdiği hiçbir davada kanuni olarak hakkı olduğu bir şekilde adil olarak yargılanmamıştır.
- Full disclosure... I do not eat. - I do.
İşini bitiriyor.
But I feel that I should tell you in the interest of full friendship disclosure.
Ama aramızdaki arkadaşlık bağına dayanarak sana bunu söylemek zorunda hissediyorum kendimi.
Full fucking disclosure!
Her halt yazılacak!
I mean, was i asleep, e. b., when you and me declared undying loyalty and full faith mutual disclosure about every fucking detail of every fucking move - we were ever gonna fucking make together?
Demek istediğim, E.B., sen ve ben beraber atacağımız her bir adımın... tüm detayları hakkında, sonsuz sadakat... ve dürüstlük sözü verdiğimizde... ben kendimde değil miydim?
I expect full disclosure from you.
Hidrojenden elektriğe, yaptığınız basit aletlere kadar bomba yapmanın prensipleri de aynı. - Einstein'ın söylediği gibi... -... kendini havaya uçurma.
Um, in the interest of full disclosure,
Dürüst olmam gerekirse zaman zaman ben de
In the spirit of a full client-investigator disclosure, I'm not offering you this beer out of the goodness of my heart.
Müşteri ve dedektif arasındaki dürüstlük politikası gereğince bu birayı ısmarlamamın sebebinin iyi kalbim olmadığını söylemeliyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]