Go for it translate Turkish
10,082 parallel translation
I'm not sure Dad will go for it.
Babamın razı geleceğini sanmıyorum. Kendine göre bir düzeni vardır.
- I think you should definitely go for it. - Really?
- Bence kesinlikle dikkate almalısın.
Go for it.
Sen buyur.
He would tell her to go for it, to go after Hector with all she had.
Ona kafasına göre takılmasını söylerdi bütün benliğiyle Hector'un peşinden gitmesini söylerdi.
Just go for it.
Direk mevzuya girsene.
If Edwards has figured out how to put this guy away, he should go for it.
Edwards bu herifin işini bitirecek bir yol bulduysa bence yapmalı.
- Okay, seems a little intense, but given how your other weirdness lined up, I say go for it.
Pekâlâ, birazcık istekli gözüküyor ama daha senin listendeki garip düşkünlüklere nazaran, yürü be, kim tutar seni.
I should just go for it.
Bu adımı atmalıyım.
Go for it.
İstediğin gibi.
Be a large animal vet. Go for it.
Hadi, bir büyük hayvan veterineri ol.
Go for it even more.
Devam edin, daha da fazlasıyla.
And we did, and he didn't go for it.
Gösterdik ve bu ona yetmedi.
I'LL GO FOR IT FIRST. ]
İlk ben gideceğim.
So what I want to say to those of you who have an offer, or are just daunted by what's out there, beyond those gates..... is be strong..... and go for it.
Aranızdan teklif alanlara ve dışarıda. kapıların ardında olanlardan korkanlara....... söylemek istediğim şey..... güçlü olun..... ve yapın.
Go for it.
Devam edin.
They'll never go for it.
- Bunu kabul etmezler.
Go for it!
Yapabilirsin!
If it's true love, go for it. "
Eğer gerçek aşksa, yürü. "
Let's throw it in the car, go for a drive, pick up Frank.
Atalım valizini arabaya, Frank'i almaya gidelim.
I don't think it's a good idea for me to go to a social event Hosted by a man who knows I killed his brother.
Kardeşini öldürdüğüm bir adamın düzenlediği bir sosyal aktiviteye katılmamın pek doğru olduğunu düşünmüyorum.
We're about to go to court for it.
Bu yüzden mahkeme aşamasındayız.
It's time for me to go.
Gtme vaktim geldi.
Go in and keep her occupied for a while, she needs it.
İçeri git ve kadına biraz eşlik et, ihtiyacı var.
I believe it's time for me to go back to church.
Kiliseye dönme vaktimin geldiğine inanıyorum.
It's all for your sake, Oh Ri Jin. Let's go.
Hepsi sizin iyiliğiniz için.
I stay away from busy streets. It takes me all morning to get the guts to go out for groceries.
Cesaretimi toplayıp manava gitmek bütün sabahımı alıyor.
But it's time for me to let go.
Ama benim bırakma zamanım geldi.
It's safe for you to go in.
İçeri girebilirsin artık.
It's just such a long walk to the bathroom that every time I have to go, it's like I'm raising money for MS.
Banyo ile oda arasında o kadar uzun mesafe var ki, ne zaman gidecek olsam kendimi MS hastalığı için para toplayan insanlar gibi hissediyorum.
I think it's time for us to go.
Sanırım bizim için gitme vakti.
Listen, uh, from way back here it was hard for us to tell, but did that go in?
Baksana, buradan görmek zor da, top deliğe girdi mi acaba?
Let's go look for it together.
Haydi beraber bakalım.
It's time for you to go.
Gitme zamanın geldi.
But my dog, we'd go for a walk and the leash was, like, taut, like this, it wasn't even like, yeah, we're friends.
Ama köpeğimin tasması yürürken çok gergindi arkadaşız gerginliği gibi de değil.
And she mentioned that it might be nice to go out with other people along, so I thought, perhaps, the two of you would enjoy joining us for dinner tonight.
Başkalarıyla dışarı çıkmanın iyi bir fikir olacağını düşünüyor. Ben de bizimle akşam yemeğine çıkmak istersiniz diye düşündüm.
Well, I've got a great idea for a new sentence, but it doesn't go with the old sentences.
Yeni bir cümle için harika bir fikrim var ama eski cümlelerle devam edemem.
Maybe it'll be hard for me to talk about it... but I Want to go to a place Where we can all raise awareness.
Bunu söylerken biraz zorlanıyor olabilirim... ama hepimizin vicdanını dinleyeceği bir yere gitmek isterim.
If we can get close enough to that table for me to grab that shock stick, I might be able go use it to soften them up enough for us to break free.
Eğer o masaya yeterince yaklaşabilir şok aletini alabilirsek, kabloyu eritip bizi serbest bırakmak için kullanabilirim.
Because it takes 24 hours for the CONDOR to go active and hack all the programs.
CONDOR'un tam olarak çalışmaya başlaması 24 saat alıyor da ondan... ve bütün programları heklemesi.
It was touch and go for a minute, but, lucky for you, I held on.
Hafifçe vurmuşlar ve bir dakikalığına ölmüşüm ama, senin şansına dayandım.
Working for a company where I can't even tell the truth about its filthy connections... I'm not sorry to let it go.
Kirli işler yapan bu şirketin bitireceğim için üzgün değilim.
No, I understand, you have to go back. It's for the case.
Hayır, anlıyorum, dönmeniz gerekiyordu.
Oh, for sure. Kissing could be a way to go if you're up for it and can get written consent.
Elbette, eğer becerebilirsen öpüşmek de işe yarar.
I just ain't dumb, so it ain't hard for me to see there is no reason whatsoever for me to go in there.
Aptal değilim. Oraya girmemi gerektirecek bir durum olmadığını görmek zor değil.
Then... it's time to go in for the kill.
İşte o zaman... İçine girip canına okumanın tam sırası.
Life is definitely hard and frustrating but I can't go and bitch about it or I get criticized for it.
Hayat kesinlikle zor ve sinir bozucu ama kalkıp da hayat hakkında söylenemiyorum bile.
Every time I find something I'm excited about, that I'm passionate about, that's good for me, you just got to go, and you got to tear it down.
Ne zaman heyecanlı, bana faydalı bir şey bulsam hemen çamur atıyorsun.
But it applies to you as well, for all you go through, the things you have to handle, the people you've lost.
Bu herkes gibi zor şeyler atlatanlar için de geçerli. Üstesinden gelmek zorunda olduğumuz şeyler. Kaybettiğiniz insanlar.
"If I have to serve you papers, I'm coming for something, and it's going to mean someone in your organization is going to go to jail."
"Evrak getirmem gerekiyorsa, öyle bir evrakla geleceğim ki kurumunuzdaki birileri hapse girecek" dedi.
I mean, you can't go back and use an Apple I, cos there's no software for it.
Geri dönüp Apple l'i kullanamazsınız. Çünkü o bilgisayara uygun yazılım yok.
"It's not safe for a girl" to go home alone at night.
Geceleri eve yalnız gitmek bir kız için güvenli değil.
go forward 50
go for a walk 26
go forth 35
go for barney 17
for it 119
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
go for a walk 26
go forth 35
go for barney 17
for it 119
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it is good 116
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
it's been so long 173
it is good 116
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's okay 22028
it's ok 4874
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's me 10254
italian 217
it was 5878
itch 25
it's all right 8832
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25