English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ G ] / Gone in

Gone in translate Turkish

6,490 parallel translation
If Mum's gone in for surgery, it's either endocarditis or atherosclerosis.
Annem ameliyata girdiğine göre ya kalp içzarı iltihabı ya da damar tıkanıklığıdır.
'The producers said it would take 24 hours'to organise the departure of such a large crew,'but even though the police were present,'the veterans said a mob was on its way'and that there would be violence if we weren't gone in three.'
Yapımcılar böyle büyük bir ekibin yolculuğunu ayarlamak için en az 24 saat gerektiğini söylediler. Ama yanlarında polis olmasına rağmen gaziler büyük bir kalabalığın geleceğini ve eğer 3 saat içinde gitmezsek şiddet olacağını söylediler.
I've heard up to half of all frog species could be gone in the next 20 years.
Gelecek 20 yıl içinde, tüm kurbağa türlerinin yarıya yakınının yok olacağını duydum.
I'll be gone in five minutes.
Beş dakika içinde gideceğim.
Until she resurfaced 8 hours ago and will probably be gone in 8 more.
Ancak 8 saat önce yeniden görüldü ve 8 saat sonra da muhtemelen kaybolacaktır.
To be so close to controlling time, and then poof... gone in an instant.
Zamanı kontrol etmene ramak kalıyor sonra birden puf diye bir anda her şey yok oluyor.
I did, but wow, we should not have gone in there.
Demiştim de, vay be, buraya hiç girmeseydik iyiydi.
He'll be gone in a week.
Bir haftaya kalmaz gider.
I shouldn't have gone in there.
İçeri girmemeliydim.
I'm saying we don't need a baby right now and you know he'd be gone in a second.
Diyorum ki, şu an bebek lazım değil ve anında gideceğini de biliyorsun.
I found the truck they were hiding in but they were already gone.
Saklandıkları kamyonu buldum ama gitmişler.
Butters, we live in a world where privacy is gone, okay?
Butters, mahremiyetin kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Anladın mı?
Damon may be gone, but I can still find pleasure in judging his life choices.
Damon ölmüş olabilir ama tercihlerini sorgulamaktan hâlâ keyif alıyorum.
And given that your assets are in her name, the money's gone too.
Ve servetin de onun üzerine olunca para da gitmiş oluyor.
I'm the only one in my family that's gone to college.
Ailede üniversiteye giden tek kişi benim.
You need to jump on those Wang pumps or like Ben Affleck, they will be "Gone, girl."
Bu topukluları hemen alman lazım yoksa Ben Affleck'in yaptığı gibi bunlar ortadan kaybolur kızım. * Konuşmayı ben yapayım.
And while I do admit that my interest in the subject has been piqued since we last spoke, my price for unsealing criminal records and the like has just gone up considerably.
Ve konuya olan ilgimin son konuşmamızdan beri beni meraklandırdığını kabul ediyorum. Suç sabıkasını ortaya çıkarma fiyatım oldukça arttı.
Once sergeant Jeffords and I are gone, Peralta will be the officer in command.
Çavuş Jeffords ve ben ayrıldıktan sonra emir komuta Peralta'da olacak.
Well, the fat man's never going to get back in time, and with him gone, that makes you the man of the house.
Şişko adam eve hiçbir zaman vaktinde gelmez. Onun olmayışı seni bu evin reisi yapar.
Damon's gone, as in into thin air?
Damon gitti mi? Öylece gözden kayıp mı oldu yani?
Normally, any intelligence you could gather from Tom Keen would be yesterday's news but Berlin has gone to ground and is likely dependent on former assets he used when your husband was in his employ.
Normal şartlarda, Tom Keen'den gelebilecek bilgi aslında dünün haberidir ama Berlin'in yerin dibine girdiğini düşünecek olursak, muhtemelen Tom şu sıralarda Berlin'in saklanabileceği mekânları biliyor olabilir.
I had stayed in Thebes for only one reason, and it was now gone to me, and so, when Meryt told me that midwives were needed across the river, in the valley of the kings,
Teb'te kalmamın yalnızca bir sebebi vardı ama o da kalmadı artık. Meryt, ebelerin krallar vadisindeki nehri geçmesi gerektiğini söylemişti.
In the meantime, we have to get everybody who's sick out of sight until Charlotte's gone.
Bu arada Charlotte gidene kadar hasta olan herkesi onun görüş alanından çıkarmamız gerek.
I clawed my way into the most powerful house in the world, and it's all gone.
Dünyanın en güçlü evine tırnaklarımla kazıyarak geldim ama hepsi gitti.
He's only been gone a day and already it looks like nobody's been in here for years.
Zavallı ihtiyar. Sadece bir gündür yok ve burası şimdiden kimsenin uğramadığı virane haline geldi.
I just feel like we're getting played here, like we're gonna wake up on Christmas morning, and all the trees and presents in Whoville are gonna be gone.
Bilemiyorum McGee. Bizimle oyun oynuyorlar gibi bir his var içimde. Noel sabahı uyanıp Whoville'deki bütün ağaçların ve hediyelerin gittiğini fark edecekmişiz gibi.
we should probably head in before all the donuts are gone.
Evet, sanırım tüm donutlar bitmeden içeri girsek iyi olur.
He'll have gone, like he did in Botswana, solid.
Botsvana'da olduğu gibi sağlam bir araç seçecektir.
THEY'VE GONE FROM OBJECTS IN OUR IMAGINATION TO OBJECTS ON WHICH OUR LIFE DEPENDS.
Bu nesneler hayal dünyamızdan çıkıp hayatımızın onlara bağımlı olduğu nesneler haline geldiler.
You've got to keep in mind... love is here... today, and it's gone... tomorrow.
Şunu aklından asla çıkartma Bugün bir anda yok olur Ama aşk her daim olur Bugün bir anda yok olur
Who's gonna feed Dale while we're gone?
- Biz yokken Dale'in yemeğini kim verecek?
I mean, Ben and Nell must've gone to pretty much every consultant inside the Beltway trying to find somebody to help'em with this turd.
Herhalde Ben ve Nell'in bu bataktan çıkmalarına yardım edecek birini bulmak için siyaset dünyasından gitmedikleri danışman kalmamıştır.
There's nothing in there that you won't find that I already have gone through. Let's just get...
Benim bildiğimden farklı bir şey bulamazsın zaten.
You need to understand that Skynet's gone.
Skynet'in gittiğini anlaman gerek.
When you leave for work tomorrow morning, after you've gone for your jog down silver street... After you stopped at McNulty's for a black coffee and a Danish, after you read the sports page, after you kissed Marianne goodbye, you walk straight out your door to your car, which is parked in the same fuckin'spot it's always parked in... right before you put your keys into the ignition,
Yarın işe gitmek için evden çıkınca Silver Caddesi'nde koşunu yaptıktan sonra kahve ve kurabiye için McNulty'e uğradıktan sonra spor sayfasını okuduktan sonra Marianne'ye hoşça kal öpücüğü verdikten sonra kapıdan çıkıp doğruca arabana yürü.
- It's gone awful quiet in there.
Sesi gittikçe azalıyor.
In six years, it'll all be gone.
Altı yıl içinde yok olacak.
... Automobile accidents involving teen drivers have just gone up 29 % in Bristol County over the past three years.
Bristol'da geçtiğimiz üç senede gençlerin dahil olduğu araba kazaları % 29 artış gösterdi.
Your fiance would have gone out first thing in the morning to replace it.
Nişanlın yenisini almak için sabah erkenden çıktı.
Making it possible for her to stay in our home when I'm gone.
Böylece ben öldüğümde onun evimizde kalmasını mümkün kılın.
We thought we would make it about how the prices of ice cream have gone up 15 cents in the cafeteria and...
Kafeteryadaki dondurma fiyatlarına nasıl 15 sent zam geldiği ile ilgili olsun diye düşündük ve- -
Should I've gone with "Wiener in your mouth"?
"Ağzında sosis mi var" ı mı tercih etmeliydim?
Manu's gone, daughter-in-law.
Manu gitti kızım.
I mean, shit, man, we know what it feels like to have a fuckin'whore in our lives and then wake up one morning, and, poof, she's just fuckin'gone.
Siktir be oğlum. Hayatımızda orospunun tekinin bulunması nedir biliyoruz. Sonra bir sabah uyanırsın ve püf, karı gidivermiş.
Mum, where's Jess's number gone?
Anne, Jess'in numarası nereye gitti?
Lights have gone on when there was no one in the lighting booth.
Işıkçı odasında kimse yoktu ama, ışıklar yanmıştı.
I was down in the river. I was gone.
Yolu yarılamıştım, her şey mükemmeldi.
How, in one generation, have men gone from guys like Jack Nicholson and Harrison Ford to...
nasıl, bir jenerasyonda, bir adam çocukluktan Jack Nicholson gibi olur ve Harrison Ford'dan...
How could that possibly be, with the $ 500,000 that we've given you... on top of the $ 50,000 of advance royalties... that have gone to a Derek Markham in Dallas.
Size 500.000 dolarlık yüklü bir ödeme yaptık... öncesinde avans olarak... Nasıl yani? Dallas'ta Derek Markham'a 50.000 dolar telif ödedik.
Nick's gone and this is what a backup is for. To help in an emergency, not stay back.
Nick yok, yedek dediğin bu vakitte gerek acil durumda yardım etmek için, geride kalmak için değil.
'Cause it seems like a rat has gone unnoticed in our theater.
Çünkü bu sıçan görünüşe göre fark edilmeden tiyatromuza girdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]