English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Half of it

Half of it translate Turkish

2,450 parallel translation
You don't know the half of it.
Yarısını bile bilmiyorsun.
"That's what your dick would look like if I ripped off half of it and threw it in the garbage."
Hem de boyuna kesilmiş bir halde. Sanki eğer sikinizin yarısını kopartıp çöpe atarsam sikiniz böyle görünür dermiş gibi.
Colonel Barnes, maybe you should send out all of megtaf, since half of it is having difficulty finding a 120-foot giant.
Albay Barnes, belki de Megtaf'ın tamamını göndermelisiniz, 36,5 metrelik bir devi bulmak adamlarınızın yarısı için zor olabilir.
A devil child. You don't know the half of it.
Hiçbir şey bilmiyorsun.
half of it's a heritage hotel now, half his residence.
Yarısı antik bir otel diğer yarısı ise Kral'ın konutudur.
If you help us get it back, half of it is yours.
Yardım edersen arsanın yarısı senin olur.
You don't know the half of it. Brandon is way past mad.
Tahmin bile edemezsin.
You don't know the half of it.
Tahmin ettiğinden daha fazla.
You don't know the half of it.
Hepsini anlatsam inanmazsın.
Look, I could tell you, the half of it went to an aerial photo expert.
Sırf yarısı, hava fotoğrafı uzmanına gitti.
You don't know the half of it.
Hem de hiç anlamadan.
You haven't seen the half of it yet.
Henüz diğer taraflarını görmediniz.
He'll do the rest half of it.
O hepsini kazıyacak.
Isn't even half of it.
Yarısı bile değil bu.
Because half of it is already off?
- Çünkü yarısı zaten olmadığından mı?
And all they did was scare the shit out of me. Because they show you these diagrams of, like, a penis just this huge penis and it's cut in half lengthwise.
Gerçi bu, bir tek beni korkutmaya yaradı çünkü size kocaman bir penis grafiği gösteriyorlar.
I'll give it the half an hour. If I don't like her, I'm getting the hell out of there.
Sana yarım saat veriyorum bu süre içinden ondan hoşlanmazsam, anında orayı terkederim.
I'm half tempted to... I mean, it's not even bits of old pyramid, is it?
Eski piramit kalıntıları falan değil bunlar.
I'll design it for half of what you're paying the other architect.
Diğer mimara ödediğinizin yarısına çalışırım.
It takes no time or effort or skill to down half a bottle of orangeade.
Yarım şişe portakal şurubunu mideye indirmek yetenek, zaman ya da bir çaba gerektirmiyor.
You have to put the center of the pot in the middle of that half and then balance it with a lid.
Tencerenin tam ortasını o yarım çalışan yere getirip tencere kapağıyla dengelemen gerekiyor.
But it is a stupid idea, I know that, because you come up with it after drinking half a bottle of scotch.
Aptalca bir fikir, çünkü yarım şişe viskiyi diktikten sonra bu kararı verdin.
But the cup belongs to your brother, and what it's half full of is tears.
Bardak abine ait ve dolu olan kısım, senin gözyaşınla dolu.
This picture on it of a half-naked girl, she was, like, wearing a....
Üzerinde yarı çıplak bir kız resmi vardı, şey giyiyordu...
Half of it's true.
Yarısı doğru.
Half of it's false.
Yarısı yanlış.
Yes, it's funny, isn't it, when one half of a couple likes something, but the other just doesn't get it?
Evet, çok komik, değil mi? Çiftten biri, bir şeyi severken diğeri onu anlamaz, değil mi?
I just told her that it's one of those glass-half-full kinds of moments.
Ona bunun bardağın dolu tarafının görülmesi gereken zamanlardan biri olduğunu söyledim.
Son, just win the first half and leave the rest of it to me.
Yavrum, ilk yarıyı önde bitirin, gerisini merak etmeyin.
Half of London knows it. The remaining half suspects.
Londra'nın yarısı biliyor, diğer yarısı şüpheleniyor.
Because of the rumors that it as going to close, half the employees have left.
Kapanacağı söylentileri yüzünden, işçilerin yarısı işten ayrıldı.
Since the 1980s, polls have consistently found that nearly half of all Americans believe God created humans just as it says in the Bible.
1980'den bu yana yapıIan araştırmalarda, Amerika'Iıların yarısına yakınının... İncil de dendiği gibi insanların Tanrı tarafından yaratıIdığına inanıyor.
Put a half done fried egg on top of it.
Üzerine az pişmiş yumurta ekleyin.
You eat over half of your crab then send it back? Huh?
Yengecin yarısını yedikten sonra mı geri gönderiyorsun?
Because one merchant from Han Nation reduced the price of salt by half, making it a salt season.
Çünkü Han'lı bir tüccar, tuzun fiyatını yarı yarıya düşürdü.
For me, it was the beginning of what would be more than half a decade of strategic avoidance and social discomfort.
Benim için, beş yıldan fazla sürecek saklanmaların ve sosyal huzursuzluğun başlangıcıydı.
It's half of her breastplate.
Bu onun zırhının yarısı.
And over half of that is here in Texas, so we need to attack the problem at it's source.
Bu yüzden sorunun kaynağına inmemiz gerekiyor.
But second half of the season, definitely turn it around.
Ama sezonun 2. yarisinda, hersey kesinlikle duzelecek.
Information from the odd museum show, a half-read article, some PBS documentary... it was all bubbling up in my frontal lobes, mixing itself together into a sparkling cocktail of useful information.
Eski bir müze gezisinden kalma bilgiler, yarı okunmuş bir makale izlediğim bir belgesel, hepsi ön lobumda kıpırdanıyordu. Karışımları yararlı bilgiler kokteyline dönüşüyor gibiydi.
It's, like, half a mile. Safest thing to do would be not let Wistrom out of your sight.
Wistrom'u hep göz önünde tutmak lazım.
'Cause it's the middle of the year, so you'd only get like a half of the Year of the Peacock.
Çünkü senenin ortasındayız, böyle olursa Tavus Kuşu yılının sadece yarısı olacak.
And it don't matter her family, money, newspaper people, detectives, or how much you want to pray... half of her is probably back in the food chain.
Ve ailesi, gazeteciler, dedektifler için ne önemi kalır veya ne kadar dua etmek istediğinin... muhtemelen onun yarısı besin zincirine karışmıştır.
The three of us live here, it's not fair for me to be paying half.
Burada üçümüz kalırken, kiranın yarısını benim ödemem adil değil.
... half a billion dollars'worth of cocaine, and you're telling me it's your day off?
yarım milyarlık bir kokain ticaretini soruşturuyoruz ve sen bugün izinliyim diyorsun.
Secondly Amenophis only struck out the first half of his father's name, Amenhotep because, like the first half of his name, it was shared by Amen one of the gods he was determined to eliminate.
İkincisi Amenhopis, babasının sadece ilk ismini sildirdi. Çünkü kendi isminde olduğu gibi babasının isminde de Amen kelimesi vardı. Bu da asıl ismini silmek istediği Tanrı'lardan birinin ismiydi.
You know, half the time I don't even know what it's gonna be until they put it on the desk in front of me.
Bazen onlar masada önüme koyana kadar ne olduğunu dahi bilmiyorum.
Try having two moms who decide out of the blue, without warning, to essentially destroy the family unit, rip it in half.
İki annenin, birdenbire, hiçbir uyarı yapmadan aile müessesesini paramparça edip ikiye böldüklerini konuşalım o zaman.
Plus, it reduces the odds of you being randomly murdered by, like, half.
Ayrıca bu seni ölü bulacağımızla ilgili bahis oranlarını yarı yarıya iyileştiriyor.
I have you half of my allowance so you could take a signature look of mine and make it popular.
Ama harçlığımın yarısını sen alıyorsun O zaman benim görünüş tarzımı al ve onu popüler hale getir
Considering everything that happened, I don't think it's a good idea that he knows half of his DNA came from Lex.
Olanları düşünürsel yarı DNA'sının Lex'den olduğunu bilmesi şu an pek iyi olmaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]