Has to be translate Turkish
18,715 parallel translation
They say the demands of twins can have an adverse effect on other siblings and any spare time we have, it has to be for Jack.
İkizlerin taleplerinin diğer kardeşler üzerinde olumsuz bir etki bırakabileceğini söylüyorlar... ve de hiç boş zamanımız yok, Jack için olmalı.
It reminds me, no matter how bad my shit gets... it has to be doable.
O bana hatırlatır, ne kadar kötüye gittiğimin önemi yok... Yapılabilir olmalı.
There has to be some clue there as to where Draper takes his victims.
Draper'ın kurbanlarını nereye götürdüğüne dair bir ipucu olmalı.
There has to be a reckoning, Alex.
- Bunun bir bedeli olmalı, Alex.
So there has to be some kind of connection between the two fathers.
O halde iki baba arasında bir bağlantı olmalı.
Well, I don't know. But there has to be something.
Bilemiyorum ama bir şeyler olmalı.
Well, the king has to be bountiful sometimes.
Kralın bazen cömert olması gerekebilir.
The name has to be Windsor.
İsim Windsor olmalı.
It has to be pure.
Saf olması şart.
So there has to be a captive?
İlla bir rehine mi olması gerekiyor?
That's right, and when he gets here, everybody has to be cool, okay?
Bu doğru, ama buraya geldiğinde herkes sakin olacak, tamam mı?
It has to be.
Böyle olmak zorunda.
Someone has to be.
- Birileri olmak zorunda.
I'm sorry it has to be like this.
Böyle olmak zorunda olduğu için üzgünüm.
I have to say that the running of the bulls has to be one of the most photographed spectacles in the world.
Yanımdaki Kübalı polis etrafı taramış, - ama kimse bir şey görmemiş. - Şaşırtıcı değil.
Has to be a quick one.
Kısa olacak ama.
It has to be someone who works here.
Burada çalışan biri olmalı.
That has to be Abby.
Bu Abby olmalı.
Someone has to be a soldier.
Birilerinin asker olması gerek.
Even your death has to be a secret due to regulations.
Neden ölümleriniz bile sır olmak zorunda?
Judicial immunity has to be unlimited.
- Yargısal dokunulmazlık sınırsız olmalıdır.
That has to be where Beesom took them.
Beesom oraya götürmüş olmalı.
He has to be.
Öyle olmak zorunda!
Now, the court has said that in a case like this, a guardian ad litem lawyer has to be appointed to represent the best interest of the child, and again, not making this up.
Mahkeme kararına göre, böyle bir durumda çocuğun çıkarlarını temsil etmesi için derhal bir vasi avukat atanır. Yine söylüyorum ki, bunu ben uydurmuyorum.
That has to be why Terrell killed him.
Bu yüzden de Terrell onu öldürdü.
This has to be it.
This has to be it. Bu o olmalı.
- There has to be another way.
- Başka bir yolu olmalı.
No, there has to be some other explanation.
Hayır, başka bir açıklaması olmalı.
Has to be some kind of sick joke.
Manyakça bir şaka filan olmalı.
Has to be.
Olmak zorunda.
Well, this trapdoor has to be the access point, but it was covered up.
Giriş noktası bu kapak olmalı, ama o da gizlenmişti.
This has got to be the most beautiful thing we've ever stole from the Indians.
Kızılderililerden hacıladığımız en güzel şey bu olmalı.
Now, be sure to cut it open first so the pie has time to cool.
Önce içini biraz açın da soğusun.
Man : Reporting from the state fire marshal's office today, request for all municipal authorities to ban the sale of an imported ragdoll, which has been found to be highly flammable.
Bugün itfaiye müdürü'nün ofisinden bildiriyoruz, bum belediye ekiplerinin dikkatine ragdoll kedisinin satışını engellemek için, ki aşırı yanıcıdır.
In related news, the initial attack on DiamondDiscretions. Com seems now to be the opening salvo in a full-fledged cyber war, which has sabotaged infrastructure and left financial markets plummeting.
Çeviri : muhendisimkiben Keyifli Seyirler!... bu hareket, altyapıyı ve finansal olayları sabote eden tam teşekküllü bir siber saldırının başlamış olduğunu gösteriyor.
To be honest, I don't see what that has to do with you being here.
Açık söylemem gerekirse, bunun burada olmanla ne alakası olduğunu pek anlayamadım.
- Mary of Scots'closest friend, her lady Lola, has agreed to be your hostage, in exchange for her family's release.
İskoçların Mary'nin yakın arkadaşı Lady Lola ailesinin serbest kalınması karşılığında tutsağınız olmayı kabul etti.
We think the attacker has got to be Wesen.
Saldırganın Wesen olduğunu düşünüyoruz.
Well, Greater City Water has deep pockets and wanted the best, which you used to be, and now you're here.
Su İdaresi'nin parası bol ve en iyisiyle çalışmak istedi. Senin de eskiden olduğun gibi. Artık buradasın.
A tired anachronistic institution has rejuvenated, a nation is liberated from the austerity of rationing and war, our place as a leading power in the world has re-established when it seemed to be slipping.
Yorgun ve çağdışı bir kurum yenilenmiş oldu. Karne sistemi ve savaş yüzünden kemer sıkan bir ulus özgür kılındı. Dünyanın liderliği konumumuz düşüşe geçmiş gibi görünürken yeniden kazanıldı.
Look, Lou Costello has got to be the most famous person from Paterson.
Hayır, Lou Costello, Paterson'un en ünlü kişisi olmalı.
Agnes will be brought here, but the person doing that has a job to do first.
Agnes buraya getirilecek, fakat bunu yapacak kişinin önce başka bir işi var.
Now, as far as why he has chosen to express his rage in this way, by cutting off the ears, it could be a scare tactic.
İki şüpheli mi var? İkisi de Amerikalı mı?
On the 21st of May of 2015, the first lieutenant by the name Yoon Myeong Joo, has been ordered to be dispatched to the medical corps to the Mohuru unit of Taebeak in Uruk.
Teğmen Yoon Myeong Joo 21 Mayıs 2015'te kurulan Taebak ordusunun Mowuru Bölüğüne ait tıbbi kuruma sevk edilme emri almıştır.
As far as we can tell, she has no heirs, so the banks will foreclose on her properties, and Zerakem will be able to purchase them - at fair market value.
Bildiğimiz kadarı ile, hiç mirasçısı yok yani, bankalar mülklerinin üzerindeki yasağı kaldıracak ve Zerakem onları normal piyasa değerinde satın alabilecek.
Say it was only a nightmare to be here because you were concerned for your children. Grace has a cold, and you wanted to be home with her.
Grace üşüttüğünden dolayı onunla birlikte evde olmak istediğinden burada bulunmanın bir kâbus olduğunu söyle.
When I was caught saying it was a nightmare to be here. What I actually meant was it was a nightmare to be away from my kitchen, when one of my kids has a cold.
Burada olmamın bir kâbus olduğunu söylerken yakalandığımda aslında mutfağımdan uzak olduğum ve çocuklarımdan biri hastalandığı için öyle dedim.
If my death has resulted from foul play, then all of my assets will be awarded to Frau Bader and her descendants should she not outlive me.
Şayet cinayete kurban gidersem bütün mal varlığım Bayan Bader'e kalacak eğer benden uzun yaşamazsa onun sülalesine geçecek.
Has she or has she not decided that the only way she can make herself feel vital is to be some crusader for justice?
Kendisindeyken veya değilken kendisini yaşıyor hissetmesinin tek yolunun adalet için savaşması olduğuna karar vermedi mi?
If this guy has more than he needs, he needs to be sending it to places without the resources.
Birinin elinde ihtiyacından fazlası varsa bunu imkanı olmayanlara vermek zorundayız.
- Do you guys realize that this museum currently has the Antikythera mechanism, only considered to be the first astronomical clock of its kind?
Şu anda bu müzede Antikythera Düzeneği'nin olduğunun farkında mısınız? İlk astronomi saati olarak kabûl ediliyor!
to be continued 170
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be sure 151
to be alone 26
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21