Hasn't he translate Turkish
8,070 parallel translation
Yeah, actually, he hasn't come out of the room yet, so...
Evet, aslına bakılırsa odadan henüz çıkmadı, bu yüzden...
I do hope he hasn't contracted any of those lake diseases.
Umarım o gölün hastalıklarından birine yakalanmamıştır.
He doesn't send an invoice, and he hasn't even sent the metal.
Hem fatura göndermiyor hem metali göndermiyor.
Cons : he's a lazy, brain-dead cocaine addict with the attention span of a fucking gnat who hasn't had a hit record in donkey's.
Eksileri, hit albüm çıkarmayalı asırlar olmuş, aklını iki saniye toparlayamayan tembel, beyin ölümü gerçekleşmiş kokain bağımlısının teki.
He hasn't been in for three fucking days now.
Üç gündür buralara uğradığı yok.
But he hasn't proposed, I grant you that.
Ama bana evlenme teklif etmedi, o konuda haklısın.
No, he hasn't.
Hayır anlatmadı.
He hasn't returned yet.
Henüz dönmedi.
Shit, I hope he hasn't passed on some disease.
Kahretsin, umarım hastalık bulaştırmamıştır.
He hasn't made a good movie in years.
Yıllardır iyi bir film yapmadı.
Percy's been talking to you again, hasn't he?
Percy yine aklına girdi, değil mi?
And the fact that he hasn't got a reputation just means that he's careful. Right? I mean, who wants a reputation as a crim?
Şu da bir gerçek ki alemde bilinmemesi onun dikkatli olduğunu gösterir.
He hasn't said a word, he's sleeping.
Tek kelime söylemedi, uyuyordu.
He hasn't gone below 30 meters.
O daha 30 metrenin altına inmedi.
And if he's dead, why hasn't anybody found him?
Öldüyse, neden kimse onu bulamadı?
Where are Mr Ellyn s certificates? Oh he hasn t any.
- Bay Ellyn'ın sertifikaları nerede?
Yeah, if he hasn't stolen them by now.
Evet, eğer onlar tarafından çalınmadıysa.
So he's survived this long just because he hasn't participated?
Yani hiç katılım sağlamadığı için mi hayatta kaldı.
He hasn't talked to me even once, but he talks to his horse every day.
O, bir kez bile benimle konuştu ama o her gün atıyla konuşur değil.
He can't deal with the fact that you've moved on, and he hasn't.
Senin onu unuttuğun gerçeğini bir türlü kabullenemiyor.
He's seen your face now, hasn't he?
Şimdi yüzünü gördü, değil mi?
But have you noticed he hasn't been on-screen much lately?
Fark ettiniz mi? Son zamanlarda beyaz perdede değildi.
He hasn't even apologized.
Özür bile dilemedi.
Hasn't he, Mr Hoppy?
Değil mi Zıpzıp Bey?
I'm telling you, even if she's ready, this guy hasn't stepped up to the plate and she doesn't think he's going to.
Şöyle söyleyeyim, bizim kız hazır olsa bile bu herif daha harekete geçmedi ve bizimki geçeceğini de sanmıyor.
But he hasn't wanted to talk to us.
Ama bizimle konuşmak istemiyor.
As you know, he hasn't been very cooperative.
Bildiğin gibi, pek işbirlikçi olmadı.
He's the only one who hasn't cleaned.
Temizliği yapmayan bir o kaldı.
- Need to open the door. - How do we know that he hasn't been...
Kapıyı açmamız lazım.
But he hasn't been able to identify any of the faces that he's sees.
Ama gördüğü yüzleri henüz teşhis edemedi.
So far, he hasn't targeted civilians.
Şu ana dek sivilleri hedef almadı.
Well, he hasn't stopped being Harry Pearce.
Harry Pearce olmaktan vazgeçmedi ama.
He hasn't been to work. He's not picking up his phone.
İşe gitmemiş, telefonunu da açmıyor.
He hasn't returned my phone calls in ten years, Mike.
On yıldır telefonlarıma geri dönüş yapmıyor Mike.
That's what you said about Justin and he hasn't quit barking yet.
Aynısını Justin için de demiştin ama o yorulmak nedir bilmiyor.
He hasn't come home.
Eve gelmedi.
Even though he hasn't finished his term of office. Reports say he is suddenly going back to his country.
Görev süresini tamamlamamış olmasına rağmen aniden ülkesine geri döneceği rapor edildi.
He hasn't served France in a long time... although... mediums never sleep tight.
Uzun zamandır Fransa'ya hizmet etmedi. Lakin medyumlar asla derin uykuya dalmaz.
He hasn't spoken yet, Qureshi sir.
Hala konuşmadı, Qureshi efendim.
All the nights he slept over, he hasn't seen anything?
Uyuduğu bütün gece, hiçbir şey görmedi mi?
Why hasn't he texted you back yet?
- Neden mesajına hala geri dönmedi?
I hope he hasn't got something going on the outside.
Umarım dışarıda gezdiği yoktur.
Let him go, he hasn't done anything.
Gitmesine izin verin. O bir şey yapmadı.
He hasn't done anything.
Hiçbir şey yapmamış.
He hasn't done anything.
O hiçbir şey yapmadı.
Why do you think he hasn't turned you yet, Ted?
Sence neden hâlâ seni dönüştürmedi?
He hasn't even seen me act.
Rol yaparken beni görmedi.
But he hasn't done anything suspicious.
Ama şüphe uyandıracak hiç bir şey yapmadı.
He hasn't responded to anything. Nothing.
Hiçbir şeye cevap vermedi.
- Nothing, 3 days. He hasn't slept in 3 days.
Hiç, üç işte üç gündür uyumamış da!
He hasn't read it.
Onu okumadı.