English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He's lying to you

He's lying to you translate Turkish

168 parallel translation
He came back last week with great talk... of lying in a lake of fire without you- - how he had to see you to live.
Geçen hafta sensiz cehennemde olduğuna dair... yalanlarla geri geldi, senin yaşadığını görmek zorundaymış.
He's lying to you about the money.
Para hakkında sana yalan söylüyor.
Yes, but if you'd simply state your doubts to Dr Adams... lf he's lying, I won't find out a thing.
Evet, ama sadece Dr. Adams hakkındaki kuşkularınızı dile getirmeniz... Yalan söylüyorsa, bir şey bulamam.
Because whether he forgives me or not, he's gonna despise you for lying to him.
Zira beni af etse de etmese de, ona yalan söylediğiniz için sizden nefret edecektir.
He's lying to you.
O size yalan söylüyor.
He's lying to you.
Yalan söylüyor.
- Carla, he's been lying to you.
- Carla, adam size yalan söylüyor.
If you're lying to me, my friend's gonna take that boy... - on a long walk and he's not coming back.
Yalan söylüyorsan, arkadaşım o çocuğu uzun bir yürüyüşe çıkarır ve geri dönmez, anladın mı?
Mr Lynch, I swear to you, he's lying.
Bay Lynch, yemin ederim yalan söylüyor.
- He's lying to you, kid.
- Seni kandırıyor çocuk.
Mr. Lynch, I swear to you he's lying!
Bay Lynch, yemin ederim yalan söylüyor.
So you're going to tell me that he's lying about James too, right?
James hakkında da yalan söylediğini diyeceksin bana, öyle değil mi?
Whatever he says to you, he's lying.
Sana her ne söylüyorsa, yalan söylüyor.
You're sure he's not here. - I'm sure. - You're not lying to me?
Dikiz aynasındaki görüntüler normalde olduklarından daha yakın görünebilir.
- He's lying to you.
- Yalan söylüyor.
He's lying to you, Detective.
Size yalan söylüyor Dedektif.
He's been lying to you.
Size yalan söylüyordu.
- He's fucking lying to you.
- Sana yalan söylüyor.
- He's lying to you. - He's lying to me? - Yeah, he's lying.
- Sana yalan söylüyor.
It's a bullshit rumor. He's dead. I hope you're not lying to me, Fran.
- Sana söyliyim, saçma bir rivayet, öldü o
You guys, he's totally been lying to us.
bütün söyledikleri yalandı.
You're right, Pete, he's been lying to everyone.
Haklısın Pete, herkese yalan söylüyordu.
He's lying to you, whoever he is.
Bunu söyleyen her kimse sana yalan söylüyor.
The part he's most upset about is lying to you, Chuck.
Onu en çok üzense sana yalan söylemesi, Chuck.
He's been lying to you all day, kid.
Sana tüm gün boyunca yalan söyledi evlat.
He's been lying to you all along.
Başından beri sana yalan söylüyor.
He's lying to you.
Sana yalan söyledi.
He's not lying to you.
Yalan söylemiyor.
You have to know he's lying when he promises it'll never happen again.
Bir daha asla olmayacak dediğinde bil ki yalan söylüyor.
Kevin, you realize if he killed that girl and you're lying for him, it makes you an accessory to murder?
Kızı o öldürmüşse ve onun için yalan söylüyorsan cinayetin suç ortağı olacağının farkında mısın?
Having heard all that, and knowing, as you must, the injudiciousness of making an enemy of a man who could testify truthfully that five minutes before her marriage, he heard his daughter wish her prospective husband dead, and who won't shrink from lying as to what she admitted to him on his arrival in this cesspool as to her complicity in her husband's murder...
Tüm bunları duyduktan sonra, tahmin edersiniz ki... kızının, evlenmesinden beş dakika önce... müstakbel kocasının ölmesini dilediğini... duyduğuna yemin edecek... ve bu lağım çukuruna geldiğinde, kızının kendisine... kocasının ölümünde kendi rolüyle ilgili... söyledikleri konusunda yalan söylemekten çekinmeyecek bir adamı... kendinize düşman etmek basiretsizlik olur.
I mean, he's been lying to you all this time.
Yani bunca zamandır sana yalan söylüyormuş.
Do you know what it's like to look at your best friend and know he is lying?
En iyi arkadaşına bakıp yalan söylediğini bilmek nasıl bir şey biliyor musun?
He's lying to you.
Tek yaptığı bu.
If he's not, I'll assume you're lying to me, and you're gonna wish you hadn't.
Eğer buralarda değilse, bana yalan söylediğini düşüneceğim ve söylememiş olmayı dileyeceksin.
He's lying to both his wives and you're enjoying it!
O karısına yalan söylüyor sen de bundan zevk alıyorsun!
Hey, you know he's lying to you, right?
Hey, sana yalan söylediğini biliyorsun, değil mi? Yalan söylüyor. Hayır, bundan o kadar emin değilim, Charlie.
One thing about having an ex cop for a dad is that some boring sunday when you've seen all the reruns he might kill time describing for instance how to tell if someone's lying in an interogation.
Eski bir babadan kapacak bir şey daha : Sıkıcı bir pazar günü piyasadaki bütün filmleri izlediğiniz zaman Tanımlamak gerekirse ; bir sorguda birinin yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlayabileceğimizi anlatarak zaman öldürebilir
He's lying to you.
Sana yalan söylüyor.
- He's lying to you.
- Size yalan söylüyor!
- He's lying to you, sir.
- Size yalan söylüyor, efendim!
- Jennifer, he's lying to you.
- Jennifer, sana yalan söylüyor.
He's lying to you, Ro.
Sana yalan söylüyor Ro.
You see, he's trying to take me to court to be an emancipated minor. He's planning on lying to the judge and telling him that I am some sort of dreadful lush.
Serbest bir çocuk olmak için beni mahkemeye çıkarmaya çalışıyor ve yargıca pis bir ayyaş olduğumu söylemeyi planlıyor.
Adam, he's lying to you.
- Adam, sana yalan söylüyor.
I saw your screen name, Kim, and now he's been in our house ; you need to stop lying to me!
İnternet adını biliyorum Kim. Şimdi de evimize girmiş! Yalanı bırak artık!
He's lying because he wants you to go away.
Yalan söylüyor çünkü gitmeni istiyor.
Would you like to discuss his fear of intimacy, his dark moods, that thing he does when he's lying?
Onun samimiyet korkusunu, kasvetli hâllerini,... yalan söylerken yaptığı şeyi tartışmak ister misin?
- You telling me he's lying to me?
- Yalan söylediğini mi söylüyorsun?
But, uh... like, I remember this one time, um, I was sitting in that chair over there, and he was, like, lying on his stomach, like, on the bed, and we were just listening to music and stuff, and I, like... I never would have, like, asked anyone this before, but he was lying on his stomach, like, reading a book, and I was just like, "Hey, Scott, can I ask you something?"
Fakat bir keresinde hatırlıyorum oradaki sandalyede oturuyordum ve o sanki yatakta yüzükoyun ayatıyordu ve müzik ya da o tür bir şeyler dinliyorduk ve ben bunu daha önce kimseye sormamıştım ama yüzükoyun yatmış, kitap okuyor gibiydi ve ben de ona "Scott sana bir şey sorabilir miyim?" dedim.
- He's been lying to you!
Sana, yalan söyleyip duruyordu! Hayır!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]