He left a note translate Turkish
162 parallel translation
He left a note.
Bir not bıraktı.
He left a note.
Ardında da bir mektup bırakmış.
And he left a note saying, " I can't stand it any longer.
Ardında da, " Artık dayanamıyorum.
He left a note on the cliff top to make it look as if it was suicide, but it wasn't.
İntihar süsü vermek için kayalıkların başına bir not bıraktı, ama intihar etmedi.
He left a note.
Not bırakmış.
He left a note?
Not mu bırakmış?
Well, before he went He left a note with the company secretary.
Gitmeden önce şirket sekreterine bir not bırakmış.
He left a note for me, saying Teacher died of poisoning
Bana bir not bırakmış, Efendimizin zehirlenerek öldüğünü yazan.
He left a note for you.
Sanada bir not bıraktı.
He left a note on the pillow. I think that's romantic.
Yastığına bir not bıraktı, çok romantik değil mi?
And he left a note, a simple note : "I've gone out the window."
Kıytırık bir de not bırakmış, "Ben pencereden atlıyorum" diye.
He left a note but all he said was he didn't want to be buried until you all arrived.
Bir not bıraktı. Tek bahsettiği, siz gelene kadar gömülmek istememesi.
He left a note.
Bir not bırakmış.
He left a note.
Öl bakalım!
In fact Quinn said he never felt so good as when he left a note after smacking into a car.
Aslında Quinn, bir arabaya çarptıktan sonra bir not bırakınca çok iyi hissettiğini söylemiş.
He left a note, you know?
Bir de not bırakmış, biliyorsun.
He left a note :
Hâttâ not bile bırakmış :
He left a note.
Ama bir not bırakmış.
He left a note, but no.
Bir not bırakmış.
I think he left a note.
Galiba bir not bırakmıştı.
- He left a note?
- Not mu bırakmış?
And he left a note saying "see you in September, maybe."
"Eylülde görüşürüz... belki" diye bir not bırakmış.
- He left a note.
- Bize bir not bırakmış.
By the way, he left a note.
Bu arada, bir not bıraktı.
- He left a note?
- Not mu bıraktı?
He's left a note.
Bir not bıraktı.
But he should have left me a note.
Ama bana bir not bırakmalıydı.
But he left me a note, and he asked me to give you this.
Ama bana bunu sana vermem için bir not bırakmış.
He was a priest... who left a written note :
Bir rahip... bir not bırakmış :
He had to move fast, but he left you a note in the other room.
Acele etmesi gerekiyordu, diğer odaya sizin için bir not bıraktı.
He left you a note.
Size bir not bıraktı.
- He left a suicide note.
- Bir intihar notu bırakmış.
Last night, the phantom left a note saying he would strike.
Dün gece hayalet saldıracağına dair bir not bıraktı.
He left you a note.
- Sana bir not bıraktı.
He left a note for you.
Size de bir not bıraktı.
He left us a note wishing us good luck and took a chunk of the money.
Bize, şans dileyen bir not bırakmış ve zar zor topladığımız paradan bir hayli götürmüştü.
But he had left me a note...
Ama bana bir not bırakmıştı.
He left behind a crazy note addressed to you.
Ayrıca size iletilmek üzere çılgınca bir not da bırakmış.
He also left a weird suicide note.
Bir de garip bir intihar notu bırakmış.
He also left a weird suicide note.
O da garip bir intihar notu bıraktı.
"I, Myrl Redding, by authority inborn in me..." " As a free man living in a free territory... demand that Henry Ballard, within seven days of receiving this note... bring to my stables the horses he took from me... groom and fatten them with your own hands to the condition I left them.
Ben, Myrl Redding, özgür topraklar üzerinde yaşayan özgür bir adam olarak bana verilen yetkilere dayanarak Henry Ballard'ın, bu ihtarnameyi aldıktan sonra....... yedi gün içerisinde, benden aldığı atları kendi elleriyle tımar edip besleyerek onları bıraktığım hallerine sokup, ahırıma getirmesini talep ediyorum!
All he left was a note on his place mat.
Servis örtüsünün üstüne not bırakmış. " Sevgili Douglas.
He left us a note.
Bize bir not bırakmıştı.
James left a note saying he thought it would be best if he moved on.
- James, dün gece ayrılmasının en iyisi olduğunu söyleyen bir not bırakmış.
He left you a note.
Sana bir not bıraktı.
Look, I got bored after sitting there two hours, so I left a note saying the stuff was in the garage and he could leave a receipt, and I went to get some coffee.
- İnanılır gibi değil. - İki saat bekleyince sıkıldım. "Eşyalar garajda, makbuzu bırakabilirsiniz" diye not bıraktım.
He must have left a note for me.
Benim için bir not bırakmış olmalı.
Yeah, well, if you don't believe that, he left a suicide note.
Evet, inanmazsanız bıraktığı intihar mektubuna bakın.
He left us a note :
Not bırakmış.
- He could have left a note.
- Bir not bırakabilirdi.
He left a note : " I'm quitting it all.
Bir de, " her şeyden vazgeçtim.
he left 363
he left me 64
he left us 23
he left her 20
he left you 17
he left a message 22
he left you his practice 16
a note 57
a notebook 22
he leaves 21
he left me 64
he left us 23
he left her 20
he left you 17
he left a message 22
he left you his practice 16
a note 57
a notebook 22
he leaves 21