He let me go translate Turkish
529 parallel translation
That done, he let me go. And with his head over his shoulder turned, he seemed to find his way without his eyes, for out of doors he went without their help,
Sonra bıraktı beni ve başı omzunun üstünden bana dönük, yürüdü hiç önüne bakmadan.
Poppa knew this would happen if he let me go off.
Babam beni başıboş bıraktığında böyle olacağını biliyordu.
He just glared at me and said he would let no one go there.
Bana ters bakıp oraya kimseyi sokmadığını söyledi.
He won't let me go, and I'm afraid to run away.
Onu bırakmama izin vermiyor, ben de kaçmaya korkuyorum.
And he won't let me go, sir, and I am afraid to run away.
Peşimi bırakmayacak bayım ve kaçmaktan korkuyorum.
So then he takes her in his arms and she says : "No, let go of me!"
Sonra da kızı kollarına aldı fakat o dedi ki : Hayır, bırakın beni!
They wouldn't have let me go if Lightcap hadn't lied. I can't believe he did.
Lightcap yalan söylemeseydi beni bırakmazlardı.
I'll do anything if he'll just let me go.
Beni bırakırsa ne isterse yapacağım.
Now, don't try a muzzle. The last time someone wanted to gag me, he tried it with a mink coat but I never let go until the president of that particular ship company wound up in jail, even though I did get pneumonia that winter.
Geçen sefer, biri beni vizon mantoyla susturmak istemişti ama o gemi şirketinin başkanı hapse tıkılana dek asla vazgeçmemiştim hatta o kış zatürreeye bile yakalandım, bu yüzden.
Let me go! He was gonna kill me.
Bırakın beni!
- He told me nothing. Let's go.
- Sana bir şey söyledi mi?
He said that he'd never let me go under any conditions ever.
- Beni kesinlikle bırakmayacağını söyledi.
Come back when you can offer me that. He's going to let you go.
Bana bunları sunacak duruma geldiğin de geri gel.
He's beating him! Let me go in there!
Hayır, hiçbir şey duymuyorum.
And only you can make Riton see he's gotta let me go.
Ve sadece sen Riton'un beni bırakmasını sağlayabilirsin.
I was going to ask Brother Arvide if he might let me carry the drum when we go out again this afternoon.
Arvide Kardeş'e bu akşam davulu taşımama izin verir mi diye sormaya gelmiştim.
Do you think Ed would let me go out and earn a living while he's in the hospital?
Sence Ed o hastanedeyken benim çalışmama izin verir mi?
But I still don't know... and he's going to let me go through with it again.
Ama hala bilmiyorum ve o da bunu tekrar yaşamama izin verdi.
He had to go into hiding in the country to escape a labor call-up but he has let me have the radio for you.
Çalışma celbinden kaçmak için şehir dışında saklanmak zorundaydı. Ama size radyoyu vermeme izin verdi.
Well, he won't let me go back to school.
Okula dönmeme artık izin vermeyecek.
All you'll do is march me down to that judge and he's got to let me go.
Tüm yapacağın beni hakim karşısına çıkarmak, o da beni serbest bırakacak.
Why doesn't he question me and let me go?
Neden hemen sorgulayıp, salmıyor beni?
But even if it's real, he's not gonna let me go.
Belki gerçek olsa da beni serbest bırakmayacaktır.
- He's a monster, and this... ugly monster he won't let me go. - The examining magistrate?
Sorgu yargıcına mı?
You think he might let me go?
Gitmeme izin verir mi dersin?
I say, "Let me go." He says "No."
Komutana söyledim. İzin ver, dedim. Olmaz dedi.
He won't let me go anywhere by myself.
Tek başıma hiçbir yere gitmeme izin vermiyor.
Oh, help me! " And he wouldn't let me go.
"Bana yardım et!"
"Let's go to the sofa then", he said to me.
"Kanepeye gidelim öyleyse", dedi.
You know, he just let me go.
O sadece bana imkan sundu.
I told him to stop, but he just wouldn't let go of me
Ona durmasını söyledim, fakat beni bırakmadı.
That he was prepared to let me go
Nihayet gitmeme izin verdi.
- He wouldn't go out with me anymore... if I didn't at least let him do something.
- Bir şeyler yapmasına izin vermeseydim benimle bir daha dışarı çıkmayacaktı.
He lost so he let me go
Ne oldu sana?
If he finds out... He won't let me go out Fine, I won't tell my uncle
eğer öğrenirse... bir daha gitmeme izin vermez peki, amcama söylemem ben olmasaydım, ölmüş olabilirdin
- He won't let me go.
- Hayır. Buna izin vermez.
Thank you. If you want me to let him go, go he will.
Bırakılması gerekiyorsa bırakırım.
I wanted to leave, but he couldn't let me go.
Ayrılmak istedim ama beni bırakmadı.
Let me and Li Xunhuan go to Shaolin Temple. Because my chief said he doesn't believe...
İzin verin ve Li Xunhuan şaolin Tapınağına gitsin çünkü şefim, Li Xunhuan'ın
And please don't let me go to the same place he goes.
Ve ne olur onunla aynı yere gitmeme izin verme.
He must let me go to town.
Şehire gitmeme izin vermeliydi.
Well, let me tell you something, if you was keeping your man satisfied, he wouldn't have to go nowhere else.
Bak sana bir şey diyeceğim. Eğer erkeğini hoş tutsaydın, başka yere gitmek zorunda kalmazdı.
# That he don't love me anymore and I'll have to let him go
Beni artık sevmiyormuş, onu bırakmak zorunda kalacakmışım.
'll Talk with Brian, I'll see if he can let me go early.
Brian konuşacağım erken çıkmak için izin isteyeceğim.
Well, Ben Parsons told me that Wheeler had to let her go because she hadn't turned anything in that he could use, other than some story about a cop that went over there to drive a police department ambulance.
Ben Parsons, Louise polis ambulansı süren bir polis hakkında bir hikâyeden başka işe yarar bir şey yazmadığı için Wheeler'ın ona yol verdiğini söyledi.
Maybe the guard made a deal with him and let him go if he would kill me.
Belkide adamımız onunla bir anlaşma yapmıştır, beni öldürmesi için.
He gave me outlines and stuff to practice- - l can't let him go for at least five minutes, or he'll destroy the piece.
O bana outline çizmeyi ve bir kaç pratik öğretti- - Son beş dakikadır onu takmıyorum, taslağı mahvedecek.
He'll never let me go.
O beni bırakmaz.
- Why is he crying? - Dad... Will you let me go, for God's sake?
Baba Tanrı aşkına, bırak, gideyim.
He offered me money to let him go.
Gitmesine izin vermem için tabi.
He just let me go.
Beni bıraktı.