He left her translate Turkish
947 parallel translation
Then when he went out to talk to you he left her here with a pistol.
Siz gelince onun eline bir silah verip basima dikti.
He left her a million-dollar trust fund.
Karısına milyon dolarlık miras bırakmış.
He left her without a penny.
Ona beş para bırakmadan terk etmiş.
He left her $ 28,000 worth of roses.
28,000 dolar değerinde gül bıraktı ona.
But he left her, too.
Fakat o Julia'yı da terk etti.
Wyatt's lady fair, he left her crying there
Wyatt birakip gitti gözü yasli sevgilisini
I didn't know he left her.
Onu terk ettiğini bilmiyordum.
- He left her home because she lost...
- Sebastian onu evde bıraktı çünkü...
When he left her home, she had a stroke.
Sebastian evde bıraktığında Vi Yenge felç geçirdi.
Then he left her everything.
Sonra her şeyini ona bıraktı.
I mean, she didn't have to go to work or anything like that. He left her a little money.
İşe gitmesi gerekmedi, babam ona biraz para bırakmıştı.
He left her 15 years ago today, and she's just having a drink on it.
Annemi 15 yıl önce bugün terk etmişti, o da şerefine içiyor.
- Right where he left her.
- Tam onu bıraktığı yerde.
- He left her before she was born.
- O doğmadan önce ayrıldı.
If Wilhelmina Got To Him, He May Have Left Her The Company.
Wilhelmina onu ikna ettiyse şirketi ona bırakmış olabilir.
And he left Wynant's watch chain in her hand.
Wynant'ın saat zincirini de kadının eline koydu.
Get out of what? The lady Saskia Van Uylenburgh... Left her fortune to her beloved Rembrandt Van Rijn... with the proviso that in the event of his remarriage... he must make over 1 / 2 of the fortune... to her son Titus.
Bayan Saskia van Ulyenburgh, kocasının yeniden evlenmesi durumunda, yarısının oğlu Titus'a devredilmesi koşuluyla servetini sevgili kocası Rembrandt van Rijn'a bırakmıştı.
There was a traveling dentist and he set her and I gave her a praying over, but there wasn't no more Holy Spirit left in your pa after that.
Seyahat yapan bir dişçi onu tedavi etti ve dua etti, ama baban o günden sonra kutsal ruhu kaybetti.
Belmonte waited here for her and then he left.
Belmonte onu burada beklemiş ve sonra gitmiş.
I left the whole matter entirely up to dimitrios, but i was interested to see how he started.
Her şeyi Dimitrios'a bırakmıştım, ama nasıl başlayacağını merak ediyordum.
If he's left alone, anything can happen.
Tek başına bırakılırsa, başına her şey gelebilir.
He said he was gonna fix her when he left my place around 2 a. m.
Saat 2 sularında yerimden ayrılırken onu benzeteceğini söylüyordu.
He won't speak to me, refuses even to see me, and there are so few precious hours left.
Frankie bana hiç bir şey söylemeyecek, her gördüğünde beni tersleyecek, elimizde çok önemli birkaç saat kaldı.
He found that the packet boat for the continent left Gravesend Pier at high tide every Thursday.
Posta gemisinin her Salı, deniz yükseldiğinde... Gravesend Rıhtımından Avrupa'ya açıldığını öğrendi.
His wife, she was hurt in an automobile accident, and he hasn't left her for a minute.
Karısı trafik kazasında yaralanmış. Bir dakika olsun yanından ayrılmadı.
Everything is just as he left it, his writing desk, his clothes.
Her şey tam bıraktığı gibi - yazı masası, giysileri.
- Left everything to old Molly, he did.
Her şeyi Yaşlı Molly'e bıraktığını.
He and the lady's mother, who came from America, and the whole family... did everything they could to help her, up until she, of her own free will, left her husband.
Hanımefendinin annesiyle ikisi, ki Amerika'dan buraya geldi ; tüm aile... ona yardım etmek için her şeyi yaptı. Taa ki kendi arzusuyla... kocasını terk edene dek.
He came home and told her he was assigned to some sort of special job overnight and left.
Eve gelip, gece özel bir işte çalışması gerektiğini söylemiş.
Was he standing to the left of her, the right of her or behind her?
Kızın solunda mı, sağında mı yoksa arkasında mı duruyordu?
And he'd better watch out, the guy that left me holding the stick.
Her kim yaptıysa dikkat etsin, beni bu belaya her kim karıştırdıysa...
There's a time in every man's life when he wants to be left alone.
Her erkeğin hayatında yalnız bırakılmak istediği bir an vardır.
He met her June 6, the day I left for New Orleans.
Onunla 6 Haziranda tanışmış, New Orleans'a gittiğim gün.
Old master left 30,000 rupees... so every year he could be reborn again... in the loyal hearts of his subjects.
Büyük bey, her yıl sadık tebaasının kalbinde... yeniden doğabilmek için... 30.000 rupi bıraktı.
He left everything to me.
- Her şeyi bana bıraktı.
He put all his things in a trunk and put it in the carriage and then he left.
Kendine ait her şeyi bir bavula ve onu da bir arabaya koydu... ve ayrıldı.
He packed all his things and he left.
Her şeyini topladı ve gitti.
He wouldn't have left her unless he was coming back.
Geri dönecek olmasa onu burada bırakmazdı.
So I hid there until he left, trying to think of some way to save things.
Olanları gizledim, her şeyi düzeltmek için bir yol arıyordum.
Well, after all, he left you the house.
Şey, her neyse, evi sana bıraktı.
He left an hour ago. He should be back any moment.
Her an gelebilir.
I know your papa left you in charge of things while he's gone.
Babanın giderken, her şeyin sorumlusu olarak seni bıraktığını biliyorum.
She'd left him and he wanted her back.
- Yaklaşık... Üç hafta önce, bir Perşembe günü.
But to her he was simply a son, about whom she knew everything from the day he was born to the day he left along this road for the front.
Ama annesine göre o sadece bir çocuktu, doğduğu günden cepheye varmak için bu yoldan gittiği güne kadar hakkında her şeyi bildiği.
Sebastian left her home like a toy he tired of.
Sebastian oynamaktan bıktığı bir oyuncak gibi bıraktı onu.
Every time your father visited this town, ever since you were a baby, he always left like that, with a heavy heart.
Baban bu şehre her geldiğinde bebekliğinden beri bütün ayrıIışları çok duygusal olurdu.
- Didn't you know? Her husband left her because he always found some ghost in bed.
Kocası ondan ayrılmış çünkü onu yatakta sürekli hayaletlerle buluyormuş.
He told me the general had made arrangements for her... so I left her behind, on my own responsibility.
Generalin o küçük kız için ayarlamalar yaptığını söylemişti, onu bıraktım. - Ben de sorumluluğu üstlenmiştim.
When Joe left 10 years ago, he told her he was just going out for a short beer.
Joe 10 yıl önce onu terk ettiğinde, sadece bira içmeye gittiğini söylemişti.
And when they left, he came again - Calvera - and every year since.
Sonra, onlar geri geldi - Calvera - ve ondan sonra her yıl.
I said we'd tell him, we'd tell him all about Meadows, the whole lot, if he left us out of it.
Cummings'e telefon eder etmez geldim. Meadows'la ilgili her şeyi anlatacağız dedim. - Bizi bu işten kurtarabilir.
he left 363
he left me 64
he left us 23
he left you 17
he left a message 22
he left a note 30
he left you his practice 16
left here 19
here 35434
hermes 98
he left me 64
he left us 23
he left you 17
he left a message 22
he left a note 30
he left you his practice 16
left here 19
here 35434
hermes 98
here we go 9033
hermano 85
hernandez 57
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herpes 52
herman 232
hermano 85
hernandez 57
here you go 5858
heroes 83
hero 275
heroine 19
hers 94
herpes 52
herman 232
herb 224
herald 31
heroin 209
herbert 132
hercules 220
herself 49
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
herald 31
heroin 209
herbert 132
hercules 220
herself 49
hershey 18
hertz 45
here we go again 374
herring 17
heroic 33
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
hermann 78
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366