How's it feel translate Turkish
1,369 parallel translation
How's it feel?
- Nasıl hissettiriyor?
Okay, let's do it. I know I'm not supposed to play favorites, but Gabe's one of those kids that... when I go home at the end of the day, I feel like... no matter how tired I am, it's worth it.
İltimas geçmemem gerektiğini biliyorum ama Gabe günün sonunda eve gittiğimde ne kadar yorulmuş olursam olayım bana buna değdiğini hissettiren çocuklardan birisi.
- Yo, man, how's it feel?
- Kendini nasıl hissediyorsun?
It's amazing how, over the years, the music has moved people, makes people feel better about themselves, you know?
Yıllar geçtikçe müziğin insanları nasıl da ilerlettiğini ve, iyi hissettirdiğini izlemek çok keyif verici, ha?
No matter how much you get, you win, or you achieve... you can never, ever let yourself feel like it's enough.
Ne kadar alırsan, ne kadar kazanırsan ya da başarılı olursan ol, sana yeterliymiş gibi gelmez.
It's about how it doesn't make me feel much of anything.
Olaylardan birşey hissetmediğim konusunda.
But if you feel it, it's gonna follow you around like a hungry dog no matter how far you run. Wait. I didn't mean to say love's a dog.
Ama eğer hissedersen, bak ne kadar kaçarsak kaç aç bir köpek gibi peşinden koşacak.
How's it feel to be a stopgap?
Yedekler olarak siz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
I think it's pretty obvious how you feel about a brother so, uh...
Sanırım neler hissettiğin apaık ortada ama...
That's how I feel being a lawyer. I love it.
İşte avukatlık da böyle hissettiriyor.
How's it feel to be a free man? .
Özgür olmak nasıl bir his?
How does it feel to be trapped in this town with the rest of us?
Bizlerle birlikte bu kasabada sıkışıp kalmak nasıl bir duygu?
I'll tell you what it is I've always got the feeling that your folks... are not very happy with our marriage. That's how I feel They probably think that if you had got married to Sameer... he could have given you everything that I haven't been able to
sana ne olduğunu söyleyeceğim her zaman ailenin bizim evliliğimizden dolayı mutlu olmadıklarını hissediyordum öyle hissediyorum onlara göre belki de Sameer'le evlenmiş olsaydın benim veremediğimi o verebilirdi bu doğru, konu sadece itibar meselesi değil
( It's only a tiny photo. ) I understand how you feel.
( Sadece küçük bir resim. ) Seni anlayabiliyorum.
I know how you feel, but it's important to understand what's going on here.
Neler hissettiğini anlıyorum ama sen de neler olup bittiğini anlamak zorundasın.
- It's distancing. At the same time, when I watch Modern Times, I'll sit there and feel slightly superior, which with a great master part of you is urging, "How can I get a leg-up on this guy and feel at least even with him?"
Öte yandan, oturmuş filmi izler ve tam da böyle büyük bir ustanın açığını yakaladığınızı sanıp kendinizi üstün hissedersiniz.
How's it feel? - Ah!
Nasıl bir his?
It's just... You know how I feel, right?
Hislerimi biliyorsun, değil mi?
It's a little unnerving to have somebody tell you how you feel all the time before you know it yourself.
Bunu kendiniz biliyorum önce Birinin her zaman nasıl hissettiğimi söylemek için sinir bozucu biraz.
- How's it feel?
- Nasıl bir duygu?
- Which, I know, it's stupid and really sad, because you made it painfully clear how you feel about me.
- Bunun aptalca ve çok üzücü olduğunu biliyorum. Benim için ne hissettiğini, bana acı bir şekilde söylemiştin.
How interesting it must be for you to feel how he feels about Johnny Smith, to put yourself in his place, and feel his misery.
Onları yaratan sensin. Onun Johnny Smith hakkında... neler hissettiğini fark etmek, kendini onun yerine koymak... ve onun acısını hissetmek, senin için ilginç bir deneyim olmalı.
How's it feel to be helpless?
Çaresizlik nasıl bir duygu?
- That's not how you really feel, is it?
- Gercek düsüncen bu mu?
It's okay. That's how you feel.
Bos ver.
So, how's it feel not wearing a suit?
Takım giymemek nasıl bir duygu?
That said, how does it feel to be judged unfairly... which is a daily battle waged by both Wallace's girls and, I'm sure, Sophia... to be put in a box that doesn't define you?
Şöyle söyleyim, haksız bir şekilde yargılanmak... Wallace'ın kızlarının her gün yaşadığı gibi, veya... Sophia Lopez gibi sizi tarif etmeyen bir kutuya konmak nasıl bir duygudur?
How's it feel to be back in the gen pop?
Genel birime geri dönmek nasıl bir his?
How does it feel, you fag?
Nasılmış bakalım ibne?
How's it feel, Clark?
Nasıl hissediyorsun Clark?
- How strongly do you feel about it?
- Bu konuda ne kadar kararlısın?
Yeah. Believe me, if you think it's weird, imagine how I feel being the copy.
Evet, inan bana, eğer bunun garip olduğunu düşünüyorsan, bir de benim kopya olduğum için nasıl hissettiğimi bir düşün.
How's it feel?
Nasıl hissediyorsun?
When even an inch separates us, I quiver with misery. So you can imagine how I feel when it's a billion light years.
Senden bir santim bile ayrılmak içimi kederle doldururken aramızda milyarlarca ışık yılı olunca ne hale geliyorum.
But if there is this insuperable mystery... might one understand how it is that people feel that in the presence of such a mystery that, as it were, it's the thin end of some sort of theological wedge
Çözülemez bir gizem varsa... İnsanların nasıl böylesi bir gizem ile huzurlu hissettikleri anlaşılabiliyor mu? Yani, bu ruhani bir şey ya da yaratıcı tarafından yerleştirilen bir çeşit teolojik takozun zayıf sonu sonuçta.
What's wrong is how society makes you feel about it... because nobody can admit... that people aren't completely gay or completely straight.
Yanlış olan toplumun | sana düşündürdükleridir... çünkü kimse... tamamen gey veya tamamen heteroseksüel | olmayanları kabul edemez.
If you're not sweating how your wife would feel about you and porn, then you shouldn't sweat what I'm proposing'cause it's the same thing.
Karının porno hakkında hissedeceklerini sorun yapmıyorsan,... benim teklifimi de yapmamalısın çünkü ikisi aynı şey.
- How's your wife feel about it?
- Karın bu konuda ne düşünüyor?
I bring people out to see the bears because, - - I feel it's the best way to change how we look at these animals.
Ayıları görmeleri için insanları getiriyorum, çünkü bu hayvanlara bakışımızı değiştirmenin en iyi yolu olduğunu hissediyorum.
- How's it feel?
- Nasıl hissediyorsun?
How's it feel, Stan?
- Nasıl gidiyor?
How's it feel?
Nasıl bir duygu?
It's like dressing how you feel inside.
Bu nasıl hissediyorsan öyle yapmak gibi bir şey.
Uh, Mary Ann, how would you feel if I asked you to sing a torch song with a gospel feel to it?
Ah, Mary Ann, senden bir aşk şarkısını dinî şarkı duygusuyla söylemeni istesem, ne hissederdin?
Samantha... What do you feel about your father's domestic policy... and how does it affect you?
Babanın ülke meseleleriyle ilgili ne düşünüyorsun?
The second I start to feel like I'm enjoying myself, this voice comes inside my head and... it's like, "How can you be having a good time when Paul is dead?"
Yani ne zaman hayattan keyif almaya başladığımı hissettim anda o ses kafamın içine giriyor ve bana "Baksana, Paul ölüyken nasıl eğlenirsin!" diyor.
So, how's it feel being back home?
Eve dönmek nasıl bir his?
How does it feel to be convinced something is there... when logic tells you it's not?
Birinin orada olduğundan emin iken, zihnin olmadığını söylerse, bu sana ne hissettirir?
He doesn't know how it's gonna make the other person feel.
Karşısındakinin ne hissettiğini düşünmez.
This is what it's like! This is how it can feel!
İşte hissedeceklerin böyle!
How's it feel? Huh?
Nasılmış, ha?
how's it going so far 18
how's it going over there 27
how's it going 3026
how's it hanging 125
how's it going there 22
how's it taste 16
how's it going here 22
how's it hangin 24
how's it work 33
how's it goin 173
how's it going over there 27
how's it going 3026
how's it hanging 125
how's it going there 22
how's it taste 16
how's it going here 22
how's it hangin 24
how's it work 33
how's it goin 173