English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It feels like

It feels like translate Turkish

4,971 parallel translation
Because it feels like you want something else, and that's not gonna happen, David.
Çünkü ben başka birşey istediğini düşünüyorum ve o olmayacak David.
It feels like...
Sanki...
Sorry to bother you guys- - it feels like we've been driving in circles for hours.
Affedersiniz beyler, biraz kayboldukta.
I know what it feels like to be trapped, And to have no one to turn to.
Köşeye sıkışmanın ne demek olduğunu bilirim, ve güveneceğin kimsenin olmamasını.
I may not have been an orphan, but believe me, I understand what it feels like to be afraid.
Belki ben hiç yetim olmadım, ama inan bana korkmuş olmanın nasıl bir şey olduğunu iyi bilirim.
I'll show you what it feels like to get hit.
Yumruk yemek nasıl bir hismiş, gösteririm sana.
I mean, it feels like we've known each other forever.
Sanki birbirimizi hep tanıyormuş gibiyiz.
That's what it feels like.
- Öyle geliyor cidden.
Do you have any idea what it feels like to come home and find 4 of your children dead, another one impaled, two running for their lives?
Eve gelip 4 çocuğunun cesedini bulmak nasıl bir duygu biliyor musun? Bir diğerinin yaralı, diğer ikisinin de canı pahasına kaçtığını görmek?
Now you know what it feels like to be us - - to be mortal.
Artık bizim gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorsun ölümlü demek istiyorum.
It feels like maybe we hit a bird or something.
Bir kuşa veya başka bir şeye çarpmışız gibiydi.
Charlie, it feels like you're lying to me.
Charlie, bana yalan söylüyormuşsun gibi hissediyorum.
Because my leg is there and it feels like you're lying to me.
Çünkü bacağın orada ve banayalan söylüyormuşsun gibi.
Maybe I know what it feels like to sacrifice in vain.
Boşuna fedakârlık yapmanın nasıl hissettirdiğini biliyorumdur belki.
I mean, it feels like you are surrounded by very little humans.
Sanki etrafım minik insanlarla çevriliymiş gibi hissediyorum.
When the sun isn't out, it feels like the middle of the night sometimes.
Güneş olmadığından bazen gece yarısıymış gibi geliyor.
It feels like it's hanging on. Oh, no!
- Sanki zar zor dayanıyor gibi.
You know what it feels like when men blow each other up...
- İnsanların birbirini öldürmesinin nasıl olduğunu bilirsin.
It feels like I forced you to.
Seni zorlamışım gibi hissediyorum.
Well, to me it feels like I fell... without falling.
Ben onu atlamadan hissettim.
Yeah, it feels like testing Ava through conversation is kind of a closed loop.
Ava'yı muhabbet yöntemiyle test etmek, kapalı döngü gibi sanki.
She learns what it feels like to see color.
Rengi görmenin nasıl bir şey olduğunu öğreniyor.
So, it feels like you're inhaling cool air, with a light kind of candy corn taste.
Yani serin bir hava soluyor gibi oluyorsunuz,... az miktarda mısır tadıyla birlikte.
It feels like hope.
Umut var gibi geliyor.
It feels like all the other...
Diğer tüm gibi hissediyor...
If it feels like it's burning, it's working.
Eğer yakıyorsa, işe yarıyor demektir
It feels like a small trophy or... A collectible.
Ufak bir hatıralık... ya da koleksiyon parçası gibi bir şey
Do you want to try being reasonable, just, you know, see what it feels like?
Mantıklı davranmak istemiyor musun? yani, bilirsin, nasıl olduğuna bakalım?
Yeah,'cause it's like... it feels like everybody's having a good time.
Evet, çünkü... Herkes iyi vakit geçiriyormuş gibi hissettiriyor.
It feels like everything we've ever wanted.
Bu şimdiye kadar istediğimiz her şeye benziyor.
I mean, shit, man, we know what it feels like to have a fuckin'whore in our lives and then wake up one morning, and, poof, she's just fuckin'gone.
Siktir be oğlum. Hayatımızda orospunun tekinin bulunması nedir biliyoruz. Sonra bir sabah uyanırsın ve püf, karı gidivermiş.
It kind of feels like it.
- Öyle gibi geliyor ama.
And it all feels like one long, inescapable moment.
Her şey uzun ve önlenemez bir anda yaşanmış gibi hissederiz.
Feels like it's coming from below.
Alttan geliyormuş gibi.
I just like how it feels.
Sadece hissettirdiği şekli seviyorum.
No, I just meant, like, you and I feels right, doesn't it?
Hayır, demek istediğim, sen ve ben doğru geliyor, değil mi?
I'm staying with Erin in between gigs, but it certainly feels like a place I can get used to.
İşle Erin arasında kalıyorum ama alışacakmışım gbime geliyor.
And when you think about it, that's obvious - it doesn't feel like we're moving, and the ground feels solid beneath our feet, the proverbial mountains move for no-one, and the sun, moon and stars arc across the sky.
Aslında bir düşünürseniz öyle gibi. Hareket ediyormuşuz gibi değil. Ayaklarımızın altındaki yer sağlam gibi.
Part of me feels like I should invest it, be responsible for the first time in my life.
Bir yanım yetişkin gibi davranıp yatırım yapmam gerektiğini söylüyor.
This feels like my chance to get out in front of it.
Bu işle tüm bunların önüne geçebilirmişim gibi geliyor.
Yeah, it sometimes feels like a boot camp here.
Evet, bazen sanki askerdeymiş gibi geliyor.
it feels like I'm running away from a disaster.
Sanki bir felaketten kaçıyormuşum gibi.
It never really feels like a Sunday until I bless myself with holy water.
Kendimi kutsal su ile kutsayana kadar pazarmış gibi hissedemiyorum.
'Cause it never feels like Sunday to me until about 4 : 00 in the afternoon.
Gerçekten mi? Ben öğlen 4 : 00'e kadar hiç pazarmış gibi hissetmiyorum.
It just feels like a losing battle... and it's discouraging.
Savaşı kaybediyormuş gibi hissediyorum. Ve cesaretim kırılıyor.
- My face feels like it's going to fall off.
Suratım parçalanıyormuş gibi.
It's funny, no matter how old you get, New Year's eve feels like the one night, that anything's possible.
Çok komik. Ne kadar yaşlanırsan yaşlan yeni yıl arifesi her şeyin mümkün olacağı tek geceymiş gibi hissettiriyor. - Önerin nedir?
Like having a gun to you face. Feels good doesn't it.
Yüzünde silah olması güzel, değil mi?
It just feels like it's maybe one or the other.
Sanki ya bu, ya o gibi.
It just feels like this thing is stacking up.
Ama gittikçe çoğalmaya başladılar.
When you don't feel like hitting that bag for three more minutes, he feels like it.
Sen o torbaya 3 dakika daha vurmak istemediğinde, o istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]