I should be dead translate Turkish
119 parallel translation
I should be dead. - Cal - -
Ölmüş olmalıydım.
I'm here, aren't I? I should be dead, but I'm not.
Işınlama odası 3'ün kapsamlı incelemesi... son arızanın nedeni hakkında hiçbir ipucu sağlamadı.
But I fired it on myself, so I should be dead.
fakat onunla kendime ateş ettim, bu yüzden ölmem gerekiyordu.
I should be dead.
Ölmem gerekir.
According to the third, I should be dead as we speak.
Üçüncüsü ise onunla konuşurken öleceğimi düşünüyordu.
I should be dead.
Ölmüş olmalıydım.
I should be dead just long enough to meet Mephistopheles there.
Orada onunla karşılaşana kadar ölü olmam gerek..
It's a little strange to be walking around when every shred of evidence says I should be dead.
Her kanıt ölmüş olmam gerektiğini söylerken yaşıyor olmam biraz tuhaf.
I'm 24 years old, I should be dead from an overdose or something.
Ben 24 yaşındayım ; aşırı doz ya da başka bir şey yüzünden ölmüş olabilirdim.
I should be dead right now.
Şu anda ölmüş olmalıdır.
I should be dead already.
Şimdiye ölmüş olmam gerekiyordu.
By all rights, I should be dead.
Doğrusu ölmüş olmam gerekirdi.
I should be dead.
O gece ölecektik.
I should be dead now.
Şimdi ölmüş olmam gerekiyor.
I should be dead, but he missed the jugular.
Damarı ıskalamasaydı ölmüştüm.
I should be dead by now.
Şimdiye ölmüş olmalıydım.
I should be dead, But here I stand.
Ölü olmam gerekiyordu, ama işte buradayım.
I should be dead, and you should be dead.
Ölmüş olabilirdim, sen de ölmüş olabilirdin.
Had the general not ordered me to return with word, I should be dead as well.
Komutanları anlatmam için geri göndermeseydi... ben de ölmüş olurdum.
I should be dead.
Ölmüş olmalıyım.
I should be dead right now, right here.
Şimdiye çoktan ölmüştüm, tam da burada.
And every single odd says that I should be dead and crispy.
Herkes kızarıp ölmüş olmalı dedi ama,
I think I should just be a sun that only shines for those who are already dead.
Ben... sanırım yalnızca ölü insanlar için parlayan bir güneşim.
I should be lying dead in there, not him.
Orada ölen ben olmalıydım o değil.
I have no desire to be a loose person... and you should stop drinking before you get dead drunk.
Öyle gevşek bir kimse olmaya hiç niyetim yok... ve sen körkütük sarhoş olmadan önce içmeyi bırakmalısın.
I owe you many apologies, my dear Watson, but it was all-important that it should be thought I was dead, and it is quite certain that you would not have written so convincing an account of my unhappy end
Sana çok özür borçluyum, sevgili Watson, fakat hepsi hayatiydi. Ölmüş olarak bilinmeliydim. Mutsuz sonumun gerçek olmadığını bilseydin böyle inandırıcı bir açıklama yazmayacaktın.
I mean, every dead person should be in principle equal to every other dead person. That's not what I say.
Bu Nim Chimpsky.
I understand the chance for scientific discovery, Captain, but whatever belief this race has, they clearly meant for their dead to be left alone, and I think we should respect that.
Bilimsel bir keşif şansını anlıyorum, Kaptan, fakat her nasılsa bu ırkın, inancı ölülerini yalnız bırakmak olduğu açıkça görünüyor, ve sanırım buna saygı duymalıyız.
He should be dead by now. I thought I had to do something first, like...
Benim önce bir şey yapmam gerekiyordu.
It was gonna be for Michael and I, but since our love is... Dead... you two should take it.
Michael'la benim içindi fakat aşkımız... öldü... siz alabilirsiniz.
If I let everything that should worry me worry me... I'd be dead from worry.
Her şeyin beni endişelendirmesine izin verseydim endişeden ölürdüm.
The originals of these documents are in a safe place and I gave specific instructions to be followed should I disappear or be found dead.
Bu belgelerin orjinalleri güvenli bir yerde Yapılması gereken belli talimatları verdim, kaybolur veya ölü bulunursam.
If I should fall today I'll be dead tomorrow.
Bugün düşmeliysem yarın ölmüş olurum.
God forbid that I should say something, because I would be perceived as a harpy... coming between him and his dead, idealized wife.
Ağzımı açmamalıyım yoksa idealleştirdiği ölü karısıyla arasına giren cadı gibi görünürüm.
Well, I would've, but it's Thursday, which means everyone who should be in the weekly briefing is dead.
Öyle olsa da bugün Perşembe, bu da demek oluyor ki haftalık toplantıda olması gereken herkes şu anda ölü.
But the fact was, I was a balding chart singer who hadn't had a hit in years, and who should be dead.
Ama gerçek şuydu ki, ben, kelleşen uzun zamandır hit bir şarkı çıkaramayan ve ölmesi gereken bir şarkıcıydım.
I don't want to be ninety and dead, thinking I should have tried.
90 yaşımda olup ölmek istemiyorum, Denemeliyim diye düşündüm.
I applaud your spirit, girls. But you should know that most of those streets turn out to be dead ends.
Hevesinizi takdir ettim, kızlar, ama bilin ki ; bu sokakların çoğu çıkmazdır.
I know they can't be far but the area's hot and there's a dead body in the car I should get rid of.
Uzakta olamazlar ama durum kızıştı. Kurtulmam gereken bir ölü var.
I gave him a mild sedative to help rest, but he should be dead.
Ona dinlenmesi için hafif bir yatıştırıcı verdim, ama ölmüş olmalıydı.
Clothes Over Bro's should totally be designing hospital gowns'cause I would not be caught dead in that.
Clothes Over Bro's un hastane önlüğü tasarımları da yapması... gerektiğini hatırlatıyor. Bu şeyler içinde ölmek istemem.
Well, look, my only serious relationship ended... in a broken collarbone and a dead meerkat... so I may not be the best person in the world to give advice... but you have been trying to get through to Libby... for five years now... so maybe you should let her go.
Bak, ciddi bir birlikteliğim kırışmış bir köprücük kemiğinde ve ölü bir mirkette sona erdi. Bu yüzden, dünyada sana tavsiye de bulunacak en iyi kişi ben olmayabilirim. Fakat, 5 yıldan beri Libby ile birlikte olmaya çalışıyorsun.
I'm glad he's dead. And you should be too.
Onun öldüğüne sevindim, siz de sevinmelisiniz.
I declare you should be hung by the neck until dead.
İlan ediyorum ki, ölene kadar boynunuzdan asılacaksınız.
Now I don't know much about science, but I know that when your brain's showing, and part of it's missing, that, you know, you should be dead, not walking around.
Bilim hakkında fazla bir şey bilmiyorum fakat kafanın yarısı kopmuş ve beynin görünüyorken etrafta öylece yürüyemeyeceğini, biliyorum.
With all due respect, I don't think we should be stealing from the dead yet.
Kusura bakma ama, henüz ölülerden çalmamalıyız diye düşünüyorum.
I suppose it was only a matter of time before they sent someone to answer to the question, "Why are you alive when you should be dead?"
Sanırım "Neden hâlâ yaşıyorsunuz, ne zaman öleceksiniz?" sorusunu sormak için birilerini yollamaları an meseleydi.
I think we're not dead and we should be.
Sanırım ölü değiliz ama ölebiliriz.
Well, should there be, I don't know, a cave-in at the Holland Tunnel or another dead Templar or a combination of the two.
Yani, bilmiyorum. Hollanda tünelindeki eski bir mağarada ya da başka bir Templar ölmezse ya da belki de ikisi birden.
'Cause by all rights I think she should be dead, from what I saw in the dry season.
Çünkü bütün gerçeklere dayanarak kurak sezonda gördüklerime göre o çoktan ölmüş olmalıydı.
I don't know which one should be happier - those alive or dead.
Ölenler mi daha mutlu kalanlar mı bilmiyorum.
i shouldn't have said that 115
i should have seen it coming 28
i should have known 261
i should have known better 55
i shouldn't have asked 40
i should have said 28
i should go 978
i shouldn't have told you 34
i shouldn't 226
i should tell you 63
i should have seen it coming 28
i should have known 261
i should have known better 55
i shouldn't have asked 40
i should have said 28
i should go 978
i shouldn't have told you 34
i shouldn't 226
i should tell you 63