English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I was alone

I was alone translate Turkish

2,531 parallel translation
I always thought I was alone.
Sana hep yalnız olduğumu söylemiştim.
I was lonely, yet I was alone.
Ben de yalnızdım ama başkasıyla olmadım.
As I was alone, you said : "I'II go in".
Ben yalnızken onunlaydın.
I called as soon as I was alone.
Yalnız kalır kalmaz seni aradım.
I was alone in a room with a naked girl, but- - you didn't know where to put it?
Çıplak bir kızla odada yalnızdım ama... Nereye sokacağını bilemedin mi?
No, I was alone.
Sadece biraz dalgındım.
And I was alone.
Yalnız kalmıştım.
While you were getting married and having a kid, I was alone in my garage, trying to change the world.
Sen evlenip çocuk sahibi olurken,... ben garajımda yapayalnız bir vaziyette, dünyayı değiştirmeye çalışıyordum.
I was alone on a boat that day.
O gün sandalda tek başımaydım.
I just got to be alone in my house, and so one day I was alone in my house watching TV...
Bir gün evde yalnızken televizyon izliyordum.
As the only man, I was alone.
Tek adam olarak, yalnızdım.
Last year, I was alone in Beijing,
Geçen sene Pekin'de tek başımaydım.
I always thought I was alone, but - but God brought me you and Winston.
Hep yalnız olduğumu düşünmüştüm ama... Ama Tanrı, seni ve Winston'u karşıma çıkardı.
I was alone for, for hours, or days.
Tek basinaydim, saatlerce, hatta gunlerce...
I was alone, and I defended myself.
Bana tecavüze yeltendi, yalnızdım ve kendimi savundum.
I thought I was alone.
Yalnız olurum sanmıştım.
-'Cause I was just thinking that I wouldn't want you to... feel alone, you know?
Çünkü düşünüyordum da kendini yalnız hissetmeni istemem. Anladın mı?
It was like a research lab, and I-I wasn't alone.
Araştırma laboratuarı gibiydi ve ben yalnız değildim.
Every day, she would cry, because I was just terrified of the fact that I was gonna be five or six hours alone with our dad when we got home from school before my mom would get home,
Okuldan sonra eve geldiğimizde, annem gelene kadar beş ya da altı saat boyunca babamla yalnız kalacağım için gerçekten çok korkardım.
I remember a time when it was you, it was impossible to trap alone.
Tek başına yakalanması imkansız olanın sen olduğun zamanları hatırlarım.
She was alone a lot, but I doubt it.
Çok fazla yalnızdı, fakat şüphe duyuyordum.
I was trying to fix things between us. And you left Noah alone with Helen.
Ve Noah'ı Helen ile bıraktınız.
I was tired of being alone.
Yalnız olmaktan çok sıkılmıştım.
I was home, alone.
Evde, tek başınaydım.
I'm sorry. Was I alone on this call? Oh.
Kusura bakma, ama tek başıma mı görüştüm?
I was really looking at dying alone in prison... and knowing that every single loved one would have moved on... and done something else in their life. It felt like a death sentence, you know, more than a life sentence.
Hapiste tek başıma ölmek ve sevdiğim herkesin hayatlarına devam edip başka şeyler yaptıklarını bilmek ömür boyu hapisten çok idam cezası gibi geldi.
Like I said, I was home alone, watching TV.
Daha önce de söylediğim gibi evde yalnızdım ve televizyon izliyordum.
No, Mr Cheevers, I believe there was a period of time when you were alone in that baggage car.
Hayır Bay Cheevers, o vagonda yalnız olduğunuz bir zaman vardı.
I wrote letters to Cleveland bitching at him about how leaving Nim there alone was virtually torture.
Cleveland'a Nim'i bu şekilde yalnız bırakmanın bir çeşit işkence olduğunu anlatmaya çalışan metkuplar yollamıştım.
I think he was all alone.
Tek başına olduğunu sanıyorum.
I was more focused on the fact that there was jam and... and shard glass all over my coat and my pants and the pants of the store manager, who would not leave me alone until he packed me away into an ambulance.
Paltom ve pantolonumda reçel ve kırılmış cam olmasına yoğunlaşmıştım ve mağaza müdürünün pantolonuna. - ve o ambulans gelene kadar yanımdan ayrılmayı reddetti.
- Happily I was home alone.
- Allahtan evde yalnızdım.
I thought, as a parent, if my child was here alone, I... well, we all thought that she should have someone pulling for her.
Bir ebeveyn olarak benim çocuğum yalnız olsaydı diye düşündüm... Hepimiz yanında birisinin olması gerektiğini düşündük.
You know, I was thinking it'd be nice to have dinner alone.
Aslında ben yalnız başımıza yemek yememizin daha iyi olacağını düşünüyordum.
When I heard it, I was both sad and happy at the same time, and I was able to feel like I was no longer alone...
Duyduğumda buruk bir sevinç doldurdu içimi ve sanki yalnızlığım sona ermiş gibi hissettim.
Your dad told me that you run this trail sometimes, and I was hoping to catch you alone.
Baba bazen koşuya geldiğini söylemişti ben de seni yalnız bulmayı ummuştum.
I'm sorry to push in, but I was sitting alone until I couldn't stand it no more.
Böyle geldiğim için üzgünüm ama dayanamayıncaya kadar yalnız oturdum.
Francesc, I was praying for Juan in the Basilica, alone, when I heard these terrible moans of grief.
Francesc bazilikada Juan için yalnız dua ederken bu korkunç ıstırap inlemelerini duydum.
I was home alone.
Tek başıma evimdeydim.
"I was taught not to live alone" I know you live by yourself.
# " Tek başına yaşanmayacağını düşünüyordum... #... tek başına yaşadığını biliyorum. #
I was afraid, all alone up there.
Yukarda tek başıma korktum.
Most of my life, I have felt alone, even when I was with people.
Hayatımın çoğunda, insanlarla birlikteyken bile kendimi yalnız hissettim.
I was being stupid and I should just let it alone. But you couldn't, could you?
İstedim ama kız arkadaşım salaklık etmemi ve üstünde durmamamı söyledi.
I let your drunken friend go on alone without knowing where he was going.
Sarhoş arkadaşınızın nereye gittiğini bilmeden yalnız çıkmasına izin verdiniz.
I don't know anything. It was just some guy alone in a suit.
Takım elbiseli bir adam işte.
That is why I was talking with her alone.
Bu nedenle kızımla başbaşa konuşuyordum.
He told me that he was in that creepy house alone, but there was somebody else in that upstairs window, and I was not just imagining it.
O ürkünç evde tek başına olduğunu söyledi ama üst kattaki pencerede başka biri vardı, hayal falan da görmedim.
I was panicked... and defenseless and alone.
Panik yapmıştım.. ... ve savunmasız ve yalnızdım.
I was scared, alone, and I was too old to raise you.
Yalnızdım, korkuyordum ve seni yetiştirmek için çok yaşlıydım.
I was worried about you in here all alone.
Endişelendim buraya bir başına girdiğin için.
So I was late a couple hours. Just leave me alone!
Rahat bırak beni!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]