I was there too translate Turkish

I was there too, remember?

Ben de oradaydım hatırladın mı?

When you were marching into Dachau, I was there too.

Sen Dachau'ya giderken, ben de oradaydım.

I was there too

Ben de ordaydım

I was there too

Efendim! bende oraya gittim!

Well, some smart reporter could figure I was there too, you know?

O halde zeki bir muhabir benim de orada olduğumu fark edebilir. Anladın mı?

If there was a crazy dog after me, I would pee in my pants too.

Önemli değil. Sadece korktun. Kuduz bir köpek peşime düşse ben de altıma işerdim.

I knew Dooly, I guess there was a Gong Shil too?

Dooly'i biliyordum demek Gong Shil de varmış.

And the first thing I shall say is, that she was there too.

İlk olarak bayanın da orada olduğunu söyleyebilirim.

I went to see Tiger Brown, and my father was there too.

Tiger Brown'u görmeye gittim, babam da oradaydı.

Sometimes I think Tarzan's up there too in the clouds, just like he was in the escarpment.

Tarzan'ın kayalıkta olduğu gibi burada da bulutların arasında olduğunu düşünüyorum.

I was going to, but Father said there was dirt in Tokyo too.

Getirecektim ama babam Tokyo'da da çamur olduğunu söylemişti.

I decided to meet him in istanbul, but when i got there, it was too late.

Onu İstanbul'da karşılayayım dedim, ama oraya vardığımda geç kalmıştım.

When I got there, it was too late.

Yanına vardığımda artık çok geç olmuştu.

I was too scared to yell, so I just stayed there.

Hiç sesimi çıkarmadan korku içinde saklandım.

If I was young and out there with one of you, I'd have been tempted, too.

Ben gençken yanımda ikinizden biri olsa, ben de baştan çıkardım.

I guess Standiferd was there, too.

Sanırım Standiferd da oradaydı.

But there I was, busting that woman. He must have thought I got his card, too.

Kızın tutuklandığını gördü ve bizim karneyi aldığımızı düşünmüş olabilir.

There was a lion out there, too, I think.

Dışarıda aslan olduğunu düşünüyorum.

I was afraid, too, when I was there.

Oradayken ben de korkuyordum.

I always used to think there was too much of me in you... for us to hit it off... but I know now that that was wrong.

Her zaman sende başarılı olmak için benden çok şey olduğunu düşündüm. Ama şimdi bunun yanlış olduğunu biliyorum.

You know, much as I hate to give Thomas J. Doyle too much credit, he might have gotten a hold of something when he said that was pretty private stuff going on out there.

Thomas J. Doyle'u ciddiye almak istemesem de orada olanların özel olduğunu söylerken bir nebze olsun haklıydı.

I thought about you too while I was up there.

Yukarıdayken seni de düşündüm.

I was just joking that there was one woman too many, and she...

Sadece şaka yapıyordum, sonra da o...

Well, I was sort of figurin'on going there myself someday... and I thought it would be kind of nice if you were up there too.

Düşündüm de bir gün ben de oraya gelirsem eğer... sen de orada olacağın için orası da güzel bi yer olmalı.

I knew what I was there for... and that whole family knew it, too.

Neden orada olduğumu biliyordum... Tüm aile de bunu biliyordu.

Kept him up there too till I happened along and seed what a pickle he was in.

Ben oradan geçip, görene ve durumu anlayana kadar onu orada tutmuşlar.

But I was watching you out there too.

But ama sizi de dışarıda gözlemledim.

I was so mad, I could take and push your guts right out through your back and I would have done it too if you had been standing there.

O kadar delirmiştim ki bağırsaklarını söküp çıkarabilirdim ve burada dikiliyor olsaydın, yapardım da.

I was taken there by some boy who got too drunk to stand up.

Beni oraya götüren çocuk ayakta duramayacak kadar sarhoştu.

I was there, too.

Ben de oradaydım.

Well I was talking to a fellow not too long ago, said there was a lot of trouble with you boys over there.

Bir süre önce bir arkadaşla konuşuyordum. Sizin orada çok belaya bulaştığınızı söyledi.

I had to learn it too, there was no other way.

Benimde İngilizce öğrenmekten başka şansım kalmadı.

I was thinking of you too. In there you couldn't keep your eyes off me.

- Ben de seni düşünüyordum.

If I'm not being too nosy, Your Highness... I read somewhere there was some dispute over the ownership of the Pink Panther.

Pembe Panter'in mülkiyetine dair bir tartışma olduğuna okumuştum.

I'm too gentlemanly to mention names but last Thanksgiving there was an incident in the organ loft. - Oh.

Ben isimlerini söylemeyecek kadar beyefendi biriyim ama geçen şükran gününde, org galerisinde bir olay oldu.

If there was an emergency, I'd be interested in how that crew reacted too.

Acil bir durum olduysa, o gemidekilerin de tepkilerini incelemek isterim.

When I finally got there, it was too late.

Oraya vardığımda ise çok geçti.

I was there, too, remember.

Ben de oradaydım ya.

I was out there too.

Ben de oradaydım.

You know, there was a time, I, too, had aspirations like you.

Bilirsin, bir zamanlar benimde senin gibi özlemlerim vardı.

It was so quick. There was nothing I could do. He wanted to march alongside of us... but he was too old.

Başkanın kitabı hayatının son saniyesine kadar elindeydi.

I was a butcher with my father and then... when I joined the army, they made me... a butcher there, too.

Babamla birlikte kasaplık yapmıştım. Orduya katıldığımda, orduda da kasaplık yaptım.

I'm happy too, now at last we know there was a Sumerian influence here in Abu Simnel in the early pre-dynastic period,

Şimdi biliyoruz ki, hanedan öncesi dönemde Ebu Simbel'de Sumer etkisi varmış.

I guess it was pretty dark up there too.

Sanırım, orası oldukça da karanlıktı.

I was there, too, remember.

Ben de ordaydım ya.

I was... not exactly green, but there weren't too many in our particular unit that had had much in the way of any combat experience.

Tam anlamıyla tecrübesiz sayılmazdım ancak birliğimizde bulunan askerlerin çoğunun da öyle ahım şahım bir savaş tecrübesi yoktu.

I see too much in his face that was never there before.

- Yüzünü daha önce hiç böyle görmemiştim

And I knew too, as certainly as I knew that... that he knew - knew it was poisoned, knew that his end was there on that fork... and that he didn't care... that he welcomed it.

# Yine biliyordum ki, adım kadar emindim ki... #... Claudius da mantarın zehirli olduğunu biliyordu... #... sonunun o çatalın ucunda olduğunu biliyordu... #... ve aldırış bile etmiyordu... #... ölümü memnuniyetle karşılıyordu.

Yeah, there were rules, I wasn't too good at rules myself. Well, I was good at breaking them.

Kurallar vardı ama ben uymakta değil çiğnemekte iyiydim.

I wasn't hungry, and there was too much.

Aç değildim, yemek de çoktu.

Being your mommy was one thing, but there are other things too and this is what I have to do.

Annen olmak bunlardan biriydi. Ama başka şeyler de var. Yapmam gereken de bu.